Buğrahan Doğangil - DUVAR

Buğrahan Doğangil - DUVAR

Ramazan ayındaki bedeni açlıkla terbiye bu değil

İslam alemi için en özel ay olan Ramazan bu yıl da geldi çattı. Öncelikle tüm müslümanların Ramazan ayını tebrik ederek söze başlamak istiyorum.

Malumunuz Türkiye'de nüfusun çok büyük kısmı Müslüman. Bu sebeple de Ramazan ayı nedir? Ramazan orucu nedir gibi soruların cevabını pek çoğumuz biliyoruz.

Ramazan orucu olsun farklı zamanlarda tutulan oruçlar olsun bu ibadetlerin ana şiarlarından biri bedeni ve nefsi tüm arzulardan arındırmak, bedeni maddi manevi terbiye etmek.

Bu beden terbiyesinde öne çıkan en önemli detay ise oruç tutarken hiçbir şey yiyip içmemek. Yani insan oruç vasıtasıyla açlıkla nefsini terbiye ediyor. Bu bilinçli şekilde yapılan ve İslam'da oldukça önemli bir ibadet.

Ancak vatandaşlar Türkiye'de oruç tutarak açlık ve susuzluk ile bedenini terbiye ederken bir yandan da hayat pahalılığı nedeniyle istemsizce açlıkla kendilerini terbiye etmek zorunda kalıyor. Ramazan ayındaki bedeni açlıkla terbiye bu değil ama…

Elbette Türkiye'de hayat her zaman pahalı, maalesef alım gücü günden güne düşüyor. Bir de bunun yanında Ramazan ayında çarşıdaki, pazardaki fiyatlara ek "güncellemeler" geliyor. Haydi mevcut hükümetin insafsız zam politikalarına alıştık. Son yıllarda temel ihtiyaçlara bile gelen fahiş zamlar insanları çok zor duruma düşürüyor. Ancak Ramazan ayında bir de esnaf ekstra zamlar ile vatandaşa ciddi bir darbe vuruyor.

Sözde paylaşmanın, dayanışmanın ayı olan Ramazan, ülkemizde maalesef çarşıda, pazarda etiketlere dayanışma ve paylaşma şeklinde yansımıyor. Aksine fiyat etiketleri normal günlere göre ciddi şekilde artıyor.

Şimdi soruyorum, bu fırsatçılık değil de nedir? Nerede kalıyor vicdan, nerede kalıyor hoşgörü? Biz çok övündüğümüz bu özelliklerimizi ne zaman kaybettik, neden kaybettik diye de sormak lazım.

Bir de bu özel zamlar sadece ramazan ile de sınırlı değil. Yılbaşı zammı, yaz sezonu zammı, bayramda zam, onda zam bunda zam. Yani Türkiye'de pahalılığın sebebi düşük üretim ve yüksek enflasyonun yanında fırsatçılar da…

İnsan gerçekten hayret ediyor...

Bir domatesin kilosunun 50-60 lira olduğu, ortalama bir peynirin kilo fiyatının 300 liralara çıktığı Türkiye'de insanlar 22 bin ile 30 bin ile özellikle büyükşehirlerde nasıl geçinecekler? Hele ki bir de üniversite okuyan çocukları ya da küçük çocukları varsa vay hallerine!

Geçtiğimiz günlerde yazdığım için kira meselesine hiç girmiyorum bile...

Vatandaş ağız tadıyla bir Ramazan ayı geçiremez duruma geldiyse benim de artık bu ekonomi ile ilgili söyleyecek sözüm pek kalmadı.

İşçiye, emekçiye, emekliye bu şartlar altında sabırlar diliyorum. Umarım bu günleri çok yakında geride bırakırız. Kara vicdanlı fırsatçılardan da kurtulmayı umut ediyor herkesi sevgiyle selamlıyorum.

İyi haftalar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Buğrahan Doğangil - DUVAR Arşivi