BİRBİRİNDEN İLGİNÇ GELENEK VE GÖRENEKLER

* Ondokuzuncu yüzyıla kadar Çinliler arasında (hayatında hiç elleriyle iş görmek zorunda olmadığını gösterdiği için) çok uzun tırnaklara sahip olmak bir zenginlik ve prestij göstergesiydi. Bu uzun tırnakların kırılmaması için kadınlar da erkekler de parmaklarına (uyurken bile) gümüş ya da altın koruyucular takarlardı.
* Onsekizinci yüzyılda Londra'daki Saint Mary Of Bethlehem akıl hastanesine gelen konuklar dilerlerse kafesler içine kapatılmış hastaları para karşılığı seyredebilirlerdi. Hatta isteyen ziyaretçiler daha da eğlenmek için daha fazla para ödeyerek hastaları sopayla dövmek, onlara taş atmak ya da üzerlerine maytap atmak gibi eğlenceleri (!) deneyebilirlerdi.
* Kuzeydoğu Burma'nın dağlık yörelerinde yirminci yüzyılın ortalarına kadar süren ve perah adı verilen bir gelenek vadı: Savaşta öldürülen bir düşmanın tüm kanı vücudundan çekilir ve bir bambu çubuğa doldurulurdu. Bir akşam yemeğe çok özel bir konuk geldiğinde Güneş'te kurutulan bu bambu çubuğu kırılır ve kırılan sazın içindeki pıhtılaşmış düşman kanı yemekten sonra tatlı niyetine yenilirdi.
* Masa örtüsü ilk kullanılmaya başladığı dönemlerde asıl ama masaya oturan konukların yemekten sonra ellerini ve ağızlarını bu örtüyle temizlemeleriydi. Sonraki yıllarda peçetenin ayrıca ortaya çıkışıyla masa bu işlevini yitirmiştir.
* Fransız Devrimi sırasında basılan Bastille hapishanesinin çatısındaki kurşun levhaların sökülüp yeniden değerlendirilmesiyle yapılan enfiye kutuları Paris'in en prestijli malları arasındaydı. Bu kutuların üzerinde soyluların ve rahiplerin ve rahiplerin öldürülmesini gösteren resimler de bulunmaktaydı.
* Ortaçağ boyunca İngiltere ve Fransa'da yeni evlenen bir genç kızın bekaretini bozma hakkı kocasına değil, evlenen çiftin bağlı bulunduğu derebeyine aitti ve bu töreye 'droit du seignuer' (efendinin hakkı) denirdi. Ortaçağın gelişiyle birlikte gittikçe azalsa da özellikle ortaçağ öncesi yüzyıllarda derebiyeni bağlılığın bir simgesi olarak ona yeni evlendiği eşini sunmak, çok yaygın bir töreydi.
* On dokuzuncu yüzyıla kadar ABD kongresindeki milletvekilleri kongre salonuna bellerinde kılıçlarıyla gelebilirlerdi.
* Kuzey Amerikalı Chippewa yerlilerinde adet gören bir kadın köyün dışında bir çadıra bırakılır ve adet dönemi bitene kadar köye dönmesine izin verilmezdi. Regl dönemindeki bir kadının herhangi bir eşyaya dokunmasının eşya sahibine uğursuzluk, hatta ölüm getireceği kabul edilir ve kadıncağızlar kendi çocuklarıyla bile görüştürülmezlerdi. Regl dönemindeki kadınların av bölgelerine ve nehirlere yaklaşması bile yasaklanırdı.
* Tibetliler, Moğollar ve Çin'in bazı yörelerindeki insanlar çaylarına şeker yerine tuz katarlar.
* On sekizinci yüzyıl sonu ve on dokuzuncu yüzyıl başında Avrupa'da sokakta gözlük takmak, sokakta iç çamaşırıyla gezmek kadar ayıp karşılanan bir hareketti. Herkes gözlüğünü ancak kendi evinde takardı.
* On beşinci ve on altıncı yüzyılda İspanya ve Hollanda'da dişleri bekletilmiş idrarla temizlemek yaygın bir adetti. İnançlarına göre idrar dişleri hem parlatıyor, hem de sağlamlaştırıyordu. Denemesi bedava!
* Yirmi beş yıl kadar önce Filipin Adaları'nda bulunan Tasaday adlı bir kabilenin hiçbir kabileyle düşmanlığı olmadığı saptanmıştı. Tasaday'ların ayrıca hiçbir silahları yoktu, kesinlikle avlanmıyorlar, savaş etmiyorlar, toprağı bile sürmeyip toplayıcılıkla geçiniyorlardı. Ayrıca Tasaday dilide 'savaş, kavga, nefret' gibi sözcüklerde bulunmuyordu.
* Ortaçağ Japonyası'nda, nedeni ne olursa olsun, kocası dışında bir erkekle tek başına bir odada yakalan kadın anında oracık'ta idam edilirdi.
* Madagaskar'da yaşayan Betsileo yerlileri arasında on sekizinci yüzyıla kadar ramanga adı verilen bir hizmetçi-köle sınıfı vardı. Ramanga'nın görevi üst sınıftan biri yaralandığı zaman onun yaralarını yalarayak tedavi etmek, hatta tırnaklarını kesen efendisinin tırnaklarını yerdi.
* Ortaçağ Japonya'sında iki beyefendi bir anlaşma imzalamak istedikleri zaman birlikte işerler ve sidikleriyle yere çarpı işareti çizerlerdi.
* XIV. Louis döneminin Versailles Sarayı'nda bir odaya girmeden önce kapıyı parmaklarla çalmak büyük bir ayıp sayılırdı. Onun yerine sol elin küçük tırnağını kapıya sürtmek yeterliydi. Yalnızca bu nedenle, saray erbabı genellikle sol elinin küçük parmaklarının tırnağını uzatırlardı.
* Ortaçağlar boyunca Alman erkekleri berbere sadece traş olmaya değil, banyo yapmak için de giderdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AKTÜEL Arşivi