1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ

Sosyal Demokrasi'nin en sağlıklı uygulandığı ülkelerin başında geliyor İsveç.
Ülkenin refah düzeyinin diğer ülkelerin üzerinde olmasında, sosyal demokrat iktidarların büyük payı var.
Belki birçoğunuz biliyorsunuz.
Mona Sahlin isimli bayan siyasetçi.
İsveç'in eski bakanlarından.
25 yıl milletvekilliği yapmış.
İsveç'in en büyük partisi olan sosyal Demokrat işçi partisinin de başkanı aynı zamanda.
2 kez rüşvet ve yolsuzluk soruşturması geçiriyor.
İlk geçirdiği soruşturmayı muhtemelen hepiniz biliyorsunuzdur.
Devlet işleri için kendisine verilen kredi kartı ile kendisine bir çikolata alması.
İkinci soruşturma daha da ibretlik,
Dünya Tenis şampiyonası final karşılaşmasına onur konuğu olarak davet ediliyor ve gidiyor.
Ancak...
Yolsuzlukla mücadele komisyonu "Maç bileti ödemeden niçin o daveti kabul ettin" diye hakkında soruşturma açıyor.
Dahası...
-"Sen siyasal makamını kullanıp, kendine çıkar sağladın. Karşılaşmayı ücret ödemeden, yani bilet almadan izledin" suçlaması yöneltiyor.
Organizatörler "Onur konuklarına davetiyeleri para ile satmıyoruz" dese de kurtulamıyor Sahlin...
Çünkü...
Aynı maça İsveç Genelkurmay Başkanı da davet edilmiş, ancak o bu daveti ancak bilet ücretini ödemek koşuluyla kabul etmiş.
Her iki soruşturmadan da yargılanıyor bayan siyasetçi.
Bir süre sonra da istifa edip, siyaseti bırakmıyor.
Ancak...
İstifa nedeni bu iki soruşturma değil.
Girdiği son seçimde partisi yüzde 0,5 oranında oy kaybedince, "başarısız oldum" diyerek basıyor istifayı.
O günden bu yana, kızına ait butik bir otelin temizlik işlerini yaparak yaşamını sürdürüyor.
Otel müşterileri odalarının kapısı temizlik için çaldığında, karşılarında oda temizliği için gelen eski bir Bakan ile ülkenin en büyük partisinin eski başkanını görüyorlar.
Ne onlar şaşırıyor bu işe, ne de o temizliği yapan...
Sonuç olarak...
Türkiye'nin bu haliyle bir İsveç olması mümkün değil.
Zira...
Türkiye'nin İsveç olabilmesi için Türkiye'deki sosyal demokrat partinin, İsveç'deki sosyal demokrat parti gibi olması lazım ki, şu ortamda her ikisi de bu söylediğimizden çok çok uzak...

.....
DENKTAŞ ANISINA
Dört yıl önce kaybetmiştik Kıbrıs'ın efsanevi lideri Rauf Denktaş'ı.
Dün, kabri başında anma töreni düzenlenmiş.
Süleyman Demirel benzeri bir siyasetçiydi Rauf Denktaş.
Siyasete espri katabilen ender politikacılar arasındaydı.
Aşağıda aktaracağımız gibi insanı gülümseten birçok anı bıraktı.
Rauf Denktaş bir toplantıda konuşma yapıyor.
Kendisine sürekli muhalif olduğunu bildiği ve rakip partinin milletvekilliğini yapan bir kişi sürekli Denktaş ne derse "Yaşa Baba" diye tezahürat yapıyor.
Toplantı boyunca bu böyle devam ediyor.
Denktaş konuşuyor, önde oturan muhalif milletvekili "Varol Baba" diye tempo tutuyor.
Sonunda dayanamıyor Denktaş.
Muhalif milletvekilinin yanına gidip; "Hayrola sen bizim partiye falan mı geçtin?" diye soruyor.
Muhalif milletvekili "Yooo Ne münasebet. Neden geçecekmişim sizin partiye?" deyince Denktaş;
-"Ama deminden beri ben konuşuyorum, sen ise "yaşa baba" diye tempo tutuyon. Ben de buna bir anlam veremiyom. Bunun nedeni nedir?" diye sorunca, muhalif milletvekili;
-"Yıllardır anamızı bellediğin için sana Baba demeyim de kime diyeyim" cevabını veriyor.
Rauf Denktaş da bunu her katıldığı televizyon programında anlatıyor.
Denktaş burada bile, siyasetin, yapılan en ağır eleştirileri bile sindirebilme sanatı olduğunu adeta ispatlıyor...
.......

Milliyetçi Hareket Partisi nereye?
Partinin başında bulunan Devlet Bahçeli haklıdır haksızdır bilemem.
Uzlaşmacıdır, uzlaşmazdır o da beni entrese etmiyor.
7 Haziran seçimleri sonrasında takındığı tutum doğrudur-yanlıştır bunun da kritiğini yapmayacağım.
Her şeye "Hayır" demesi şöyledir-böyledir bu da çok önemli değil.
Ancak ortada büyük bir gerçek var.
Birincisi: Türkiye'nin kendi topraklarında yaşamış olduğu olaylar, Milliyetçiliği körükleyen ve kabartan olaylar...
İkincisi: Biz beğenmesek de, karşı çıksak da, eleştirsek de pek çok ülkede Milliyetçilik akımı aldı başını gidiyor.
Dolayısıyla...
Bu iki etken bile Milliyetçi Hareket Partisi'nin iktidar olmasa bile, iktidara namzet bir parti olmasını doğal olarak ortaya koyuyor.
Ama gelin görün ki!
MHP'nin tüm bu kendiliğinden oluşmuş ortama rağmen oyu artmadığı gibi, hala oy kaybı içinde olduğu iddia ediliyor.
Anlayacağınız...
MHP sanki bu mükemmel ortamı bile değerlendiremiyor pozisyonu içinde.
Ne diyelim?
Belki de bunun nedeni, yazının en başında sıraladığımız etkenler olsa gerek...

.....

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Sabah oğlunun odasına giren anne;
- Haydi oğlum, uyan artık! Okuluna geç kalıyorsun!
Yarı açıkgözlerle annesine bakan oğlu, uykulu bir sesle;
- Öf yaa anne!! Bugün okula gitmek istemiyorum!
Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı:
- Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana
Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesine;
- Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyor, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyor, ikiii... Anne bu iki ciddi nedenim yeter mi?
Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı;
- Bunlar okula gitmemen için neden olamaz ki!. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan!...
Bu kez oğlan yatakta genleşir ve annesine;
- Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?
Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı sinirli bir şekilde hızla çeker:
- Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen o okulun müdürüsün, oğlum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi