Gürcan Banger
Akıl, sevgi ve değişim
Kimi zaman bazı algı kalıplarımızı öyle abartırız ki; iki farklı şeyi birlikte hayal bile edemeyiz. Örneğin bazı insanlar için duygu ve akıl, acı ve tatlı gibidir. İkisini bir arada düşünmeleri zordur. Buradan yola çıkarak; sevgi ile aklı da bir arada düşünemez pek çok kişi. Öyle bir yaklaşım sunarlar ki; adeta sevgi akılsız, akıl sevgisiz olmalıdır.
Bir sevgi ilişkisinin nasıl başladığını açıklamak kolay değildir. Pek çok ayrıntı ve özel durum, sevginin oluşmasında etkili olur. Bunları analiz etmek, her zaman kolay değildir. Ama bence kesin olan bir konu var ki; akılsız sevginin sürekli olmasını sağlamak kolay olmayabilir. Sevginin özgürce duygu çayırlarında coşup koşabilmesi için aklın yol göstericiliğine, teşvikine ve özendiriciliğine ihtiyacı vardır. Akılsız sevginin, yaşama teğet geçmesi muhtemeldir; eğer sevgi kalıcılaşacaksa aklın önderliğine ihtiyacı vardır. Sevgi ile aklı aynı duygu kabına koymak istemeyenler olabilir; ama bence akılsız sevgi, ancak kısa soluklu ve süreksiz olanı tanımlar.
Bir sevgi ilişkisinde duygular, bizi her gördüğümüze ve her duyduğumuza inanmaya sürükler. Duygular dizginleri ele aldığında, olumsuz görünümlü bir durum karşısında aceleci ve kolay yıkıcı olmaya yönleniriz. Bulunması ve yaratılması bazen bir ömre bedel olabilen bir ilişkiyi birkaç dakika içinde yıkıvermekten çekinmeyiz. Hâlbuki akıllı sevgi, görülenin ve duyulanın arkasını araştırmayı ister. Akıllı sevgi, “Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir” diye başlar sorgulamaya…
Aklın gücünü ve önemini dikkate almayan insanlar, genelde şansa ve sezgilere fazlaca güvenirler. Hele ki; birkaç kez şans ve sezgiler konusunda başarılı oldularsa, tüm yaşamlarını bu anlayış üzerine kurmaya çalışırlar. Hâlbuki olayların birkaç kez sezgilere uygun olarak gitmesi veya bilinmeyen nedenlerle başarılı olunması, durumun sonsuza kadar böyle süreceğini göstermez. Özellikle sezgiler, insanın ilgili konuda kaçınılmaz biçimde deneyimli olmasını gerektirir. Bazı insanların çok özel doğal yatkınlığı olabilmekle birlikte; sezginin gücü, deneyim ve birikimden kaynaklanır. Sevgi konusunda deneyimli ve birikimli olmak ise kitap okumakla veya nasihat almakla ya da fal bakmakla edinilebilecek bir kolay durum değildir.
Sevginin anahtar kavramlarından biri güvendir. Güven üzerine kurulmamış bir sevgi ilişkisinin uzun soluklu olması beklenemez. Güvensiz bir ortamda süren duygusal ilişkiler, muhtemelen başka arızaları içinde taşımaktadır, diye düşünebiliriz. Sevgide güven, akış içinde algılanabilir. Ama gözleri kör eden bir ilişkide güvenin varlığı veya yokluğu fark edilmeyebilir de. Güven koşullarının izlenmesi ve geliştirilmesi konusunda en büyük yardımcımızın yine akıl olacağına hiç kuşkum yok. Bence güven oluşması konusunda aklın ilk söyleyeceklerinden biri, güven oluşturmak için yapacaklarımızın başkalarının güvensizliğine neden olmaması ve başka türden ilişkilerin zarar görmemesi olacaktır.
Aklın olmadığı bir sevgide, sevilen ile gerçek olanın aynı kişi olmama ihtimali yüksektir. Akılsız sevgilerde kişiler genel olarak kafalarında yarattıkları bir hayale kapılırlar. Eğer bir gün hayal ile gerçek karşılaşırsa, büyük bir kırgınlık yaşamaları da kaçınılmazdır. Bu nedenle sevginin, en az günlük yaşamın kendisi kadar objektif koşulları olduğunu unutmamak gerekir. Dünya’nın Güneş’in etrafında dönmesinin hayal ve isteklerimizden bağımsızlığı gibi; sevginin geleceği de kendi başına kurulan hayallere ve dile getirilmemiş isteklere bağlı değildir. Sevgi, emek ister; emek ise akla ihtiyaç duyar.
Kısaca; sevgi, olumluluk üzerine kurulması gereken bir ilişkidir. Sorunlar üreterek bir ilişkiyi sürdürmek mümkün değildir. Hata bulmak yerine, bunları konuşmak; sorunları süründürmek yerine birlikte çözmeye çalışmak daima daha iyi sonuçlar verir.
Yıkmak kolaydır; ama bir sevgi dünyasını kurmak, bazen bir ömre bile sığmayabilir. Seviyorsanız, aklınızla ve ruhunuzla buna sahip çıkın; buna değdiğini göreceksiniz. Sahip çıkarken de empati yapmayı unutmamak lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.