Yaşamdan Dersler

Bir musluğun altındaki bir bardağa birer birer düşen damlaları göz önüne getirin. Neredeyse tüm damlalar aynı büyüklüktedir. Ama öyle bir tanesi vardır ki; bardak, onun düşmesi ile taşar. Yaşamı da böyle örnekleyebiliriz. Her gün yaşadığımız pek çok olay, söylediğimiz pek çok cümle, duyduğumuz çeşitli sözler var; ama öyle bir tanesi oluyor ki, zihnimizde bir farklılık yaratıyor. İç dünyamızda, o ana kadar bir türlü bütünleşemeyen bir resmin tam olarak görünmesini sağlıyor. O olay veya o cümle, ruhun duygu kovasını taşıran damla oluyor.

Bir kez taştı mı, her ne ise o; artık günü ve geleceği, dün gibi yaşamak mümkün değildir. Yaşam farklı olmak zorundadır. Çünkü son damla, bir değişim işaretidir. Şimdi, doğru zamandır. Burası, doğru mekândır. Farklılaşma, doğru eylemdir. Artık dünün külleri arasından yeni bir yaşam tasarlama zamanı gelmiştir.

Yaşama ilişkin algıyı şöyle basitleştirip bir model kurabiliriz. Genelde kişinin yaşamı, iki unsurdan oluşur. Birincisi; insanın amaçları vardır. Kimisi zengin olmak ister. Bazısı sağlıklı bir yaşam diler. Güzel / yakışıklı bir eşi olup sessiz sedasız ama süreğen mutlu yaşamak isteyen vardır. Beklentimize bağlı olarak, yaşam amacımızı eniyilemek isteriz. Para istiyorsak daha çok para, sağlık istiyorsak daha iyi ruh ve beden sağlığı koşulları, sevgi istiyorsak daha fazla sevgi… Yaşamımızdaki iyilikleri ençoklamak, olumsuzlukları enazlamaktır amacımız.

İkinci olarak; kısıtlarımız vardır. Bunlar, bizi istediğimiz gibi başıboş davranmaktan alıkoyar. Yeterli paramız yoksa iyi bir araba ve güzel bir ev sahibi olamayabiliriz. Daha doğuştan yaşamımızı sınırlayan bazı sağlık kısıtlarımız olabilir. Eğer şekerli yiyeceklerle ilgili bir sağlık sorununuz varsa, tatlı yeme özgürlüğünüz yok demektir. Yeterli sayıya sahip değilseniz, bir mahalle futbol takımınız olamaz. Sözün kısası; eniyilemek istediğimiz amaçlarımız yanında bir de, kısıtlarımız ve sınırlılıklarımız var.

Eğer kısıtları dikkate almadan amacımızı eniyilemeye çalışırsak, muhtemelen yasaların ve sosyal kuralların dışına düşeriz. Amacımız yönünde uğraş verirken, her türlü kısıtlarımızı dikkate almak zorundayız. Toplumda marjinal olarak isimlendirilenlerin önemli bölümü, kısıtlarını dikkate almadan yaşamlarını ençoklamaya çalışanlardır.

Bazı insanlar ise sadece kısıtları dikkate alarak yaşarlar. Yasaların onlara nasıl bir yaşam tarif ettiği, onlar için önemlidir. Öğretmenin, müdürün, anne-babanın istekleri onlar için adeta emirdir. Komşunun ne diyeceği, iş arkadaşlarının ve aile bireylerinin onu hangi konularda ayıplayacağı, ilk elde dikkate aldıkları unsurlardır. Genelde orta yolu tercih ederler. Köşeler, uçlar, kısıt ve sınır zorlamalar onlara göre değildir. Çoğu zaman bir amaçları olduğunun bile farkında değillerdir. Başkaları için yaşayanların büyük bir bölümü, bu gruba girer.

Şimdi doğru soru, bir yanda amaçlar, diğer yanda kısıtlar varken doğru yaşam modelinin ne olması gerektiğidir. İnsanın amacı, hedefleri olmalı. Zamanla gelişen ve değişen bu amaçları büyük bir ufkun içine koymalı. Bu amaçları gerçekleştirmeye çalışırken kısıtları da dikkate almalı. Almalı ama amacı gerçekleştirmenin, kısıtların genişlemesine de katkısı olduğunu öngörmeli. Bir başka deyişle; amaçları gerçekleştirirken, bir yandan da kısıtlar kümesini genişletmeli. Sanırım; kısıtlar kümesini genişletmenin adına değişim demeliyim. Rus romancı Dostoyevski, “İnsanların en korktuğu şey; yeni bir adım atmak, yeni bir şey söylemektir”, diyor.

Korkunun gereği yok. Bardak taştı, dün bitti. Bugünü yaşamak ve yeni yarına hazırlanmak lazım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi