Medya, İnternet, Sosyal Medya


 


Amerikalı bir girişimci, risk sermayesi yatırımcısı ve blog yazarı olan Mark Suster’in ilginç bir sözü var: “Eğer teknoloji ürünlerini ücretsiz kullanıyorsanız, ürün sizsiniz.” Burada alınıp satılan bir ürüne vurgu yapılmıyor. İade edilmek istenen, “Siz bir ürünü ücretsiz kullanıyor görünüyorsunuz; gerçekte sizi ‘ücretsiz ürün’ olarak kullanıyorlar” şeklinde... En iyi örnek, sosyal medya platformlarıdır. ücretsiz kullandığımızı düşündüğümüz İnternet platformları, bizim ayak izlerimizi kullanarak kendilerine, ücretli müşterilerine ve yandaşlarına yeni pazarlar –yani yeni ihtiyaçlar– yaratıyorlar.


 


Bir de şu izlenme, beğeni alma meselesi var. Acun Medya şirketinin servis ettiği Survivor programı izlemiyor olsanız da bilirsiniz. Geçtiğimiz günlerde bu program sırasında İnstagram’dan canlı yayın yaparak izlenme rekoru kırdılar. Bildiğime göre 3 milyona yakın kişi yayını izlemiş. Mevcut kayıtlara göre bir rekor olduğu doğrudur. Ama bunun kime ne yararı, katkısı olmuştur? İzleyen ve katılan 3 milyon kişi herhangi bir alanda bir kazanım veya getiri elde etmiş midir? Hiç kuşkusuz, hayır… İzleyicilerin harcadıkları fırsat, zaman ve enerji nedeniyle kaybettikleri kazandıklarından çok fazladır. Peki, yayını yapan Acun Medya bir kazanım veya getiri elde etmiş midir? Açıklamaya gerek kalmaksızın, evet… Mark Suster’in cümlesindeki cevher budur.


 


Medya, İnternet ve sosyal medya üzerine bir akıl gezintisine çıkmadan önce dikkatimi çeken bir konudan daha söz etmek isterim. Virüs salgını nedeniyle sınırlı ve kısıtlı yaşama geçildiğinden bu yana, sosyal medya platformları üzerinden veya bazı ağ yazılımları kullanılarak canlı yayın faaliyetleri sayısı yükseldi. İş amaçlı kullanımlar yanında neredeyse konu-komşu ev ziyaretleri bile canlı yayın şeklinde yapılır hale geldi. Bunlar arasında; iş dünyasından mesleki yaşama, kişisel gelişimden günlük yaşama kadar farklı konularda yapılan sanal seminerler, konferanslar, eğitimler ile ilgili bir tespitim var. Şaşaalı duyuruları yapılan sosyal medya canlı yayınlarının izleyeni 10-15 gibi çok düşük sayılarda… İnternete kaydedilmiş olanlara baktığımda bunların da çevrimdışı izleyeni fazla değil. Bir sürü emek ve zaman harcanıyor, ama kitlesel olarak yaygınlaşmıyor.


 


İnternet ve sosyal medya konusundaki izlenimlerimi bir araya topladığımda aklıma 1995-2000 arasında meydana gelen ‘İnternet Balonu’ patlaması geliyor. Kendi kendime sosyal medyanın ve bazı İnternet uygulamalarının abartılı ‘değerlenmiş’ olabileceğini soruyorum. Mevcut şişkinleşmeye bağlı bir patlama daha olabilir mi?


 


Gerilere dönelim. Eski zamanları gözünüzün önüne getirin. Eğer okuduğunuz günlük gazeteden şikâyetçi iseniz, geribildirim olarak yayının yetkilisine mektup yazabilirdiniz. Memnuniyetsizliğinizi, malum gazeteyi satın almaktan vazgeçerek gösterebilir; satışın bir kişi azalmasına neden olurdunuz. Ortalık yerde bulunabilen bir gazeteyi okumaktan vazgeçtiğinizde ise, bu tepkiden muhtemelen sizden başka hiç kimsenin haberi olmazdı.


 


TV kanallarından birinde sizi rahatsız veya memnun eden program konusunda telefon açabilir ya da mektup yazabilirdiniz. O kanalı izlememeniz –eğer reyting takibi yapılıyorsa, izleyici sayısının bir kişi azalmasına neden olabilirdi. Radyo konusunda ise telefon ve mektup dışında fazlaca seçenek hiç olmadı. Tüm bu medya, genelde iletişim araçlarının tümünün özelliği, tek yönlü olması idi. Gazete yazılı, radyo sesli ve TV görüntülü olarak; ama tek yönlü ileti gönderiyordu. İzleyiciler, tepkilerini göstermek için bir başka kanal veya iletişim aracı kullanmak zorunda idiler.


 


Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile internet, yukarıda sözünü ettiğim konuya yeni bir açılım ve yaklaşım getirdi. Artık sayılanlar dışında, enformasyon edinmek için başka araçlara sahibiz. örneğin basılı gazetelerin neredeyse tamamının internet ortamında okunabilir kopyaları var. Hatta bu konuda kendilerini geliştiren yayıncılar, basılı gazeteciliğin çok daha ötesine geçtiler. Enformasyon iletimi, anlık hale dönüştü. İçerik çeşitliliği arttı. Basılı gazeteden çok daha fazlasını, internet ortamındaki gazete sitelerinde bulmak mümkün oluyor.


 


20’nci yüzyılın sonlarına doğru internet teknolojilerindeki gelişme, enformasyon edinme konusunda yeni bir aşamaya neden oldu. Artık statik e-gazete sayfaları yerine, dinamik ve kullanıcının tepki vermesine olanak tanıyan yeni bir internet anlayışı var. Bu gelişme kendini sosyal medya adını verdiğimiz yeni ortam ile koyuyor. Yaşadığımız dönemin örnekleri arasında; Facebook, Twitter, Instagram, LinkedIn ve benzerlerini sayabiliriz. Bu yeni yazılımlar sayesinde, yazılı basının asla yetişemeyeceği bir hızda enformasyona ulaşabiliyoruz.


 


Yeni durum, öncelikle izleyiciyi enformasyon üreticisi ya da haber muhabiri haline getirdi. Kamera ve cep telefonu alanlarındaki gelişmelere bağlı olarak, her birey bir ‘iletişim çalışanı’ haline dönüştü. Olay anında çekilen bir fotoğraf veya elde edilen bir enformasyon, sosyal medyada paylaşılıyor.


 


Dikkate çekmek istediğim nokta ise; geçmişin statik izleyicisi yeni durumda içerik (ileti) üretmekle kalmıyor, aynı zamanda iletilmiş olana da aynı kanalı (ortamı) kullanarak tepki verebiliyor. örneğin Facebook ortamında bir haber gördüğünüzde, haberin hemen altında onu detaylandıran, yeni eklemeler getiren veya ona tepki gösteren yorumlar yer alabiliyor. özetle; internet ve sosyal medya sayesinde, içeriği hazırlayan ile onu izleyen arasındaki iletişim iki yönlü hale dönüştü. Eskiden tek yönlü iletim olan enformasyon akışı, yeni durumda tam anlamıyla (iki yönlülük anlamında) iletişim halini aldı.


 


Yukarıda hızla özetlediklerim, artık iletişim alanında yeni bir durumun, dolayısıyla yeni olanakların var olduğunu gösteriyor. Geçmişin gazete, radyo veya TV’sinden farklı olarak, içerik sağlayıcı ile izleyici arasında bilimkurgu filmlerinin ‘yıldız geçidi’ gibi açılmış bir kanal var. İzleyiciyi dinlemek, onun ihtiyaç, istek ve beklentilerini öğrenmek ve onunla tartışmak için yeni bir kanal yaratılmış halde. Sosyal medya ile izleyici, kendi iç dünyasını çift yönlü geçit aracılığı ile dışarıya açmış oluyor. Bu kanal ‘doğru’ amaçla da kullanılabilir; toplumu manipüle etmek için de…


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi