
2-Sedat AYDOĞAN (DETAY)
NE ECZACIYA KIZIN NE DE DEVLETE!
Eczacılar eczane kapattı.
Hasta vatandaş, ilaç için nöbetçi eczanelerin yolunu tuttu.
İlaca ulaşmak için sıra bekledi, hasta haliyle çile çekti.
Türkiye'de yine ilginç görüntüler yaşandı.
***
Bir ülkede bu kadar çok ilginçlikler yaşanması pek doğal değildir.
Avrupa'nın hangi ülkesi böylesi görüntülere sahne olur ki?
Çünkü gelişmiş toplumlar pek çok şeyleri kolayca halletmişlerdir.
Bizim ülkemizdeki gibi saçma sapan sistemler içerisinde boğulmaz halk.
Çünkü hakkı yeniliyorsa, iyi bilir hakkını aramayı.
İşyerini günü birlik değil.
Hak edişini alana kadar kapar.
Ancak bunu istemek içinde vatandaşlık görevini tam ve eksiksiz yapar.
Ülkemizdeki gibi vergiden kaçanı bulmak, kağıt üzerinde kalem oynatanla karşılaşmak zordur oralarda...
***
Neyse;
Dediğimiz gibi, bizim ülkemizde her şey ilginçtir.
Son örnek eczacılardan geldi.
Eczacıların sorunlarını biliyorsunuz.
'Yüksek İlaç Bedelleri'
Her ne kadar hükümet işi yoluna koymaya çalışsa da;
'Eczacıların karlarından yüzde 1,5 fedakârlık yapmaları yeterli' demekte iş değil.
Kimse kimsenin kazancına bu derece sınırlama getirmez.
Hakkı olan hakkını almalı.
Eczacılarda hakları için, iş yeri kapamayı seçti.
Bir şey denemez elbet!
Tepkidir...
***
Umuyoruz ki;
Eczacıların bu tepkisi sonuç vererek biter.
Ancak biz bu yazıda işe başka taraftan bakmak istiyoruz.
Eczanelerin kar edememe meselesinin temeline inmek gerektiği düşüncesindeyiz.
Demek istediğimiz şu,
'Bir ülke, bu derece ilaca para veriyorsa' eczacıda, devlette bugünkü gibi karşı karşıya gelmeye mecburdur.
Bir tarafta ilaç konusunda en fazla kısıntıyı yapmaya çalışan devlet;
Diğer tarafta tek kazancı ilaç satmak olan eczacı...
Anlayacağınız;
Dünkü iş yeri kapama girişimlerine benzer daha çok eylem yaşarız.
Hem devlette hem eczacıda bu sorun varken derdin bitmesi imkânsız...
Yani anahtar fırlatmalar bir son değil, beklide bir başlangıç!
***
Size rakam verelim şimdi.
Sadece Eskişehirli, her ay, yani sadece bir ayda tam 200 Milyon TL'lik ilaç tüketiyor.
İyi anlamanız açısından birde eski para ile yazalım.
Devlet sadece Eskişehir için her ay 200 Trilyonluk ilaç parası ödüyor.
Bu rakamı, İstanbul'u, Ankara'sı, İzmir'i, Adana'sı ile tüm Türkiye olarak düşünün.
Ve bu rakamı bir yıla bütünleyin.
Karşınıza çıkan bedel, bu ülkenin dış borcunu acaba kaç kez öder, şimdi siz hesap edin!
***
Bu yüzden, ne eczacı devlet kızsın.
Ne devlet, eczacıya...
Ne de dün ilaç bulamayan halk, her ikisine...
Başı ağrıyanın hastaneye kendisini attığı;
Elinde sağlık karnesi ilaç yazdırmak için doktor peşinde koşanların olduğu,
Ve sağlık sistemi hala çözümsüzlüklerle dolu olan bir ülke olduğu sürece;
Bu manzaraları yaşamaya halktan eczacısına, devletten sağlık çalışanına herkes mecburdur!
Ve bu ülke sadece ilaca ödediği para ile fakirlik yaşama da kesinlikle mahkumdur!
***
Kimse kusura bakmasın!
Kaynakları böylesine fazla ve değerli bir başka ülke olsa;
Vatandaşına bu derece ilaç savurganlığı yapmasına izin vermez.
Vermemeli...
İçerisinden bir tek içildikten sonra çöplere atılan ve karton karton ilaçların çöpten toplandığı bir ülke, yukarıda da saydığımız manzaraları yaşamaya esirdir.
Yani bugün kesimler arası sosyal uçurumlar varsa;
Devlet, bunca servetini halkın israfına yetiştirmeye çalışıyorsa;
Bazen halk olarak devlete ve iktidar sahiplerine hiçte intizar etmeye hakkımız yok!
Eczacıların yaşadıkları ve ortada gezen rakamları bunun en başlıca örneği...