Kriz Yönetimi Üzerine

Kriz, önceden bilinmeyen ve öngörülemeyen olumsuz bir durumdur. Kişi veya kuruluşu olumsuz yönde etkileyen gelişmeler şeklinde kendini gösterir. Kimi kötü durumlar, süreç içerisinde ihmal edilmesi veya alınan önlemlerin yeterli olmaması ile ciddi boyutlara erişir. Krizlerden söz ettiğimizde; birdenbire ve beklenmedik biçimde ortaya çıkan durumlara işaret ederiz. Gerçi toplumumuzda kriz şeklinde ortaya çıkan pek çok problemin arka planında ihmal, kayıtsızlık ve ciddiyetsizlik var. Zamanında dikkate alınmayan sorunlar, daha sonra kriz olarak karşımıza çıkmakta gecikmez. Ekonomik zorlukları, şiddet olaylarını, depremin olumsuz etkilerini veya sosyal göçün kentlere yaptığı olumsuz etkileri böyle düşünmek gerekir. Çözüme kayıtsız kalınarak yaratılan ve kriz diye adlandırılan örnekleri, ekonomik işletmelerimiz için de örneklemek mümkün.

Toplumuzda kriz gibi olayları kötü kaderin olumsuz tezahürleri gibi algılama alışkanlığı var. Bu durum, genelde toplumun yıllar boyu yaşadığı olumsuzlukların bir kodlaması olarak ortaya çıkıyor. Hâlbuki en iyi fırsatların en çetin tehditler arasından çıktığı gibi; çoğu zaman kriz anları da yeni fırsatlar yaratmak ve değerlendirmek için uygun zamanlardır. Bu nedenle; kuşkusuz, krizin olumsuz sonuçlar yaratan etkileri vardır, ama daha baştan negatif bir yaklaşım sergilememek gerekir. Aklı başında bir insan veya yeterli bir yönetici olmanın farkı buradadır. Kriz anında sakin kalıp uyanık olabilen kişi veya kuruluş, bu süreçten –tümüyle ahlaki bir çerçeve içinde çeşitli yönlerden yükselerek çıkar.

Krizler, farklı sürelerde gerçekleşebilir. Kısa süreli olanlar bulunabildiği gibi kimileri daha uzun bir zaman dilimine yayılır. Her durumda farklı önlem veya önlemler paketine ihtiyaç olabilir. Tedbirlerin bir kısmı önceden belirlenebilirken, bazıları konusunda yönetsel becerilerin gelişkinliği gerekebilir. Örneğin bir işletmenin yangın yönergesi, bu tür bir afet durumuna karşı alınacak sabit tedbirleri öngörürken, yangın anında nasıl davranılacağı, o an verilmesi gereken akılcı kararlar gerektirebilir.

Krizin öngörülmesi ve buna uygun davranış modelinin geliştirilmesi, hem sosyal hem de kurumsal kültür ile ilgili bir konudur. Krizlerin beklenenin ötesinde zararlara yol açması, genelde “Eşeği saldım çayıra…” gibi bir kültüre sahip kaderci toplumlara özgüdür. Kuruluşlar (örneğin ekonomik işletmeler) açısından bakıldığında ise kuruluşun kurumsallaşma düzeyi gayet açık biçimde ‘eşeğin akıbetini’ belirler.

Ölçeğe bağlı olarak krize karşı acil önlemler alınması gerekebilir. Eğer krizin ekonomik veya sosyal boyutu varsa, bu durumda kriz bir salgın özelliği gösterir. Böylece kimi zaman peş peşe devrilen domino taşları gibi bazen bir yağ damlasının kâğıt üzerinde yayıldığı gibi başka unsurları da içine almaya başlar. Bazı durumlarda metastaz yaparak başlangıçta krizle ilgili olmaya kişi, kuruluş veya kesimleri de içine alabilir.

Risk yönetimi ve kriz yönetimi gibi konuların; genelde işletmelerin, özellikle finansçıların alanı olduğu gibi yanlış bir kanı yerleşmiştir. Gerçekten risk ve kriz yönetimleri, finans uzmanlıkları arasında özel bir öneme sahiptir. Ama bu yönetim yaklaşımlarının etkinlik alanını finansmana kısıtlamak doğru olmaz.

Risk ve kriz yönetimleri, pek çok açıdan kurumsallaşma ve hukuksal işleyiş sorunları yaşayan ülkemizde birincil öneme sahiptir. Risklerin neler olduğu ve düşürmek için ne tür önlem alınacağı ile hangi krizlerin beklenebileceği, bu krizlere karşı önceden hangi sabit davranış modellerinin geliştirilebileceği gibi konular çok önceden öngörülüp üzerine çalışılması gereken alanlardır. Atasözlerimiz dikkatle incelendiğinde; pek çoğunun risklere ve krizlere karşı geliştirilmiş tavsiyeler olduğu görülür. Sonuç olarak; anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi