Eskişehir ve Sanayi


Uzun bir konuyu kısa anlatalım. Günümüzün küresel ölçekte iş koşullarını incelediğimizde; rekabetin yeni kurallarının üç ana noktada oluştuğunu görüyoruz: Verimlilik, inovasyon, pazarlama. Geçmişte kalkınma ve büyüme stratejisi olarak kabul edilen yaklaşımlar artık geçerli değil. Nedir bunlar? Ucuz emek, niteliksiz işgücü, düşük teknoloji, içe kapalılık, ‘gelenekçi’ kültür, kopyacılık, taklitçilik, ‘müşteri bekleme’ esaslı pazarlama (pazarlama fonksiyonu yoksunluğu). Günümüz dünyasında ise başta sanayi olmak üzere ekonominin ve şirketlerin yön tabelaları şunlardır: Markalaşma, inovasyon ekonomisi, outsourcing (stratejik dış kaynak kullanma), offshoring (dışarıda konuşlanma), işbirliği, kümelenme, uluslararasılaşma. Bu yön tabelalarını dikkate alarak strateji ve hedef belirleyen ekonomik yapıların; kalıcılık, krizlere ve risklere karşı dayanıklılık, sürdürülebilir istikrarlı büyüme, yüksek kârlılık (katma değer) gibi hususlarda başarılı olduğu gözleniyor.

Dünya ekonomisinde şu olguları gözlüyoruz: öncelikle gelişmiş ekonomiler tarafından sanayinin önem ve değerinin yeniden keşfedilmesi, çin’in üretim sektörlerindeki yükselişi, Hindistan’ın hizmet sektörlerindeki yükselişi, çin ve Hindistan’ın ucuz emeği değerlendirişi ve bunun bir süre daha devam edecek görünmesi, bilimsel ve teknolojik bilginin artışı, birim üretim içinde teknolojinin artan oranı, iş gücünün yeni bilgi ve becerilerle donanması gereği, üretim için eğitim ve yaşam boyu sürekliliği ihtiyacının artışı, inovasyonun yaygınlaşması, inovasyon ekonomisinin öne çıkması, ilk sıralarda enerji olmak üzere kaynak verimliliğinin tasarım, ür-ge ve üretim süreçlerinde bir kriter olarak daha fazla yer alması, üretimde işbölümünün küresel hale gelmesi (outsourcing ve offshoring), küresel işbölümünün başta kalite alanında olmak üzere olmak üzere standartlaşmayı ve sertifikasyonu zorunlu hale getirmesi, temiz enerji ve temiz teknoloji yönelimi.

Küresel referans noktasında Türkiye baktığımızda ise şunları görüyoruz: AB ülkeleriyle zaman ve mekân olarak yakınlığımız, AB ülkelerine ulaşım ve erişimde kolaylıklar, yüksek sosyal yaşam endekslerine sahip İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Eskişehir gibi gelişmiş kentlerin varlığı, Ortadoğu ile Kuzey ve Doğu Afrika ülkelerine, Rusya ve Türkî Cumhuriyetlere ulaşım imkânı, ülkemizde Avrupa ülkelerine oranla daha düşük olan işgücü ücretleri, Ortadoğu ile Kuzey ve Doğu Afrika ülkelerine, Türki Cumhuriyetlere oranla daha yüksek olan mühendislik, tasarım ve üretim yetenekleri ve teknolojik kapasite, otomotiv, tekstil / konfeksiyon, beyaz eşya ve inşaat gibi sektörlerde kaliteli ürün ve hizmet üretimi deneyimi.

Sanayi şirketlerinin dış çevresi olarak Eskişehir’e bakıldığında şunlar gözlenmektedir:
Nitelikli bir altyapıya sahip Organize Sanayi Bölgesi’nin varlığı, Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin varlığı, kentsel ekonomi ve sanayi ile ilişkileri hâlâ zayıf da olsa; iki üniversitenin varlığı, sosyal yaşam endeksi açısından yüksek niteliğe sahip kent ortamının varlığı, kentin ulaşım olanaklarının son yıllarda gelişme kaydetmesi; kentin ulaşım zamanı ve lojistik imkânları olarak Ankara, İstanbul ve Bursa ile yakınlaşması,
Trakya, İstanbul, İzmit ve Bursa’da sınai doluluk oranının ve yapılacak yatırım maliyetlerinin (Eskişehir lehine olacak biçimde) artması, Eskişehir sanayi şirketlerinin tek bir sektöre veya ürüne odaklanmamış olması; ürün ve hizmet çeşitliliği, şirketlerin yurt dışı ve içi fuarlara katılmakta istekliliği, yetersizliklerine rağmen meslek oda ve örgütlerinin inovasyon ve ar-ge eksenli iyi niyetli çalışmaları, sanayinin ihtiyacı olan ara eleman yetiştirecek eğitim kurum ve kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması, buzdolabı, fırın, ocak, kombi, soba, takım tezgâhları, (yem, gıda, beton vb gibi) özel makine, metal işleme, döküm, tuğla-kiremit, seramik, gıda üretimi gibi alanlarda yetkinlikler bulunması.

Bu genel görünümü ortaya koyduktan sonra Eskişehir’de sanayinin ekonomik görünümüne bakmak gerekiyor. Ciro, ihracat, kârlılık veya verimlilik gibi göstergeler incelendiğinde gerek nominal gerekse oransal olarak yeterli bulacağımız bir görüntü elde etmiyoruz. özellikle ciro ve ihracat içinde kârlılığın kent ekonomisi ve kentler arası rekabet açısından pek tatmin edici olmadığını görmek zor değil. çoğunluğu KOBİ olan sınai işletmeler büyüme imkânı bırakmayan düşük kârlılık ile yetinmek zorunda kalıyorlar. Eskişehir’de küçük ve orta ölçekli sanayinin önemli bir sorununun düşük kârlılık (finansal verimsizlik) olduğu anlaşılıyor.

Bu sayılanların haricinde yerel ekonominin görünen yüzünde (-ki bunlar ‘kaynak nedenler’ olmayabilir) Eskişehir’e özgü başka olumsuzluklar da var. Her biri başlı başına bir araştırma konusu olabilecek başlıkları kısaca şöyle özetleyebilirim: Ana sanayi sayılabilecek şirket ve markaların sayıca azlığı; kamunun dinamizme ve karar verme bağımsızlığına sahip ana sanayi olmada sorunlarının ve engellerinin bulunması; yerel şirketlerin düşük özsermayeli yapıları, yerel şirketlerin düşük işletme sermayeli yapıları, yerel KOBİ ölçeğinin küçüklüğü ve yetersizliği; işletmeler (KOBİ’ler, kurum ve kuruluşlar) arası yetersiz iletişim, pazarlama ve tanıtım yetersizliği; sanayi işletmelerinin organizasyon yapısı; kurumsal yönetim; finansal yönetim (para – banka yönetimi); tedarik zinciri yönetimi ve maliyetlendirme, stratejik planlama, bütçeleme, pazarlama, ölçme / izleme / değerlendirme, kalite yönetimi gibi alanlarda yetersizlikleri; taklitçilik ve kopyacılık üzerine kurulu kolaycılık eğilimi; buna bağlı olarak teknolojik riskleri öngörememe durumu; işletmelerin tasarım ve ür-ge alanlarında ‘birlikte çalışma’ yetersizlikleri; inovasyon, ar-ge ve ür-ge bilinci yetersizliği; inovasyon becerilerinden yoksunluk; düşük teknoloji kullanımı; teknolojik olarak geri kalma riskinin yükselişi; küresel gelişmeler karşısında bilgisizlik, kayıtsızlık ve öngörüsüzlük; yerel yönetimlerin sanayiye olan ilgisizliği, kayıtsızlığı ve zaman zaman hasımca tavırları; işbirlikleri ve kümelenmelerin oluşmasını engelleyen sosyal sermaye yetersizliği; bundan kaynaklanan diğer sorunlar; yeni / yenilikçi kabul edilen bazı sektörler konusunda beklentilerin aşırı abartılarak yanlış yönlenmelere neden olan ‘şehir efsaneleri’ haline gelmesi; kamu kurumlarının ve üniversitelerin test laboratuvarları veya akreditasyon merkezleri gibi yapıları oluşturmakta isteksizliği veya uygulama yetersizlikleri; kamuda da dâhil olmak üzere genel anlamda laboratuvar eksikliği ve yetersizliği; Eskişehir’in sınai yatırıma konu olabilecek envanterinin gerekli biçimde yurt dışı ve içinde tanıtılıp duyurulamaması; kurum ve kuruluşların tanıtım konusundaki ataleti veya uygulamada verimsizliği; özellikle bazı iller ve ilçeler ile kimi işletmelerin kayıt dışı esaslı haksız rekabeti; bu alanda yeterli mücadele verilemiyor olması; kentte paylaşılmış bir sanayi vizyonunun olmaması; işletme sahip veya yöneticilerinin finansal izleme, analiz, değerlendirme ve raporlama konularındaki yetersizlikleri; finansman alanındaki bilgi ve deneyim eksiklikleri; danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik firmaları ile danışmanlık kuruluşlarının sanayi işletmelerini yönlendirmedeki eksiklik ve zayıflıkları; sağlıklı ve kolay erişime açık bir sanayi envanterinin bulunmayışı; yabancı ve yerli yatırımcılar için bir albeni ve çekim iklimi oluşturulamamış olması.

Yukarıda söylenen söz; bir kuruma veya kişiye değil. Başkaları da eklenebilecek olan bu sorunlar; toplumları ilgilendiren, genelde kişi üstü konulardır. Ama kurum ve kuruluşlarca çözülmesi beklenir. Burada sayılan nitelikleri Türkiye’de paylaşan başka yerleşimlerde de olmakla birlikte bunlar, Eskişehir’in önünde çözülmeyi bekleyen görünür veya kaynak sorunlar olarak durmaktadır. Dünyanın Endüstri 4.0’a hazırlandığı yakın ve orta vadeli gelecekte çözülmesi kaçınılmazdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi