MART’IN SONUNDA YAĞDI…

Öyle bir gündü işte…

Kılını kıpırdatmadan oturacaksın, karın yağışını izleyeceksin.

Elinde kahve, üzerinde battaniye hiç konuşmadan sokakları izleyeceksin.

Kar yağarken çok sözcük kurulmamalı.

Karın ve yağmurun yağdığı o zaman dilimi kıymetli…

Çünkü bazı anlar vardır sessizliği hak eder…

Konuşmak büyüyü bozar.

Hele ki yüksek ses hakarettir.

Çünkü uysallaştırır kar, dinginleştirir.

Kar yağdığında sanki insan sinirlenmez ya da sinirlenmemeli…

Keşke öyle bir kural olsa…

Yağmur ve karın yağdığı esnada duygular sabitleşse, insanın kendi kendini dinleyebildiği ender zamanlardan…

Sinirlenmek yasak olsa örneğin…

Yağmur dışarda usul usul yağarken, bağırmak, çağırmak yakışmaz.

İnsan kendini dizginleyebilmeli.

Kar da öğretirdi bunu…

Dün ne değişik bir gündü…

Koca kış yağmayan kar, Mart’ın son günü lapa lapa döküldü.

Pencereden baktığında dolu doldu duran, sokaklarda var olmayan…

Bazen güneşin açtığına tanıklık ettik…

Mola verdi de güneşe de yer açtı teninde…

Masam camın tam karşısında…

Bu ara gökyüzü depresyonda…

Bir kapalı, bir açık…

Bir güneşle ışık saçıyor, bir umutsuzca kararıyor…

Yağmur yağsa içini boşalttı, ağladı diyeceğim.

Ama kar yağdı…

Hem de Mart’ın sonunda…

Camdan bakınca dolu dolu, sokağa çıkmak istesem avucumun içine dahi alamayacak kadar yok…

Bir mesajı olmalı…

Belki de insanı hatırlattı bizde…

Hayatımızın bir anında dolu dolu var olan ancak ne zaman koşup görmek istesek bir yok bulan…

Avuçların bomboş kaldığı insanları…

Avuçların içinde kaybolup giden insanları…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özge Zaim Arşivi