Yaşam felsefesi dediğimiz şey

Hepimizin türlü kaynakları var. Para, bilgi, bedensel sağlık, fiziksel güzellik veya zamanı bunlar arasında sayabiliriz. Elimizde var olanla yaşamsal amaçlarımızı gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yaşama dair attığımız her adımda kaynaklarımızdan bir kısmı tükeniyor. Eğer elimizdeki kaynakları bir sinerji oluşturacak biçimde değerlendirebilirsek, o zaman daha kaliteli ve verimli bir yaşam yakalamamız mümkün olabilir.

Olumlu olana, çevremizdeki yeni potansiyel ve fırsatlara yönelmeyi başardığımız ölçüde yarattığımız sinerjinin meyvelerini toplamak mümkün oluyor. Ama sinerji dediğimiz olgunun, tek kişilik olmadığını da bilmek gerekir. Sinerji yaratmak isteyen kişi, aynı zamanda başka insanlarla birlikte bir takım olmayı, uyumlu çalışmayı ve hem bireysel hem de grup içinde çalışma verimliliğini artırmayı başarmalıdır.

Kişi vardır; bir takım içinde varlığı ve yokluğu belli olmaz. Onu bir takım oyuncusu olarak görmek de her zaman mümkün olmayabilir. Muhtemelen girişimciliğin ve inisiyatif almanın teşvik edilmediği koşullarda yetiştiği için bir türlü ön plana çıkamamıştır. Olumsuz bir örnek olmasına rağmen baskın olan siliklikten dolayı böyle bir sorunu tespit de zordur. Bu nedenle yaşam ortamlarının girişimciliği ve inisiyatif almayı özendirmesi önemlidir. Böylece yukarıda sözünü ettiğim sinerjinin açığa çıkarılması kolaylaşır.

Bir işi amatör bir heyecanla yapmak, aynı zamanda eğlencelidir. Bu türün, kendine özgü bir motivasyon modeli de bulunuyor. Ama bir diğer boyutta; yapılan işin uzmanlığını ve profesyonelliğini yakalamanın da özel bir değeri var. Belki şöyle demeliyiz: Amatör heyecanıyla profesyonel gibi yaşamak… Muhtemelen böyle yaptığımızda; hem daha az hata yapacağız hem de ihtiyacımız olan sinerjiyi yaratabileceğiz.

Amatör ruhla ve yarattığımız sinerji ile kazanmanın hazzına varmak güzel. Kazandığımız kimi zaman bilgi, bazen tanınırlık, bazı durumlarda ise para olur. Ama bunlar, insan yaşamının tümünü oluşturmaz. Attığımız her adımın bir ahlaki çerçeve ile donatılmış olmasının önemini bilmek gerekir. Bu anlayıştır ki; kendimiz dışında başka değerlere; örneğin bizi ailemiz, toplumumuz ve ülkemiz için yararlı işler yapmaya teşvik eder. Böylece var olmayacağımız bir geleceğe izler bırakmamız mümkün olur.

Hepimizin hayalleri var. Bunlardan bazıları sabun köpüğü gibi; bir an var, sonra yok. Hayaller, hedeflere dönüşmediği sürece bir tatlı gönül sarhoşluğu olmanın ötesine geçemiyor. İçimizdeki hayal potansiyelini, kimi zaman erişilmez görünse de, ayakları yere basan hedefler haline dönüştürebildiğimizde; kaliteli ve mutlu bir yaşam üretebiliriz. Hiçbir zaman denemek için geç değildir.

Mutluluğu parayla satın alabilir misin? Maddi zenginlik, kimi örneklerle mutlu olabilmek için bir kolaylaştırıcı olabilir; ama maddiyatı, mutluluğun yeter şartı olarak kabul edemeyiz. Bu nedenle maddi hayallerimizin, yaşamımızda eksik kalan mutluluğu yaratacağı gibi yanlışlara düşmemeliyiz.

Kültür ve bilgi de her zaman para ile satın alınamıyor. Eğitim sistemimiz ne denli dejenere olursa olsun, bir okulu bitirebilmek için paradan fazlasına ihtiyaç var. Para yoluyla kolaylaştırılmış diplomalar, bilgi ve görgüye eşdeğer değil. Bilgi konusundaki hayaller, olsa olsa bilgiye ulaşmak için bir motivasyon olabilir. Ağır maddi koşullarda bile bilgili, görgülü ve deneyimli bir insan olmamızda bu hayaller, bizi heyecanlandırır, yönlendirir, özendirir.

Maddi varlığa sahip olunduğunda; elde edileceği konusunda en fazla hayal kurulan olgulardan bir diğeri sevgidir. Sevgi ihtiyacı içinde olan insanların bir bölümü, bu eksikliğini maddi olarak güçsüz olmasına bağlar. Güzel bir arabası, iyi bir evi, nitelikli bir yazlığı olsa sevgililerin ve sevginin ona akacağını düşünenler vardır. Bu durum, genelde yazılı ve görsel medyanın, renkli basının bizde yarattığı bir yanılsamadır. Ünlü ve zengin insanların albenili yaşamlarının renkli ve gülümseyen yanları bize gösterilerek sevginin ve aşkın maddiyatla eşdeğer olduğu yanılsaması yaratılır. Çoğu zaman biz de bu tuzağa düşeriz. Aşkı hayal etmek yerine onunla sevgiyi yakalayacağımızı sandığımız maddiyatı hayal ederiz.

Hayal kurmak, bir tür gönül sarhoşluğudur. Hayal kurmanın da tembellik gibi insanı sarıcı, alıp götüren bir yanı vardır. Eğer hayalin sınırlarını biraz fazlaca genişletirseniz, sizi bir anlamsız ve verimsiz dünyanın eşiğine götüreceğinden emin olabilirsiniz. Hayal kurmak alışkanlık yapan yönüyle dönüşü olmayan yol gibidir. Diğer yandan; eğer hayal kurmayı, bir motivasyon ve yaratıcılık unsuru olarak kullanabilirsiniz bu kez de sizi göklere çıkaracak, canınıza can katacaktır.

Çözmekte zorlandığım bir sorunla karşı karşıya olduğumda hayal kurmak, benim için bir ağrı kesici gibidir. O sıra beynimi didikleyen bir olumsuz durumdan uzaklaşmak ve kendimi zihnen dinlendirmek istediğim zaman hayal kurmayı tercih ederim. Böylece beynim nadasa bırakılmış bir tarla gibi dinlenirken, ben de kendimi söz konusu sevimsiz durum hakkında sürekli olumsuz güdülemekten kurtulmuş olurum. Dolayısıyla benim için kimi zaman hayal kurmak, bilinçli olarak olumlu konular düşünmeye zorlamaktır. Hayalsiz kalmamalı derim. Bilirsiniz; öyle şeyler var ki, hayali cihan değer...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi