
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bir tek halka sormuyorlar "sen ne istiyorsun?" diye
En alttan başlayalım.
-Delege, kendisini seçecek üye istiyor.
Bu yüzden kapı kapı dolaşıp, mahallesinde bol bol üye yapıyor ki, yeniden delege seçilebilsin.
-İlçe ve il başkanları, kendisini seçecek delege istiyor.
Bu yüzden kapı kapı dolaşıp, kendisini seçecek delege ayarlama peşinde koşuyor.
-Milletvekilleri, kendi sözünden çıkmayacak ilçe ve il başkanları istiyor.
Bu yüzden bütün enerjisini sözünden çıkmayacak, o ne derse yapacak ilçe ve il başkanları seçtirmek için uğraşıyor.
-Belediye Başkanları, kendi sözünden çıkmayacak milletvekilleri istiyor.
Bu yüzden, kendisine ne kadar yakın isim varsa, milletvekili olmaları için genel merkez katında yapmadığı şey kalmıyor.
-Belediye başkanları sözünden çıkmayacak meclis üyeleri istiyor.
Bu yüzden kendisine yakın ne kadar adam varsa listeyi onlarla dolduruyor.
-Genel başkan sözünden çıkmayacak, kendisine muhalefet etmeyecek milletvekilleri istiyor.
Bu yüzden, Ankara'da oturduğu yerden bütün illerin milletvekili listesini masa başında yapıyor.
-Genel başkan, kendisine oy verecek kurultay delegeleri istiyor ki, yeniden seçilmesi tehlike altına girmesin.
Bu yüzden, kendisine yakın olan yönetimlerin gelmesi için uğraş veriyor.
Sonuç olarak...
Delegesinden tutun da genel başkanına kadar hemen herkes, siyasette kendisine tabi olacak, sözünden çıkmayacak, kendi koltuğu için tehlike yaratmayacak insanları istiyor.
İşin tuhaf tarafı...
Delegesinden genel başkanına kadar hemen herkesin bu istediği de oluyor.
Bir tek halka sormuyorlar "sen ne istiyorsun?" diye...
Kurulmuş bir düzen, halka rağmen devam edip gidiyor işte...
.....
Siyasette 2 ile 2,
4 etmiyor
90'lı yılların içinde gerçekleşmişti şimdi yazacağımız olay.
İsmini vermeyeceğimiz bir parti 30 bini aşkın üye yapmıştı Eskişehir'de.
Öyle ki...
Hemen her gün partiye katılımlar oluyor, üye sayısı da bu doğrultuda mütemadiyen artıyordu.
Partinin Eskişehir'de keyfi tam anlamıyla yerindeydi.
Sadece bu mu?
Seçim öncesi yapılan önseçim, birçok adayın çıkmasına yol açmıştı...
Her aday adayı, şehrin bir köşesinde seçim bürosu açmış, bayraklarla ve aday resimleriyle süslenmişti seçim büroları.
O partiden başka hiçbir şey konuşulmaz olmuştu Eskişehir'de...
Neticede seçim günü geldi çattı.
Seçime giren sözünü ettiğimiz parti, 50 bin oyu dahi zor aldı.
Halbuki...
Yukarıda da söylediğimiz üzere partinin 30 bini aşkın üyesi bulunuyordu.
Üye olanlar eşleriyle birlikte oy verse, 60 bin ederdi.
Ama olmadı...
O kadar üyeye, her gün partiye yapılan katılımlara rağmen, parti seçimlerde büyük bir hayal kırıklığına uğradı.
Bu durum aslında, siyasette 2 ile 2 nin 4 etmeyeceğinin sayısız örneklerinden biriydi.
O yüzden...
Daha bugünden, 2019 yılında yapılacak olan seçimleri göz önüne alarak, yine bu günden o seçimleri kazanacaklarına kendilerini inandıranları uyaralım istedik.
Çünkü...
Bugün için topladıkları 2 ile 2'nin,yarın dört etmeme ihtimali br hayli fazla...
Sonra kızıp, kabahati matematikte falan bulmaya kalkmasınlar...
......
Koltukta oturana yanlış yaptıranlar
Zaman zaman bu köşeden Eskişehir'i yöneten seçilmiş ve atanmışları uyarıyoruz.
Yaptıkları bazı uygulamaların yanlış olduğunu söylüyoruz.
Bizim gibi, çoğu meslektaşlarımız da benzeri uyarılarda bulunuyor.
Fakat...
Koltuğa oturan her kim olursa olsun, çevrelerini sıkı sıkıya sarıp sarmalayanların oluşturduğu çemberden olsa gerek, gerçeği bir türlü göremiyor.
Ya da görmek istemiyor.
Çünkü...
Çevrelerinde olan insanlar, kendisi ne yaparsa yapsın "Doğruyu yaptınız" diyor.
Meslek yaşamımız boyunca, birçok makam sahibi insanı uyardığımız olmuştur.
Bir tanesi de çıkıp;
-"Doğru söylüyorsun, ben yanlış yapmışım" demedi.
Taa ki, oturduğu koltuğu kaybettikten sonra anladı gerçeği.
O zaman da iş işten geçmiş oldu.
Üstelik.
Biz ve bizim gibilerin uyarılarına zamanında kulak asmadığı ve yanlışta ısrar ettiği için kaybetti altında ki koltuğu.
O yüzden, bugünkü yazıyı Eskişehir'i yöneten ve altlarında koltukları olan kişileri bir kez daha uyarmak için kaleme aldık.
Netice itibarıyla...
Koltuklar kimseye baki değil.
Ancak...
Koltuğa oturan, o koltukla mezara gideceğini düşünüyor.
Bu yüzden de, olabildiğince yanlış yapıyor.
Dahası...
Yaptığı yanlışı birileri söylemesine rağmen inanmazken, çevrelerini sarıp sarmalayan insanların "Siz en doğrusunu yaptınız" sözlerine inanıyor.
Çünkü...
Yanı başında olanlar, yanlış olduğunu bilse de her zaman doğru yaptığını söylüyor.
Şimdi bu yazıyı okuyup; "Kimi kastediyorsun?" diye soracaksınız...
Hiç boşuna yorulmayın çünkü yazı o,şu ya da bu için yazılmadı.
Zaten çoğu koltuk sahibi aynı durumda değil mi ki İsim verelim...
Ama: şöyle bir bakın çevrenizdeki yönetici pozisyonunda olan insanlara
Kendilerinden çok, sürekli olarak çevresinde bulunanlar eleştiriliyor.
En çok onlar eleştiriliyor.
Çünkü...
En çok onlar yanlış yaptırıyor...
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki arkadaş, Hamdi ile Mahmut, beraberce bir iş seyahatine çıkmışlar.Hamdi, Mahmut'un her gece yatmadan önce 'Allahım, anamın düşündüğü düşman başına, karımın düşündüğü benim başıma' diye dua ettiğine dikkat etmiş ve sormuş :
"Arkadaş senin anan bu kadar kötü bir kadın mı? Senin karın bir melek mi? Halbuki normal olarak...... insanların anaları iyiliklerini ister!"
Hamdi gülümseyerek cevap vermiş:
"Kardeşim şimdi anam oturup düşünüyordur. 'Benim Hamdi'nin başına bir iş mi geldi? Bir kaza mı geçirdi?" diye.
Halbuki karım "Bu herif kim bilir şimdi hangi kadınla eğleniyordur? Neler beceriyordur?" diye düşünür.
Onun için anamın düşündüğü düşman başına, karımın düşündüğü benim başıma der dururum."