
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bitmemiş stadyumun ismini tartışıyoruz ya şu günlerde...
Sazova'ya yapılmakta olan yeni Stadyum henüz bitmedi.
Bugüne dek özellikle inşaatında büyük mesafe alınmasına rağmen hala bir hayli eksiklikleri var.
Çiminden, tribünlerine kadar daha yapılacak bir sürü iş bekliyor anlayacağınız.
İşte biz bu ortamda yeni Stadyumun isminin ne olması gerektiğini tartışıyoruz.
Aslına bakarsanız...
Yeni stadyuma verilecek olan isimde "Atatürk" isminin olup olmayacağını merak ediyoruz.
Öncelikle şunu söyleyelim:
Stadyumdan "Atatürk" isminin kalkma ihtimalini içimize kolay kolay sindiremeyiz.
Hele hele...
-"Ben Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" ile "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen bir devlet adamının isminin kaldırılarak yerine, tarihte kavgayı, zengin ve asillerin zevk için işlettiği cinayetleri ve kan'ı çağrıştıran "Arena" isminin konulma ihtimalini hiç mi hiç içimize sindirebileceğimizi zannetmiyoruz.
Ancak...
Futbol, Dünyada neredeyse en büyük sektörlerden biri haline gelmiş durumda.
Milyon dolarların telaffuz edildiği sektörde para önemli bir yer tutuyor.
Kulüpler, neredeyse devlet bütçelerine yakın paralar harcamak durumunda kalıyor.
Böylesine bir durumun geçerli olduğu sektör, ister istemez Türkiye'deki kulüpleri de peşinden sürüklüyor.
Yeni yalpan stadyumlara sponsor olan firmalar, bu sponsorluk karşılığında son derece ciddi ve kulüplerin "hayır" diyemeyeceği rakamlar koyuyor ortaya.
Sonuç olarak da, yapılan stadyum, verilen sponsorluk parası karşılığında o sponsor firmanın ismiyle anılmaya başlanıyor.
Gönül istiyor ki bir firma çıksın ve "Ben Eskişehir'e yapılacak olan yeni stadyuma sponsor olmak istiyorum. Karşılığında şu kadar da para vereceğimi taahhüt ediyorum. Stadyumun isminin de benim firmamın ismiyle değil, "Atatürk" ismiyle anılmasını istiyorum" desin.
Emin olun, kendi adıyla yapabileceği sponsorluğun kat be kat fazlasını alır.
Ama nerde?
Hangi firma çıkar da bunu düşünür?
Hangi firma çıkıp, "Ben sponsorluk parasını vereyim ama stadın ismi Atatürk kalsın" der?
Kim bilir?
Belli mi olur? Belki de biri çıkıp der?
.......
Büyükerşen aday olmayacağını açıkladı
Seçimlerde aday olup olmayacağı sorulan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, böyle bir niyetinin olmadığını söyledi.
Büyükerşen "Önümüzdeki seçimlerde adaylığı düşünür müsünüz?" Sorusuna şöyle cevap verdi;
"1999'da da rahmetli Ecevit önce milletvekilliği teklif etmişti ama ben belediye başkanlığını kabul ettim ve siyasete öyle girdim. Ben icraat adamıyım. Milletvekili olarak belediye başkanlığı çok daha yaratıcı icraatçı somut bir takım işleri gerçekleştirebilecek bir mevki. Birde Rahmetli Ecevit'in bana vasiyeti örnek bir şehir kurmamı istiyordu sosyal demokratlar nasıl çağdaş uygar şehir kurar onu göster diyordu. Ben hala o çizgide devam ediyorum. Aslına bakacak olursanız ben 4 ncü dönem adaylığı da düşünmüyordum. Ancak, belediyeyi AKP'nin kazanabileceği ihtimali üzerine, çevremin de baskısıyla aday oldum. O yüzden aday olmayı falan düşünmüyorum" dedi.
Durun! Hemen heyecan yapmayın!
Bu sözler tabii ki Yılmaz Büyükerşen'e ait sözler.
Fakat ...
