Rekabetçi Üstünlük, Teknoloji ve Kent



“Bilgi çağı” diye isimlendirdiğimiz döneme girdiğimizden bu yana ulusal ve bölgesel ekonomiler ciddi anlamda değişime uğradı. Uluslararası ticaretin hacim daha düşük ve kısıtlı olduğu yıllarda ülkelerin, bölgelerin veya kentlerin statik rekabetçi üstünlükleri vardı. Bazı ürünler üstünlüğü olan yerlerde üretilir ve pazarlara buralardan sunulurdu. üretim teknolojilerinin gelişmesi ve lojistiğin önündeki engellerin aşılması ile birlikte bu üstünlük kavramı değişti. Artık bölgelerin ve kentlerin kendileri için önceden tanımlanmış öncelikleri ve rolleri yok. Gerekli yatırımı yapan işletmeler, farklı ürünleri dünyanın değişik noktalarında üretip pazara sunabiliyorlar.

ürünün ayırt edildiği nokta, nerede üretildiğinden kaçınılmaz biçimde kaliteli olmak üzere hangi maliyetle ve hangi farklılık üstünlükleri üretildiğine kaydı. Bu değişim, tüm bölgelerin ve kentlerin rekabete daha açık olması sonucunu doğurdu. Artık hangi bölge ve sektörde olursa olsun, tüm işletmeler küresel rekabetin etkilerini yakından hissediyorlar. Ekonomi alanında bölgesel bilincin düşüklüğü, yerel yöneticilerin ekonomiye olan ilgisizliği ve kamunun bölgesel desteklerinin zayıflığı, bu rekabet ortamında iç dinamikler açısından zayıf bölgelerin rekabet ve piyasa dışına itilmesine neden oluyor.

Bölgesel ve kentler arası rekabette etkili olan unsurların yatırım hacmi ve niteliği, iş gücü ile girişimciliğin varlığı ve gelişimi ve teknolojinin mevcudiyeti ile yoğunlaşma ivmesini sayabiliriz. Bir bölgenin rekabet yarışında yer alabilmesinin şartlarından birisi olarak yerli sermaye sahiplerinin yatırım dinamizmi ile bölgenin yabancı, özel ve kamu kesimlerden yatırım sermayesi çekme kapasitesi etkili oluyor.

Bölgesel rekabet gücünde klasik üretim faktörlerinden iş gücü ve girişimciliğin yenileşen gelişiminin de önemli yeri var. Bir bölgede veya kentte yatırım yapmak isteyen firmalar her düzeyde nitelikli iş gücünün kolayca temin edilebilmesine dikkat ediyorlar. Diğer yandan iç veya dış girişimcilerin; o yerleşimin iş gücü piyasasında yenilikçi bir iklim oluşturmaları ve istihdamın önünü açmaları da etkili oluyor. Hiç kuşkusuz; bölgedeki üniversitelerle eğitim-öğretim kurumlarının kendi süreçlerini ve içeriklerini bölgenin iş gücü ihtiyaçlarına göre düzenlemelerinin rekabetçi üstünlük açısından önemi var.

Ekonomi alanında rekabet isteyen bir bölge veya kentin teknoloji konusunda da dinamik üstünlükleri olmalı. Bunun birinci şartı, orada yer alan işletmelerin öncelikle yeni teknolojiye sahip olmaları ve iş yaptıkları alanda teknolojik ürün ve hizmet geliştirilmesine katkı yapmalarıdır. Yeni ekonomi şartlarında teknolojiye sahip olmayan, teknoloji üretmeyen veya yeni teknolojilere çekemeyen bölge ve kentlerin gelişme ve katma değer olarak büyüme şansları düşük olacaktır.

Bu noktada rekabet adını verebileceğimiz ekonomik yarışın kabul edilebilir pozisyonlarında yer almak isteyen bölgelerin araştırma-geliştirme ve inovasyon gibi fonksiyonları da hem bölge hem de işletme bazında içselleştirmiş olmaları gerekir. Ar-ge yapmayan ve yenilikçi ürün, hizmet ya da süreç geliştirmeyen bölge ve işletmeler, zoraki biçimde içinde yer aldıkları küresel yarışın gerisinde kalmaya mecbur olacaklar.

Ekonomi alanında yapılan çalışmalar, rekabette yer aldıkları pozisyona bağlı olarak firmaların ve bölgelerin farklı oranda katma değer elde ettiklerini ve bu duruma uygun büyüme oranlarına sahip olduklarını gösteriyor. Bazı bölgeler daha hızlı ve kapsamlı büyürken, piyasa payları ile katma değer oranlarını zayıf bölgeler aleyhine geliştiriyorlar. Bir rekabetçi durum olduğu sürece ekonomik oyun, bir kazan-kaybet yarışına dönüşüyor.

Diğer yandan rekabetçi üstünlüğü elde eden bölge ve kentler genel anlamda daha hızlı büyümeyi sağlayan kârlı işleri kendilerine çekerken, zayıf düşenler düşük katma değerli işlerle yetinmek zorunda kalıyorlar. İlginç biçimde; rekabetçi üstünlüğe sahip olamayan zayıf bölgelerde düşük kârlı yan sanayi işinin yaygın olduğunu, gelişkin olanlarda ise işletmelerin katma değerli son ürüne sahip olduklarını gözlüyoruz.

Hiç kuşkusuz; rekabetçi üstünlüğe sahip olması gereken ekonomik işletmelerdir. Bir bölgenin rekabet konusunda kalıcı ve sürdürülebilir olmasını sağlayan öncelikle o yerleşimde konuşlanmış olan rekabetçi üstünlüğe sahip firmalardır. Ama söz konusu ekonomik bölgede veya kentte yer alan tüm paydaşların gerekli ekonomik iklimi oluşturmada katkılarının olması gerekir. Bir ortak rekabetçi strateji etrafında buluşabilen bölge veya kentlerin yıpratıcı ama zorunlu rekabet yarışında hem makro hem de mikro düzeylerde daha önlerde yer aldığını gözlüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi