1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Biz mi yanlış düşünüyoruz?

CHP'de...
-Tepebaşı ilçe yönetimi, il yönetimini ziyaret etti.
-Odunpazarı ilçe yönetimi ise Tepebaşı ilçe yönetimini.
-İl yönetimi, belediye Başkanlarını ziyaret etti.
-Tepebaşı Kadın kolları da Belediye Başkanlarına ziyaret gerçekleştirdi.
-Odunpazarı yönetimi il yönetimine ziyarette bulundu.
-Gençlik komisyonu Belediye Başkanlarına gitti.
-Tepebaşı ilçe yönetimi Odunpazarı Belediye Başkanını ziyaret etti.
-Odunpazarı ilçe yönetimi Büyükerşen'e gitti.
-Odunpazarı meclis üyeleri Tepebaşı Başkanına bir ziyaret gerçekleştirdi.
-Milletvekilleri il yönetimini ziyaret etti.
-Tepebaşı meclis üyeleri Odunpazarı Belediye Başkanına gitti.
-Tepebaşı kadın ve gençlik kolları Ankara'da genel merkeze gitti.
-En son Belediye Başkanları il yönetimini ziyaret etti.
1 Kasım seçimlerinden bu yana CHP içinde yapılan karşılıklı ziyaretlerin bir bölümü bu.
Peki...
Bu ziyaretler CHP ye oy anlamında, katma değer anlamında ne kazandırdı?
Bunun cevabını söylemeyeceğiz çünkü birbirini ziyaret edenler dahil herkes bunun cevabını biliyor.
İşte biz bu yüzden CHP'de artık şu karşılıklı ziyaretlerin artık bitmesini, meselenin "sağırlar birbirini ağırlar" dan çıkartılmasını ve hiçbir katkısı olmayan bu ziyaretlere harcanan enerjinin ilçelere harcanılması gerektiğini söylüyoruz.
Bilemedik ki valla, acaba yanlış mı düşünüyoruz?

.....
Demirel'den o gün söylenmiş
ama bu günü işaret eden fıkralar...
Süleyman Demirel'in, siyaset yaptığı yıllarda zaman zaman anlattığı fıkralar vardı.
Anlattığı her fıkra, o ün yaşanmış olaylarla ilgili adeta " kıssadan hisse" niteliği taşıyordu.
Yaşadığımız olaylara baktığımızda, fıkraların bugün dahi aynı özelliği taşıdığı açıkça görülüyor.
İnanmıyorsanız, önce fıkrayı okuyup, ardından kısa bir süreç içinde yaşadıklarımızı şöyle bir aklınızdan geçirin isterseniz.
***
"Marangoz tahta parlatıyor. İşine dalmış, rendeyle tahtayı yontarken oğlu koşa koşa geliyor: ''Baba, baba... Anam cin doğurdu, çabuk gel...''
Adam hiç oralı olmuyor. Tahta parlatmayı sürdürüyor. Çocuk ise telaşlı: ''Baba, anam evde simsiyah bir cin doğurdu.''
Marangoz nihayet rendeyi yana koyuyor:
''Ananın cin doğuracağı belliydi. O Arap bizim mahalleye taşındığı gün, ananın cin doğuracağını tahmin ediyordum.''
Ne dersiniz?
Çözüm süreci, Fidan'ın İmralı'ya gidişi, Akil adamlar, Dolmabahçe protokolü falan derken, işin bu aşamaya geleceği sanki belliydi...
***
"Siyasetçilerin birbirleri ile sürekli didişip, kriz çıkardığında: "Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş.
'Yapamazsın' demişler.
'Deneyeyim görün' demiş.
Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste...
'Bunu nasıl yaptın?' diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar.
O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz."
Ne dersiniz?
Meclise, siyasi parti başkanlarına ve siyasetçilerin birbirleriyle uzlaşmaz tavrına baktığınızda var olan tabloyu görmemek mümkün değil.
Zira...
Parti binalarında ve mecliste sürekli birbirlerini yiyen bir siyasetçi grubu var.

***
"Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gelmiş. Köyün önde gelenleri toplanmış, dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadıncağızı evlendirmeye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öldü sanılan köylü çıkagelmiş: 'Biz seni öldü sandık' diyenlere, 'Yoo ölmedim. İşte buradayım' deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, 'Ben karımı isterim' diye tutturmuş.
Kıssadan hisse: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Öldü sandıklarınız yarın çıkıp geliverirler, mahcup olursunuz."
Ne dersiniz?
Öldü sanılan, AK parti'de Abdullah Gül ve ekibi, CHP'de Deniz Baykal ve ekibi, MHP'de ise alternatif isimler yarın gerçekten çıkıp gelerek "Ben partimi isterim" der mi?
***
Son olarak:
"Demirel, DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: "Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, 'alın yiyin' diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer."
Bunun da kıssadan hissesini siz bulun artık!
......

Yazık
çok yazık...

Son günlerde sosyal medya üzerinde sıkça paylaşılan bir tablo var.
Tablo, Üniversitelere ayrılan yıllık bütçeler ile ilgili.
Aralarında Anadolu Üniversitesi'nin de bulunduğu 16 Üniversite için ayrılan bütçenin, Diyanete ayrılan bütçe ile aynı oranda olmasına dikkat çekiliyor.
Dahası...
Aralarında Anadolu Üniversitesi'nin de bulunduğu 16 Üniversite için ayrılan bütçenin, Harward Üniversitesinin bir yıllık bütçesinin ancak dörtte biri oranında olduğu ortaya çıkıyor.
Gerek, 16 Üniversiteye ayrılan yıllık bütçe toplamı.
Gerek, 16 Üniversitenin bütçesinin Diyanet Bütçesine denk gelmesi.
Gerekse, 16 Üniversite bütçesinin, Harward bütçesinin dörtte biri kadar bile olmayışı açısından ilginç bir tablo bu.
Kısacası...
Bu tabloyu gördüğünüzde "Yazık. Çok yazık" diyeceğiniz üç ayrı durum var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi