
Gürcan Banger
Korona Aforizmaları: Yeniler
Salgında hasta olmaktan korkuyor musun? Virüs seni ölümle korkutuyor mu? Bunların tümü, normal şeyler... çünkü dışarıda –belki de içeride– kontrol edemediğimiz bir durum var. Buna karşılık hâlâ kontrol edebileceklerimiz de var: Birbirimize ve kendimize karşı nasıl davrandığımız... Kendimizi ve diğerlerini nasıl koruduğumuz... Durumu değiştirecek olan budur.
Dışarıda maske kullanmak ve sosyal mesafeye dikkat etmek, hiç kuşkusuz bunları yapmamaya oranla daha fazla koruyor. Yeterince korumadığı bahanesiyle bu önlemlere karşı çıkmak ve bunlara uymamak ancak ‘akıl kıtlığı’ olabilir.
Bugüne kadar gözlenen salgınların ikinci dalgası, her zaman daha kötüydü. Eğer Covid-19 konusunda ikinci dalga gerçekleşirse, ilkini ‘ucuz atlattığımızı’ düşünmeye başlarız.
COVID-19 testi sayısına fazlasıyla odaklandık. Bu testin ‘başarısının’ ne anlama geldiği ile pek ilgilenmiyoruz. Birincil önemde olan, insanların virüs nedeniyle hastalanmamış olmalarıdır.
Salgın süresi boyunca ölen, solunum cihazına bağlı veya yoğun bakımdaki hasta sayısının azalması hastalığın tedavi performansı açısından önemli ve değerlidir. Bu konuda sağlık sisteminin başarısını takdir etmeliyiz. Ama asıl mesele, tedavi edilmeye ihtiyaç duyan yeni hastaların oluşmamasıdır. Bu neden koruma ve korunma önceliklidir.
Koronadan korunma önlemlerine uymak için çok iyi bir neden var. Hasta olan insan sayısı iki ya da dört kat artarsa ne olabilir? Hastaları iyileştirmek için yapılacak olanlar değişmez; durum, bugünkü ile aynı olur. Bu da korunmamız ve korumamız için yeterli nedendir.
Maske kullanmamanın ‘kendi özgür sorumluluğu’ olduğunu iddia edip maske kullanmaktan imtina edenler var. Bunların çoğunluğu ‘genç yaş’ diliminde... Bu durum, kanımca olumsuz bir sosyal gelişime işaret ediyor. Yapılacak bilimsel kamuoyu araştırmaları, topluma karşı bu bencil sorumsuzluğun kaynağını ve başka tezahürleri olduğunu ortaya koyabilir.
Bugün geldiğimiz nokta, COVID-19 salgınının sonunun başlangıcı olmayabilir. Bunun yerine başlangıcın sonu şeklinde düşünmemiz gerekebilir. Muhtemelen önümüzde iniş çıkışları ve kavşakları olan, uzunca bir yolumuz olduğunu kavramamız gerekiyor.
Salgının basit bir nezle gibi kısa sürede geçeğini ve hızla tekrar ‘eski normal’ döneceğimizi hayal edenlerimiz vardır. Kanımca bu virüsle ve mutasyonları ile en az iki yıl daha yaşayabileceğimizi de ‘hayal etmeliyiz’.
Covid-19’a karşı ilaç ve aşı bulunması beklentisi ve telaşı içindeyiz. Ama şunu bilmiyoruz. İlaç ve aşı bulunduğunda hastalığı yok etmiş mi olacağız? Yoksa onunla yaşamayı öğrenmek zorunda mıyız? Bunun cevaplanması zaman alacak gibi…
Salgın muhtemelen Kasım 2019’da başladı. Ama ne yazık ki, uzun süre hiç kimse hırsızın girebileceği kapı ve pencerelerin açık kaldığını fark etmedi. Dünyanın, sosyal yaşamın ve ekonomilerin alarm sisteminin eksik ve zayıf olduğunu, hatta hiç var olmadığını henüz fark ediyoruz.
Bu salgın bazı bilim ve disiplinleri tırmanışa geçirdi. örneğin tıp, genetik, mikrobiyoloji, viroloji, bakteriyoloji, enfeksiyon gibi dallara ilginin artacağını söyleyebiliriz. 1970’li yıllarda petrol krizi sırasından enerji konusunda benzer gelişmeler olmuştu.