
Seda Kağıtcı
Patili dostlarımıza…
Kimilerinin kalbi taştır sanki, bilmez hayvan sevgisini. Anlamaz, önemsemez, görmezden gelir konuşup derdini anlatamayan o dilsiz canları. Kimbilir belki de küçümser gözlerle ve alaycı bir tavırla biri dört ayaklı çocuğunu kaybettiğinde; “Hayvanı mı ölmüş? O yüzden mi bu kadar perişan yani? Alır yenisini, bu kadar üzülmek nedir? Alt tarafı hayvan!” böyle derler. Şaşarlar, kalırlar. İnsan değil ya verilen kayıp, onun için anlayamaz, garipserler... O insanın o canla neler yaşadığını, ona nasıl bağlandığını, onu nasıl sevdiğini, gecesini, gündüzünü, mamasını, kakasını, aşısını bilmeyenler işte böyle derler…
Zamanla nasıl "evlat" olduğunu bilmeyenler, o canı çocuğu yerine koyduğunu göremeyenler elbet olacaktır. Oysa bir bebeğe bakar gibi onun gözünün içine bakanlar, hastalandığında bir an olsun yanından ayrılmadan başında bekleyenler, ameliyat olduğunda dualarla ayılmasını bekleyenler, canından sanki can gidenler çok iyi bilirler merhamet duygusu ne demektir, bir hayvan nasıl yürekten sevilir.
Bir gün evine bir can alırsın. Her an görebilecek kadar yakınına, burnunun ucuna koyarsın. Beraber uyumalar, oynaşmalar, gülüşmeler, sevmeler, kaygılar, korkular… Neyi sever, neye kızar ezberleri ile o sana alışır, sen ona. Gel zaman, git zaman, evlatlaşmaya başlar birden senin için. Yüreğinde kocaman olur. Gün geçtikçe büyür sevgisi. Senden olur. Canından bir parça gibi adeta ve sen onunla değişmeye başlarsın. Sokakta yürürken aç susuz, kimsesiz dilsizleri daha çok görmeye başlarsın. Merhamet duygunun, tüm benliğini sarmasına engel olamazsın. Vicdanın büyür… Ardından, sokaktakiler için de hesaplar yapmaya başlarsın. Mamalar, sular, kulübeler… Yağmurda, karda iç çekmeler, onlar için üzülmeler. Onlarla uğraştıkça, ne kadar çileli bir hayatları olduğuna şahit olursun. Sokakta tek gözü olmayan kedileri görünce, kaldırım kenarında hareketsiz yatan araba çarpmış kedileri görünce, tek bacağı olmayan köpekleri görünce için acır. Hepsine yetmek, yetişmek istersin. Onlara kıyamazsın. İşte bunların tümüne, o evine aldığın can sebep olur.
Hani canından bir parça olan, onunla tamamlandığını hissettiğin can var ya, işte o… Evine aldığın günden bu yana, değişen herşeye o sebep olmuştur. Onunla başlamıştır ne varsa. Onun sayesinde doymuştur onlarca aç, onlarca kimsesiz, onlarca çaresiz, dilsiz… Ve günün birinde, göçüp gider bu dünyadan. Ciğerini yaka yaka gider. O'nun yokluğunun, senin kalbinde oluşturduğu o kocaman boşluk seni mahveder. Susarsın, neşen gider, can dostun, yoldaşın gider. Sonra derler ki; “Hayvanı mı ölmüş?” Yutkunursun ve tüm bunları anlatamayacağını bildiğin için, derin bir nefes alarak sadece onlara "O benim evladımdı…" diyebilirsin. Hadi şimdi alın evlatlarınızı kucağınıza da, birer öpücük kondurun burunlarına. Sımsıkı sarılın onlara. Hepsi uzun ve sağlıklı yaşasın inşallah.