Termik Santral Projesine Dair Birkaç Not

Elektrik enerjisi üretim sektörü ekosisteme katkıları ve etkileri nedeniyle önemli ödünleşmeler içeren bir sanayidir. Ekonominin üretim açısından sürdürülebilirliği ve günlük yaşamın kolaylıkları açısından elektriğe ihtiyaç var. Diğer yandan neredeyse bilinen ve kullanılan, neredeyse tüm elektrik üretim teknolojilerinin çevreye olumsuz etkileri oluyor. Söz konusu olumsuzlukları, günümüzün alternatif temiz enerji teknolojileri açısından bile söyleyebiliriz. Bir derecelendirme yapılırsa bazı enerji üretim türlerinin canlı yaşam üzerinde daha uzun vadeli ve kalıcı zararları olduğu biliniyor.


 


Tüm dünyada riskler içeren elektrik enerjisi üretimine karşı bir tepki var. Bunlar arasında nükleer ve fosil yakıt temelli santraller ilk sıralarda yer alıyor. Diğer yandan büyüyen ekonomilerin elektriğe olan ihtiyacı da ekonomik hacim ile birlikte artıyor. Yüksek üretim ve tüketim güdüleri enerji ihtiyacının da artmasına neden oluyor. Bir diğer ilginç konu ise gelişmiş ekonomilerde ve yüksek yaşam ‘kaliteli’ toplumlarda fosil (kömür) yakıtlı santrallere olan tepkiler yükselirken bu ülkelerde yeniden nükleer santral yatırımlarının sayı ve kapasite olarak arttığını gözlüyoruz. Buradaki kritik nokta; tesisin çevreyi ve canlı yaşamı koruma kurallarına uygun olarak yapılması, santral işletmeciliğinin çok sıkı kurallarla denetlenmesi ve atıkların çok uzun vadede sağlıklı biçimde bertaraf edilmesidir. Ekosistemin ve canlı yaşamının sağlıklı sürdürülebilirliğini sağlayacak yeni teknolojiler var olmadığı sürece ‘elimizde var olanla’, ama kurallara tam uyum ve tam denetim şartlarında devam etmek zorunda kalacağız. Dolayısıyla ilk sıradaki mesele; santralin tasarımında, inşasında ve işletilmesinde ekosistemin ve canlı yaşamın sürdürülebilirliğinin çok uzun vadeli olarak sağlanmasının zorunlu kriterler arasında olup olmadığıdır.


 


Eskişehir Alpu-Tepebaşı linyit alanlarının özelleştirilmesi ile bu kömür rezervini yakarak elektrik üretecek toplam 1080 MW gücünde bir termik santral yapılacak. Yapım ve işletme ihalesi, kamunun satın alma garantisi ile üretilecek enerjinin en düşük fiyat taahhüdüyle yapılacak. Dolayısıyla ihaleyi alan firma veya topluluk, enerjiyi en ucuza mal isteyecek ki, bundan kâr elde edebilsin. Bu finansal modelin farklı bir örneğine özellikle Doğu Karadeniz HES’lerinde tanık olmuştuk. O bölgedeki kanal tipi santrallerde ucuza enerji mal etme pahasına can suyu şartına uyulmamış ve doğanın tahribi göz ardı edilmişti.


 


Düşük maliyet konusunda ikinci kritik nokta tesisi oluşturan donanımdır. Ucuz enerji maliyetinin günümüzdeki anlamı santralin düşük kaliteli Uzakdoğu ürünleri ile yapılmasıdır. Bu konuda termik santraller konusunda deneyimli mühendis Haluk Direskeneli’nin LinkedIn’de okuduğum 7 Ekim 2017 tarihli ve “Eskişehir – Alpu Kömür Yatakları ve 1080 MWe Kapasteli Yeni Termik Santral” yazısındaki yaklaşımı önemlidir: “…Yerli kömür üzerine yatırım yapan yatırımcılar, çoğu Uzakdoğulu firmalardan satın aldıkları … Uzakdoğu tasarımı yatırımlarının sonuçlarını konferanslarda, panellerde, sergilerde bugüne kadar bize anlatmadılar.”


 


“Ortada bu santrallerle ilgili başarı hikâyeleri de yok. Yüksek randıman, yüksek verimlilik, yüksek emreamadelik bilgileri yok. Sızan haberler hiç iyi değil. Bir proje gerçekleştirildikten sonra, o proje sonuçları herkesle paylaşılır. Hepimiz okur, tebrik ederiz, ayrıca onların tecrübelerini paylaşırız. Son 10 yılda dolaşımlı akışkan yatak (CFB) yerli kömür yatırımları hakkında ortada hiçbir şey yok.”


 


“Benim yorumum şu: … çok ıslak, yüzde 50-55 oranda su, nem, rutubet ihtiva eden yerli kömür ön sıtma, nem alma, susuzlaştırma sistemleri olmadan çalıştırılamadı. Aşırı miktarda ilave yakıt (fuel oil) kullanmadan çalıştırılamıyor, yani ortada adı konamayan, saklanan bir çalışmama durumu var.”


 


Direskeneli’nin TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın Nisan 2017 tarihli “Türkiye’de Termik Santraller 2017” isimli önemli kitabında Endüstri Mühendisi Oğuz Türkyılmaz tarafından aktarılan sözlerinden bir bölüm ise şöyledir: “…Şu anda yürüyen yatırım politikalarında, tasarım seçimlerinde büyük yanlışlıklar var. Onların hızla düzeltilmesi lazım. Kömür yakan bir termik santral kazanı işletmeye önce sıvı yakıt ile başlar, buhar kazanı yavaş yavaş yanma odasına kömür almaya başlar. Belirli bir süre içinde sıvı yakıt yavaş yavaş azaltılır, tümüyle katı yakıt kömür besleme başlar. Belirli bir süre içinde sıvı yakıt yavaş yavaş azaltılır, tümüyle katı yakıt kömür besleme başlar ve öyle devam eder. Başta kullanılan ilave yakıt -sıvı yakıt- fueloil sadece ilk ateşleme için kullanılır. Buhar kazanının sadece kömür yakarak çalışmaya devam etmesi gerekir- beklenir. Bizde öyle olmuyor, özellikle yeni dolaşımlı akışkan yatak (CFB) kazanlar ilave yakıt kullanmak suretiyle işletmeye devam ediyorlar, hiç durmadan sıvı yakıt kullanıyorlar. Hâlbuki sistem sadece katı yakıt – kömür kullanmak üzere tasarlanmalıydı. Demek tasarımlar yanlış. Yabancıların, olsa olsa metoduyla gerçeklerle bağdaşmayan, uyuşmayan, kervan yolda düzülür, tasarım işletme sırasında yolunu bulur, işi alalım sonrasını nasıl olsa hallederiz, mantığı ile yapılan tasarımlar daha ilk geçici işletmede yolda kalıyor. Dolaşımlı akışkan yatak (CFB) kazan tasarımları, bizim bünyesinde %40-55 su bulunan siyah kartopu gibi yerli linyite uyumlu değil. Bu tasarımlara kömür ön ısıtma, susuzlaştırma, kurutma sistemleri eklemek lazım. Kışın donmuş buz halinde kömür bantlara ulaşıyor, kırıcılara kömür değil, buz giriyor, yanma odasına ulaşmıyor, ulaşamıyor, bu yakıtı yakabilmek için devamlı ilave sıvı yakıt gerekiyor. Devamlı kömür besleme ile sistemi çalıştırmaya imkân yok. Kazan tasarımları yanlış. Bu tasarımlara milyon-milyar ABD doları paralar ödeniyor, olmayacak tasarımlar üstünde ısrar ediliyor, neden çünkü fiyat ucuz, çünkü kolay finansman var, çünkü anahtar teslimi, çünkü kim uğraşacak uzun zorlu mukaveleyle, atıyorsun 3-5 sayfa mukaveleye imzayı bitiyor. Bu iş böyle değil.”


 


“Bir siparişi vermek için uzun, kapsamlı teknik ve ticari şartname hazırlamak gerekir. Satıcının verdiği kendisi için uyumlu, alıcı için uyumsuz, teklif evrakını şartname olarak kullanmak doğru değildir. Alıcı daha ilk anda duvara toslar. Bu kömür bu tasarımlarla yanmaz. …”


 


Tekrar Direskeneli’nin baştaki yazısına dönelim: “Yeni santrallerin kömür besleme, kül, cüruf atma sistemlerinde devamlı arıza var. Devamlı rehabilitasyon yapılıyor, bu sistemler komple yenileniyor. Toz tutma filtreleri, baca gazı kükürtsüzleştirme sistemleri düzgün çalışmıyor, çoğu zaman devre dışı kalıyor, ancak santraller hâlâ çalışmaya devam ediyor, çevreyi toza buluyor.”


 


“Uzakdoğu firmaları rafta hazır dolaşımlı akışkan yatak (CFB) tasarımlarını, her yakıta çözüm, her derde deva olarak kendi ülke Eximbank’larının ucuz finans deseği ile pazara soktular. çok ucuz fiyatların etkisinde kalan yerli yatırımcıyı ikna ettiler. Uygulanan Uzakdoğu tasarımı CFB teknolojisi bizim yerli kömüre uygun değil. Bu yatırım kararını veren üst yönetim karar vericileri durumun farkındalar. Emekli olana kadar durumu oyalıyorlar, ses çıkarmıyorlar.”


 


“…Eskişehir kentine 25 km. kuş uçuşu mesafede yer alacak termik santral, eğer çevre ekipmanları yetersiz çalışırsa, düzgün ihale şartları yapılmazsa, finansörün ve/veya müteahhit firmanın keyfine kalıp kontrolsüz yönetilirse Eskişehir kenti için felaket olur. 2-3 yıl sonra bırakıp gidecek Uzakdoğulu bir firmanın eline kaderini bırakmış bir proje yanlıştır.”


 


Yukarıda özetlediğim konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen okuyucular andığım yazılı kaynaklara başvurabilirler. Bir diğer önemli çalışma ise MTA’dan Korhan Usta ve Osmangazi üniversitesi’nden Hatice Kutlu tarafından yapılan ve 2014 yılında Anadolu üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi’nde yayınlanan “Eskişehir – Alpu Linyitlerinin Fiziksel ve Kimyasal özellikleri” başlıklı makaledir. Eskişehir’in geleceğine çok ciddi etkileri olabilecek söz konusu termik santral konusunda fikir sahibi olabilmek için önce bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Bu gereklilik, en üst makamdan kentli yurttaşa kadar hepimizin sorumluluğudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi