1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti içinde bu yarışa gerek var mı?

15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte AK Parti içinde öylesine bir yarış başladı ki sormayın gitsin.
-Darbe girişiminin ilk duyurulduğu saatlerde sokağa çıkan, sokağa çıkmayanlara laf giydiriyor.
-Gece parti önüne gelen, gelmeyene verip veriştiriyor.
-Gece 22.00 civarına sosyal medyadan darbe girişimini protesto eden, gece 24.00 den sonra protesto edene söylenmedik laf bırakmıyor.
-Vilayet alanına giden gitmeyene, Fetö örgütüne anında söven sövmeyene müthiş laflar sokuyor.
Parti içinde "En acayip darbe karşıtı benim" yarışı var adeta..
"Fetö'ye en sağlam ben sövdüm"ün derdine düşmüşlük ve bunu ispatlama yarışı var resmen.
15 Temmuz gecesi saat 22.00 den sonra yapılan darbe karşıtı söylemleri ve tepkileri asla kabul etmiyor bazıları.
16 Temmuz günü Fetö'ye edilen küfürlerin kıymeti harbiyesi yok bazıları için.
-"Önce ben darbe girişimine karşı çıktım", "önce ben parti binasına gittim", "Her gece Vilayet meydanında sabahladım", "Sokağa ilk çıkan bendim" derdi ve yarışına düşülmüş sanki herkes.
Darbe gecesi ses çıkartmayanlar çakma partili.
Darbe gecesinin ilerleyen saatlerinde tepki gösterenler kurnaz.
Tepki göstermek için ertesi günü bekleyenler sözde uyanık.
15 Temmuz'da bağıranlar mücahit, ertesi gün bağıranlar müteahhit.
15 Temmuz'da bağıranlar partili,16 Temmuz'da bağıranlar sözde partili.
Böylesine bir yarış var işte AK Parti çevresinde.
Bunları söyleyenler arasında haklı olan da var, haksız olan da...
Eskiden Fetö hareketine yakın olanların Fetöcü olmadıklarını ispatlama adına atığı taklaları... Eskiden Fetö hareketinin yakınında durmak için çaba harcayanların şimdi o hareketten en uzağa gidebilmek için neler yaptığını burada saymıyoruz bile.
Sonuç olarak...
Parti çevresinde, partililerden kaynaklanan bir yarış var.
Bu yarışı sosyal medya paylaşımlarından, sohbetlerden ve açıklamalardan anlamak hiç de zor değil.
İstisnaları elbette vardır ama, partililerin büyük bir çoğunluğu, darbe girişimine gösterilen tepki konusunda kendi partililerinin büyük bir çoğunluğunu samimi bulmuyor.
Yine büyük bir çoğunluğun geçmişte bu hareketin yanından kıyısından geçtiği hesap edildiğinde, parti içindeki herkes kendince ve herkese söz söyleme hakkı buluyor.
Netice itibarıyla...
15 Temmuz darbe girişiminin ülke genelinde yarattığı zarar, süreç içinde bir şekilde onarılacaktır elbette ama...
AK Parti içinde, hiç gereği yokken AK Partililerin birbirlerine karşı başlattıkları eleştirilerin yaratmış olduğu ve olacağı tahribat nasıl onarılır?
İşte bunu bilemiyoruz...

***

Büyükerşen "Yazdığım olay ben kürsüye çıkmadan önce olmuş"

Dün bu köşede, önceki gün vilayet meydanında yaşanan bir olayı yazmış ve sunuculuk görevi yapan bir şahsın önce Büyükerşen'i ıslıklattığını, ardından Cumhuriyet ve Kemalizm ile ilgili saçma sapan sözler söylediğini ve İl başkanı Dündar Ünlü'nün olaya müdahale ederek, söz konusu sunucuyu susturduğunu dile getirmiştik.
Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen aradı.
Söz konusu olayın, kendisi kürsüye çıkmadan önce geliştiğini söyledi.
O gece Bakan Avcı görüşmek istemiz. Büyükerşen de görüşmek için Vilayet'e gitmiş ve Vali'nin odasında beklemeye başlamış. Bakan ile birlikte kalabalık bir AK partili grubu Vali'nin odasına gelince, birebir görüşme imkanı olmamış. Bakan Bilecik'e gideceğinden dolayı Büyükerşen "Sonra görüşünüz" deyip ayrılmak istemiş.
Bakan Avcı "gel birlikte sahneye çıkalım. İnsanları selamlayalım" deyince, birlikte çıkmışlar sahneye.
-"Ben kısa bir konuşma yaptım. Tepki falan da olmadı. Ama bizden önce, yani saat 22.00 sıralarında böyle bir olay yaşanmış meydanda. Hatta o sunucunun yerine yeni bir sunucu getirilmiş. O da beni tanımıyor olsa gerek, beni "Eskişehir milletvekili diyerek anons etti. O yüzden, olay benim sahneye çıktığım zaman olmadı." Diyor.
Büyükerşen "Eğer ben kürsüdeyken öyle bir şey yapılsaydı,ben de bir şeyler söylerdim muhakkak" diyerek tamamlıyor sözlerini...

***

Bak bu
gerçekten
enteresan...

12 Eylül darbesi, siyasetin sağ-sol çatışmalarının önüne geçememesi üzerine yapıldı.
Gerekçe olarak da Atatürk ilke inkılâplarının tehlike altında olduğu gösterilmişti.
12 Eylül darbesini yapanlar bir taraftan her köşe başını Atatürk büstü ve resmi ile doldurup "Gardırop Atatürkçülüğü" yaratırken, bir taraftan da İmam Hatiplerin sayısını arttırıp, cemaatlere yol vermeyi ihmal etmediler.
Kısaca...
"Atatürkçülük elden gidiyor" diye yaptıkları darbe sonucunda din eksenli bir oluşum ortaya çıktı ve ülke genelinde bu oluşum büyük bir örgütlenme fırsatı buldu.
15 Temmuz darbe girişimi ise, din eksenli bir örgütlenme tarafından yapıldı.
Hedef büyük ihtimalle rejimdi.
Ancak başarılı olamayan darbe girişimi sonrasında Atatürkçülük değer kazanmaya ve yükselmeye başladı.
Ne dersiniz?
Sizce de enteresan değil mi?

***

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM

Bir bankada 5 tane yamyam, programcı olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben:
- "Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz.
Ama yemek yemek icin bankanın kafeteryasına gideceksiniz ve diğer çalışanları rahat bırakacaksınız" der.
Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. hafta sonra müdürleri gelir:
- "Çok iyi çalışıyorsunuz. Yalnız katınızdaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorar.
Yamyamların hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi yamyamlara döner:
- "Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?" diye sorar.
En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir:
- "Ben yedim" Bunun üzerine şef söyle cevap verir.

- "Ulan aptal! Biz 4 haftadır grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yiyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, nasıl olsa onların bir işe yaradıkları yok senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı?!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi