4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TÜRKİYE BU TABLOYU HAK ETMİYOR

Türk halkı, deprem gibi olaylara tanık oluyor. 2010 yılında, bu olaylar devam eder mi bilinmez ama halk, kaygılı ve endişeli... Yargı siyasallaştı deniyor. Yargı kurmayları,
Genelkurmay Başkanı bile durumdan müşteki. Şehit aileleri feryat ediyor, telefonlar dinleniyor, basın baskı altında, kurumlar şikâyetçi, işçi ve memurlar sokakta, Etnik ve dinsel nefret ise her geçen gün artıyor. Ümraniye davasında, yaşananlar ise ortada. Siyasi iktidar ise bütün bu gelişmelere provokasyon diyebiliyor.
Bu tabloyu değerlendiren Sayın Demirel'in , " Eğer bütün bunlar provokasyonsa, bu provokasyonları kim yapıyor? Yani bir ülkede Yargıtay Başkanı, bir ülkede Genelkurmay Başkanı, bir ülkede Baro, bir ülkede şikayetçi olan basın, şikayetçi olan diğer organlar, bunların hepsi provokatör olur mu? Bir ülkede herkesten şüphelenilir mi? Herkesin telefonu dinlenmeye kalkılır mı? "...Devletsizlik, fetret ve kargaşadır. Demokratik devleti güçlü tutalım. Devleti arar hale gelmeyelim" sözlerine ve uyarılarına katılmamak mümkün mü?
TSK ile ilgili gelişmeler, kamuoyunda dehşetle izleniyor. Ülkemizin, en güvenilir kurumu, "devlet büyüklerine suikast yapacaktı" gerekçesi ile kurumun beyni olan 'Özel Kuvvetler Komutanlığı' nın, Seferberlik Tetkik Kurulu'nda saatlerce arama yapılıyor. Savaş, düşman işgali, iç savaş ve ayaklanmaların karşı, devletin en gizli bilgi, plan ve belgelerinin bulunduğu Özel Harp Dairesi'nin kozmik bölümlerine hangi gerekçelerle girildi bilinmez ama biriminde, defalarca arama gerçekleştirildi, adeta yolgeçen hanı yapıldı. Şayet orada çalışan, bir erin telefonu ile kozmik odaya girilmişse durum vahimidir. Daha da dehşet vericidir. Çünkü TSK' nın, güvenilirliği bir telefona bağlı ise vay ülkemizi haline!
Ankara 11. Ağır Ceza Hâkimi Kadir Kayan' ın yürüttüğü çalışma hakkında net bir açıklama yok. Ancak kamuoyu, yeterince bilgilendirilmediği için de pek çok senaryo ve söylenti var. Özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri' nin, kalbine girildiği, kozmik bilgi ve belgelere ulaşıldığı, bilgi ve belgelerden örnekler alındığı, tüm belgelerin tutanağa geçirildiği gibi söylentiler kamuoyunda edişe yarattı.
Gerçi Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 125. maddesi, "Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir diyor ama çok gizli gizlilik derecesine sahip veya kamuoyunun, " DEVLET SIRRI" diye bildiği, bilgi ve belgeleri görülmesi ve incelenmesi, pek çok söylentiyi de gündemden düşürmedi.
Türkiye hukuk devletidir! Ancak Ümraniye davasında ve yargıda yaşanan diğer gelişmeleri, hukuk devleti ilkelerine göre yorumlamak mümkün müdür?
Son yıllarda, yargı, siyaset, kendi içinde birbirine girmiş, üniversiteler ayrışmış, TİM, TSK ve POLİS arasında yaşananlar ise ortada. Islak imzalı belge sahibi diye Albay Dursun Çiçek tutuklanıyor, serbest bırakılıyor, bir daha tutuklanıyor; delil yetersizliği ve kuvvetli şüphe olmaması nedeniyle bırakılıyor. "Kafes operasyonu" diyerek, millet ayağa kaldırılıyor, kafes sessizliğe çekiliyor, Daha sonra Suikast iddiası ortaya atılıyor 8 asker tutuklanıyor; "delil yetersizliği ve kuvvetli şüphe olmadığı için" serbest bırakılıyor. İki askerî araç durduruluyor; aşçılar, marangozlar gözaltına alınıyor, serbest bırakılıyor. Daha sonra hakim ve savcı mermilerle tehdit ediliyor
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bu kadarla kalsın. Sen kozmik oda diyorsun, yolda birisi bana kozmetik odada ne var ne yok diye bahsetti." diyerek adeta TSK ile alay etti. Bu tavrı ile de devlet adamına yakışmayan bir tavır sergiledi.
Öte yandan hükümet açılımın, ABD patentli olmadığını söylüyor ama Amerikan planı yıllarca önce değil, bir asırdır var. Hem de Amerikan Başkanı Wilson'un "kendi kaderini tayin hakkı" olarak ortaya attığı ilkeler manzumesinin içinde, Anadolu'da Ermenistan ve Kürdistan kurulması dayatması mevcuttu. ABD, bir asırdır Anadolu' da bu planı uygulamaya çalışıyor, PKK'yı da, bu iş için taşeron olarak kullanıyor. Büyük Ortadoğu Projesi ise ortadadır.
Milletvekili maaşlarına zammı engellendiği için tepki gören, Ankara Milletvekili Zekai Özcan "Yedi vatan evladını şehit veriyoruz 'derin devlet mi' yaptı aymazlığı içindeyiz" diyerek tepki gösterdi. Ümraniye sanığı, Deniz Yarbay Tatar, yaşananlara isyan edere, evinde silahıyla başına bir el ateş ederek intihar etti. Bu karşılık Terörist başı Abdullah Öcalan' a sağlanan imkânlar ve mahkûm olduğu halde, İtalyan Gazetesi' de köşe yazarlığı yapması, tahammül sınırlarını aştı. Ekonomik veriler ise ortadadır. Muhalefet, iktidar arasındaki gerilim ise her geçen gün artıyor. İç ve dış borç 500 milyarı geçti. Bütçeni, 2009 açığı ise yüzde 466 arttı. İşsizlik hat safhadadır. Dünyan, en pahalı petrolü Türkiye' de...
Aslında Türkiye, bu tabloyu hiç hak etmiyor.
Bu tablodan, rahatsız olan vatandaş ise "Türkiye'de, ne oluyor" diye sorgulamak ihtiyacı duyuyor. Ancak arzu edilmeyen gelişmelerden, kendisinin de sorumluluğu olduğunu unutuyor. Çünkü demokrasilerde, sorunlara sebep olan da, çözüm üreten de seçmendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi