‘’Tasarruf’’ tamam da ya insanların yıllardır verdiği emek ne olacak?

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, eski cazibesine sahip değil…

Öğrenci sayısı da alabildiğine azalmış durumda…

Doğal olarak çok sayıda bölüm kapatıldı.

Gelişmeler sistemin geleceği için ciddi endişeler yaratıyor.

‘’Eskişehir’in elinden alınacak’’ iddiaları da alabildiğine yaygınlaşmış durumda…

İddiaların ne ölçüde doğru olduğunu bilemiyoruz.

Ancak iddiaları ‘’inandırıcı’’ kılan gelişmeler var.

En önemlilerinden birisi de AÖF bürolarının kapatılacak olması…

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel açıkça söyledi.

“81 ilde 120 büro var, biz pandemi sonrasında bütün yayınlarımızı dijitalleştirdik ve bütün hizmetler hiçbir büroya veya şubeye gitmeden halledilebilir hale geldi. Diploma alma, ders kaydı kitap alma gibi durumların hepsi uzaktan yapılıyor. Dolayısıyla bürodaki arkadaşlarımızın bir işi yok ama biz 492 personele her ay maaş ödemeye devam ediyoruz. Kimin vicdanı el veriyor 492 kişinin hiçbir iş yapmadan maaş almaya devam etmesine?

Bu arkadaşlarımızı mağdur etmemek için aylardır Ankara’yla görüşmeler yapıyoruz, arkadaşlarımız bulundukları illerdeki başka üniversitelerde çalışmaya devam etsin diye. Büroların kapatılması için en az 7 aylık bir süre tanımış olduk. Farklı planları olan emekli olmak isteyen vatandaşlarımız için temmuzdan sonra bu büroların kaldırılacağını söyledik. Yasal düzenlenme olmazsa şayet o arkadaşlarımızı buraya davet edeceğiz buradan çalışmaya devam edecekler. O binalardaki elektriğin suyun doğalgazın maliyetini düşününce hiç gerek yok. Hala bu şekilde sürdürmenin gereği yok.”

Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’in söyledikleri böyle…

‘’Haklılık payı’’ oldukça yüksek…

Ancak personel için söyledikleri çok da doğru değil…

Bugün dijitalleşme gerçekleştirilmiş, AÖF büroları işlevini yitirmiş olabilir.

Peki ya daha öncesi?

AÖF’nin ağır yükünü kim çekiyordu?

Kim oldukları belli…

Elbette ki, o bürolarda çalışan insanlar…

Yıllarca tüm yükü omuzladılar.

Zor koşullarda görevlerini yerine getirmeye çalıştılar.

Kısacası ‘’zor günlerin insanı’’ oldular.

Bugün dijitalleşme gerçekleştirildi diye o yıllar unutulmamalı…

Doğrudur…

‘’Hiçbir iş yapmayan insanlara maaş ödemeye vicdan el vermez…’’

İyi de yıllarca verilen emekler görmezden gelinerek böylesi bir tanımlamada bulunmaya vicdan el verir mi?

Yıllarca zor koşullarda görev yapan insanları ‘’hiç iş yapmadan maaş alan aslak’’ konumuna düşürmek vefasızlık olmaz mı?

Bugünün gerçekleri ortaya konulurken kullanılan ifadelere dikkat etmek gerekir.

Asıl önemli olan bir yan daha var.

Bürolarda görev yapan insanların geleceği…

Bürolar kapandıktan sonra 492 kişi ne olacak?

Sorunun yanıtı yok.

Seçenekler belli…

Emeklilik hakkını kazananlar emekli edilecek…

Ya emeklilik hakkı kazanamayanlar?

Rektör ‘’Ankara ile görüşmeler yapıyoruz’’ diyor.

Görüşmeler henüz olumlu sonuç vermiş değil…

‘’Yasal düzenleme’’ gerekiyor.

Gereken yapılmazsa bürolarda görev yapan insanlar Eskişehir’e çağrılacak…

Büroların bulunduğu illerde yaşayan, aile kuran, çocuklarının eğitimini planlayan insanlar Eskişehir’e nasıl gelecekler?

Yıllardır yaşadıkları, yaşamlarını oluşturdukları illerden kopup gelmeleri kolay değil…

Zor ki ne zor…

Büyük mağduriyetler oluşacak…

Bu kaçınılmaz…

Büroların kapatılması ‘’büyük tasarruf sağlayacak’’ olabilir.

Ancak o tasarruf için insanların yıllardır verdiği emek hiçe sayılamaz…

Bu, her şeyden önce vefasızlık olur.

‘’Vicdani’’ olup olmadığı da tartışılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Vedat Alp Arşivi