Hata nerede, hata kimde?

İnsanın yaşamı öğrenmekte kullandığı en temel tekniklerden biri karşılaştırmadır –kıyaslamadır. Karşılaştırma ise sıfır noktası olarak kabul edilen bir referansa göre yapılır. Örneğin bizden yaşlı insanları anne veya babamızla karşılaştırarak öğrenmeye çalışırız. İlk kez ziyaret ettiğimiz bir kenti, yaşadığımız yerleşimle karşılaştırarak algılamayı deneriz. Bir arkadaşımızın davranışını, öyle bir durumda kendimizin ne yapacağını düşünüp kendi davranış modelimizi referans alarak kavrarız.

İnsanın karşılaştırarak öğrenme özelliği, içinde bir görelilik unsuru taşır: Neye, nereye veya kime göre gibi… Eğer yaşamı kavrarken, göreliliği bir başkasına göre kurarsak –bir başka deyişle; bir başka insanı referans alırsak; tüm değerlendirme ve anlamlandırma modelimiz, o insana göre ayarlanmış olur. Hiç kuşkusuz; hangi referans noktasını kullanırsak kullanalım, bakış açımızın içinde her zaman bir ‘kendimize görelilik’ ruhu vardır. Ama dış çevreden soyutlanarak özellikle kendimizi referans olarak kabul ettiğimizde; bu durum, bazı hatalar yapmamıza neden olabiliyor.

Kendini yetiştirmiş ve yaşamdan doğru dersler çıkarmış bir kişinin, zaman zaman tümüyle kendi değer ve ilkelerine göre davranmasında yanlış bir yan görülmeyebilir. Ama yaşamdan kendisini soyutlamış ve tümüyle kendi içine dönmüş bir bireyin kendi hayalleri ve yanılsamaları içinde boğulması son derece beklenen bir durumdur.

Bizi ‘kendimize takılıp kalmaktan’ kurtaran, çoğu zaman yaşamın kendisidir. Eğer okumayı becerirsek; yaşam, daima bize ‘iyi’ dersler sunar. Onun derslerini okuma konusunda özürlü olduğumuzda ise dersin acılarla bezenmiş olarak bize sunulması hiç şaşırtıcı olmaz. Yaşamımızdaki başarılardan ve kötü sonuçlardan doğru dersleri alırsak, bu gelecekte daha iyi bir yaşam için bir hazırlık anlamına gelir.

Olayları değerlendirirken kabul ettiğimiz referans değer ve öğretiler nedeniyle hata yapabiliriz. Yaşamda en sık yaptığımız hatalardan bir diğeri ise insanlarla ilgili duygu ve düşüncelerimizdir. Arkadaşımız olarak benimsediğimiz bir kişinin bizi üzen bir davranışına kadar bu ilişkide yaptığımız referans ve görelilik hatalarının farkına varmayabiliriz. O kişiyle ilgili değerlendirme ve anlamlandırma hakkında yanıldığımızı gördüğümüzde ise her zaman gerçek neden konusunda emin olamayabiliriz.

Bir insan hakkında bizi yanıltan nedir? Acaba beni yanıltan o mu? Benimle olan ilişkilerinde olduğundan farklı görünmeye mi çalıştı? Bir maskesi vardı da, ben mi farkına varamadım? Yoksa benim onunla ilgili temel referans olarak kabul ettiğim ‘bende’ mi bir sorun var? Yalnız kendi değer ve ilkelerime saplanıp kaldığım ve onun davranışlarının benim algımdan farklı olduğunu kavramadığım için mi yanıldım?

Bir Latin atasözü, “Yanlış yapmak, insanlar içindir” der. Karmaşık bir dünyada insanın yanlış yapmama şansı yok. Çoğu zaman elimizde de olmuyor. Önemli olan, yapılan yanlışlar karşısında doğru dersleri çıkarabilmek. Bu nedenle kişilerle –arkadaşlarımız ve yakınlarımızla ilgili hatalarımızın da bir dersten öte bizi üzmemesi gerek. Bir insanla aramızda olan olumsuzluktan çıkarılacak derslerden biri, bakış açımızın çok fazla kendimize endeksli olup olmadığını kavramaktır. Çünkü bir ilişkinin iyi ya da kötü olduğuna karar vermek için sadece kendimizle yetinmekten öte, başka göstergeler de kullanmamız gerekebilir. Yaşamın pek çok alanında olduğu gibi…

Hatalar, geçmişe savrulup geri dönmeyecek biçimde yitirilen çabalar değildir. Dikkatle baktığımızda; her birinin gelecek yaşamımız için bir yapıtaşı olduğunu görebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi