1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Tabela partisi bile değiller haberleri yok...

Saadet Partisi'nin Eskişehir'deki çalışmalarını önemsiyorum.
Her hafta Ülke ve Eskişehir gündemini takip ediyor ve bu konudaki düşüncelerini de haftalık Pazar toplantılarıyla Eskişehir kamuoyuna duyuruyor Saadet Partisi.
Ülke meselelerinden giriyor, Eskişehir meselelerinden çıkıyorlar.
Demokrat Parti'nin de Eskişehir'deki çalışmalarını önemsiyorum.
Geleneksel hale getirdikleri Pazar günü toplantılarında yine Ülke ve Eskişehir meseleleriyle ilgili partilerinin görüşlerini dile getiriyorlar.
Özellikle ağırlığı Eskişehir meselelerine ayırmaları da bir hayli önemli bizler için.
Emek Partisi'nin de Eskişehir'de böylesine bir özelliği var.
Her hafta Pazar günü Ülke gündemi ağırlıklı da olsa partinin görüşü bir şekilde okuyucularla ve aynı zamanda Eskişehir kamuoyunca paylaşılıyor.
Ne yazık ki, bu özellikleri nedeniyle bu satırlara ekleyebileceğimiz dördüncü bir parti yok Eskişehir'de.
Ülkenin AK Parti iktidarı tarafından, Eskişehir'in de yerelde CHP iktidarı tarafından yönetildiği bir ortamda, MHP başta olmak üzere diğer hiçbir partinin sesi çıkmıyor.
Ne ülke gündemi rahatsız ediyor o partileri ne de Eskişehir gündemi.
Ne Ülkede yaşanan sorunlar ilgilendiriyor sözünü ettiğimiz bu partileri, ne de Eskişehir'de yaşanan sorunlar.
Yapacağımız yoruma belki kızacaklar ama, ülkede ve Eskişehir'de olup bitenlerle bile ilgilenme gereği duymayan, üstelik bu durumdan da hiç mi hiç rahatsız olmayan partiler, Tabela partisi dahi olamayacak duruma gelmişler ama haberleri yok...
......

Kurum yöneticilerine düşen iş...

Sosyal Paylaşım sitesi Facebook üzerinde oluşturulmuş "sığır Avcısı" isimli bir sayfa var.
Daha önce de yazmıştık bu sayfayı.
Eskişehir'de yanlış yapılan ne varsa yayınlanıyor.
Takipçisi her geçen gün artıyor.
Bundan bir süre önce, Anadolu Üniversitesi Rektörü'ne ait makam aracının, engelliler için ayrılan bir park yerindeki fotoğrafı konulmuştu sayfaya.
Birkaç gün önce de bu kez Osmangazi Üniversitesi Rektörüne ait makam aracının, engelli giriş yolunu kapatan fotoğrafı yayınlandı.
Bu iki olayda da, elbette Rektörleri suçlamak doğru bir davranış olmaz.
Neticede, makam araçlarını kendileri kullanmıyor.
Eğer Rektörlerin makam araçları uygun olmayan yerlere park ediliyorsa, bunun tek suçlusu, o makam araçlarını kullanan şoförler olmalı.
Şoförlerin yaptı bu hatandan dolayı da Rektörler yargısızca infaz edilmemeli.
Ancak...
Bu iki fotoğrafla ortaya konulan iki hata şunu açıkça gösteriyor ki; sadece kamu yöneticilerinin dikkatli, tedbirli ve özenli olmaları yetmiyor.
Yöneticilerin altında bulunan, müdüründen şoförüne kadar aynı özeni taşımalı ve göstermeli.

Aksi halde...
İster istemez, kurum çalışanlarının yaptığı özensiz davranışların faturası bir şekilde kurum yöneticilerine çıkıyor.
Umarız, her kurumun başındaki kişi, kurumun tüm çalışanlarına, özenli, dikkatli ve tedbirli davranışlar içinde olma becerilerini kazandırır.
NOT- Bu arada, söz konusu sayfada yayınlanan fotoğraf üzerine Osmangazi Üniversitesi Halkla İlişkiler müdürlüğü tarafından yapılan "Engelli Kardeşlerimiz için oluşan bu geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Bu konuda şoförümüz uyarılmıştır. Bir daha böyle bir rahatsızlığın yaşanmaması tek dileğimizdir. Saygılarımızla" şeklindeki açıklamayı çok şık bulduğumuzu ifade etmeden geçemeyeceğiz...
.....

Pazarlama ile
ilgilenenler bu
yazıyı mutlaka
okumalı!
Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyordu:

1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza "O çok zengin. Evlen onunla!" dedi. Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, tele pazarlamadır.
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dediniz. Bu, halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve "Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?" dedi. Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı. Bu, müşteri geribildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz birşeyler söyleyemeden önce biri gelip ona "Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti. Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim, evlen benimle!" diyecekken kariniz geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir.
Pazarlamanın özünde müşteri ve sonucunda satış vardır. Pazarlama müşterinin ne istediğini bilmek ve tahmin etmek kısaca müşteriyi anlamaktır. Yani pazarlama tamamen kullanıcı/müşteri odaklıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi