Errare Humanum Est

TDK Sözlüğü yanılmayı “tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak; sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak” şeklinde tanımlıyor. Yazının başlığında okuduğunuz cümle, ünlü bir Latin atasözüdür. “Yanılmak insana özgüdür” diye çevirebiliriz. Pek çok Batı dilinde bu sözün benzerleri yer alır. Yanılmak insanlara özgü bir durum… Yanlışlarımıza, yanılgılarımıza neden olanlar ise çeşitli…

Hepimizin güçlü veya zayıf yönleri var. Eksikliklerimiz ve zayıflıklarımız, olumlu özelliklerimiz kadar bize özgü olabiliyor. Belki de her insanı tek ve eşsiz yapan yanlardan biri, iyilerle kötülerin, güçlülerle zayıfların, mevcut olanlar eksikliklerin oluşturduğu yapı. Bu arada kimi olay ve durumlar karşısında andığım zayıflıklar ve eksiklikler nedeniyle aciz kaldığımız anları da unutmamak gerekir.

Güçlü ve zayıf olabilen insanın geliştireceği doğru davranış modeli, öncelikle bu özelliklerinin farkında olmak, bunları dürüstçe ve cesaretle kabul edebilmektir. Olumsuz yanlarını kabul edebilen kişi, daha sonra bunları değiştirmek için fırsatlara ve imkânlara sahip olabilecek bireydir. Örneğin eğer konu duygusal ilişki ise hatalarını, zayıflıklarını ve eksikliklerini kabul edip bunları değiştirme konusunda kendine söz verebilen kişi iyi bir sevgi insanı adayıdır.

Olumsuzlukları olduğu halde bunları fark ettirmeyip gizleyerek güçlü durmaya çalışan kişi, içinde olduğu aşk ilişkisini yitirmeye aday insandır. Er geç saklanan, gizlenmeye çalışılan kara delikler ortaya çıkacak ve karşıdaki insan bir hayal kırıklığına uğrayacaktır. Bir zamanlar kokusu ve güzelliği ile fark edilen gülün dikenleri can acıtmaya başlayacaktır. İşte, bu nedenle; bir duygusal ilişki, taraflar gerçekte nasıllarsa o şekilde başlamalıdır –doğal, gizlenmemiş, saklanmamış…

Öncelikle şunu kabul etmek lazım: Mükemmel insan yok. Bir prenses arayan beyaz atlı prensin olmadığı veya prensini beklemek üzere kuleye kapatılmış halde bekleyen prensesin mevcut olmadığı gibi… Mükemmel insan ancak masallarda var. Gerçek yaşamda ise kendi sorunlarını ve olumsuz yanlarını görüp kabul eden ve bunları değiştirmek için gayret eden insanlar var. Kuşkusuz; daha büyük bir çoğunlukla da farkındalığı olmayan ve değişim ihtiyacı duymayan bir kalabalık mevcut…

Kendimizi olduğumuz gibi kabul edip dürüstlükle ve cesurca bu görünümü vermeden arzu ettiğimiz mükemmele yakın ilişkiyi yakalamak mümkün değil. Zaman içinde canlılığını kaybeden ilişkilerin bir nedeni ilişkiye emek vermemek ise ikincisi, daha başlarken kendini farklı –hatta mükemmel– tanıtmak çabasından oluşuyor.

Kendini olduğu gibi kabul etmek bir anlamda karşımızdaki insan için de empatik davranmak anlamına geliyor. Bizim kendi hatalarımız ve eksikliklerimiz olduğu gibi karşımızdaki insanın da buna benzer zayıflıkları bulunabilir. Bu nedenle bir duygusal ilişki söz konusu olduğunda kendimiz için ne düşünüyorsak, kendimizi nasıl algılayıp anlıyorsak benzeri etki ve tepki modelini karşımızdaki insan için de geliştirebilmeliyiz.

Bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Kendi adımıza –dürüstlük, doğruluk, cesaret veya güven– her ne arıyorsak karşımızdaki insanın da benzer özellikler arayabileceğini bilmek zorundayız. Kendisini gizlemeyen kişi, aradığı kişinin de bu özelliğe sahip olmasını bekler ve ister. Bu nedenle; güven güvenle, dürüstlük dürüstlükle, saygı saygıyla ve doğruluk doğrulukla pekişir. Açıklık eken, açıklık bulur.

Hiç kuşkusuz; bugün için hangi özelliklere sahip olduğumuz önemlidir. Ama yarın ve gelecekte hangi özelliklerimizi değiştirip geliştireceğimiz uzun soluklu bir ilişki için çok daha önemlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi