Geçtiğimiz günlerde Tepebaşı Meclisini izliyoruz...
Salon ağzına kadar dolu.
Seyirci yerleri de dolmuş, taşmış.
Ticaret Odası ile Ziraat Odası da orada.
Seçim var.
Köylere Hizmet Götürme Birliğine üye seçilecek.
Birlik önemli.
Çünkü bütçesi hiçte fena değil.
Bu birlik için her köylüden, çiftçiden para kesiliyor.
Bu durum seçimin önemini doğal olarak artırıyor.

Hazirun okunuyor ama Ziraat Odası itiraz ediyor;
'21 kişiyiz, 11 üyemizin adı okunmadı!'
Tepebaşı yöneticileri cevap veriyor;
'21 Ziraat Odası üyesinin 10'u Tepebaşı ilçesinde, 11'i Odunpazarı'nda ilçesinde oy kullanır. Biz Tepebaşı bölgesinde çiftçilik yapanları listeye yazdık, kanun böyle.'
Ziraat Odası yine itiraz ediyor;
'Kanunda 21 kişiyle oy kullanacağımız yazıyor'
Tepebaşı yönetimi yine cevap veriyor;
'O 1940'lı yıllardaydı. Şimdi Tepebaşı ilçe konumuna geçti. Kanunlar değişti. İlçe Ziraat Odalarınızı kurup öyle gelin. Bakın Ticaret Odası öyle yapmış. Siz neden yapmıyorsunuz?'
Ziraat Odası boş durmuyor;
'İlçe odalarını kurmak üst birliğimizin yetkisinde. Onlarda 2011'de kurmayı öngörüyorlar.
Tepebaşı yine cevap veriyor;
'Bizi ilgilendirmez!'

Nereden bakarsan bak!
Aşağısı sakal, yukarısı bıyık durumu var.
Kesin olarak şu taraf haklı da diyemiyorsun.
Bu yüzden de meclis karışıyor.
Ziraat Odası çok öfkeli, salonu terk ediyor.
AKP onlara destek veriyor.
(Keşke gübrede, mazotta, tohumda, kredide, alımda-satımda da bu kadar yanlarında olsalar!)
Oy kullanmıyorlar.
Sonra;
Tepebaşı Belediyesi yetkisini kullanıp, seçimi yapıyor.
Dahası karışık.
İş mahkemeye taşınıyor.
Kısaca;
Bu kavga karakolda bitiyor.
Kim haklı, kim haksızı da artık devlet bilecek...