Yılmaz Büyükerşen'e ait olan bu sözler, bu gün için söylenmiş sözler değil.
Bu sözler, Milletvekili seçimleri öncesinde Büyükerşen'in, NTV de yayınlanan bir programa konuk olarak katıldığında söylemiş olduğu ve Milletvekili adaylığı ile ilgili düşüncelerini yansıtan sözlerden ibaret.
Peki, Büyükerşen'in Milletvekili adaylığı ile ilgili söylediklerini niçin yazma gereği duyduğumuza gelince...
Yazıya okumaya başlayıp, Büyükerşen'in o sözleri bu gün için söylediğini zannedenlerin bir bölümünün "Eyvahlar olsun", bir bölümünün de "Şükürler olsun" dedirtmek için yazdık.
Artık kimlerin "Eyvahlar olsun!", kimlerin "Şükürler olsun!" diyeceklerini de siz bulun.
......
Kutlu Doğum haftası...
"Kutlu Doğum haftası" adı altında bir hafta kutluyoruz şu günlerde.
Çeşitli etkinlikler falan yapılıyor bu hafta kapsamında.
Ancak...
Söz konusu hafta ile ilgili olarak da sürekli sorulara muhatap oluyoruz.
Örneğin:
-Türkiye'de ilk 1989 yılında, 12-17 Ekim tarihleri arasında kutlanmış kutlu Doğum haftası.
Soruyorlar "O zamana kadar niye kutlanmamış? 1989 yılı gelince mi keşfedilmiş?" diye.
-Mevlit kandilinde, bir anlamda sevgili peygamberimizin doğumunu İslam alemi olarak kutluyoruz.
Soruyorlar "O zaman bu kutlu doğum haftası neyin nesidir? Bir kişinin iki doğum günü birden olur mu?" diye.
-60 civarındaki İslam ülkesinden sadece biz kutluyoruz bu haftayı?
Soruyorlar "Niye bir tek bizim ülkemizde kutlanıyor bu hafta?" diye.
-İslam dünyası her olayı hicri takvime göre yorumlar.
Soruyorlar "O zaman kutlu doğum haftası niçin miladi takvime göre kutlanıyor?" diye
-Ramazan ayı bile her yıl 10 gün ileriye atıyor.
Soruyorlar "O zaman bu Kutlu Doğum haftası niçin her yıl aynı tarihte kutlanıyor?" diye.
-Başta Ekim ayında kutlanan bu hafta sonradan Nisan ayına çevrildi.
Soruyorlar "Amaç 29 Ekim'di de, tutmayınca 23 Nisan'a alternatif olarak mı böyle bir hafta icat edildi?" diye.
Bilemiyoruz tabii.
Sorulan sorulara cevap veremiyoruz.
Sonuçta din adamı falan değiliz.
Ancak...
Bir din adamı çıkıp anlatsa da, hem biz bilgi sahibi olsak hem de bize bu soruları soranlara cevap verebilsek...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Bir aile davetinde, erkekler ve kadınlar ayrı ayrı gruplar halinde sohbet etmektedir.Sohbetin iyice koyulaştığı sırada, erkeklerden biri, birazda yüksek sesle;
- Ah ulan ahh!!! Şu anda Patagonya'da olmak vardı!!
Sesi duyan arkadaşları dayanamaz nedenini sorarlar...
O da:
- Hiç sorma arkadaş!Patagonya'da 1 erkeğe 10 kadın düşüyormuş...Üstelik kadınlarla beraber olduğun zaman, her defasında sana 100 dolar vermekteler.. Ah ulan ahh..Şu anda Patagonya'da olmak vardı...
O ana kadar konuşmaları sessizce dinleyen eşi lafa girer;
- Kocacığım sana bir soru sorabilir miyim?
- Tabii hayatım... Bir değil iki soru dahi sorabilirsin... Neyi merak etmiştin acaba? Genç kadın olabildiğince sakin;
- Şunu merak ettim. Acaba sen şu Patagonya'da 200 dolara koskoca bir ay boyunca nasıl geçineceksin?