7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

EMİRDAĞ YAYLALARI

“Yayla biraz Türk’ün kendisidir.” F. Rıfkı Atay


 


      Hayvancılık yapan toplumlarda kış çok büyük zorluklarla geçer. İnsanlar kışın bir an önce bitmesini dört gözle bekler. Mart ayı sonlarında Emir Dede’nin tepesindeki karlar erimeye başlar. Emir Dede, beyaz başlığını güneşin durumuna, rüzgârın esmesine göre yavaş yavaş çözer. Beyaz karın altından sızan soğuk sular kara toprağı uyandırır. Sazaklarda, pınarlarda nice dağ çiçeğinin yaprağa duruşu bin bir sevinçle gözlenir.


     Dıştan bakınca büyük fakat anlamsız bir kütledir Emir dağları. Şehrin güneyinde, her iki taraftan da birbirine omuz vererek yükselen tepeler,  simetrik olarak Emir Dede tepesinde birleşerek gökyüzünün yüceliklerine ulaşmaya çalışır. Bir tepeyi aşınca hep yeni ve doyumsuz bir güzellikle karşılaşır insan. Bir meşe koruluğunun ortasından akan soğuk kar suyunun ruhları dinlendiren sesi insanı alır, uzaklara götürür. Yavşanlar arasında birbirine seslenen kekliklerin şahane ötüşleri karşı tepelerden yankılanarak geri dönerken siz belki de hayatınızın en güzel senfonisini dinliyorsunuzdur. Bir kayanın üstüne oturan çoban, kavalına yanık nağmeler terennüm ettirirken, ikide bir başını kaldırarak adeta kavalı dinlediğini belirten koyunların davranışları görülmeye değer man-zaradır.


     Ve o kayalar... Gelin Kayası, Kazan Kaya , çürük Kaya,  Diş Kaya , Kara Kaya , çıdırıgı Kayası, Fetik Kaya  benzetme yoluyla  verilmiş  kütle isimleridir.. Hepsi başlı başına şiir, destan, hatıra.. Emir dağlarının sinesinde Dona, Oluklu, Gedik Yayla ,Tekne çukuru ,Seki Yayla, Alıçlı ,Darısekisi ,Göğüs ,Dumluca, Sarıkaya, Büyük Gölcük-Küçük Gölcük, Yağlıpınar, Kütüklü ,Kızdoğdu, Kaleboynu ,Tahtalı, Sarnıç ,Yassıyurt, Köseli Yurdu ,Ecihüseyin, Arapali,Karaçamur , Sinekli, Ağıllıkaya, Keçigölcüğü ,Tibetli, Gökkuyu, Isıtma, çiğillipınar, Kapaklı yurtları bulunmaktadır. çatma,çanacık,Samanlı,Dolangel,Göğboyun,Gömülüyurdu,çıksorut,Aykırıakan,Kirazlı,Kocalar yaylaları Bayat yöresinin yurtlarıdır.


  İçinde yaşattığı hayvanlara nispeten verilen yayla isimleri.. Domuz Alanı, Alacaören, Geyik Güneyi, Kurt Tepesi ve daha niceleri... Bu isimlerin bize öğrettiği anlam şudur: Emirdağlarını yurt yapan Oğuz boyları buraları o kadar sevmişlerdir ki, buraların her tarafına yüzde yüz Türkçe isimler vererek Türk-leştirme ve Türkçeleştirme faaliyetini tamamlamışlardır.


    Yayla akşamlarında şiirler okunur, alaca karanlığın içinde bir ışık huzmesinin sızması gibi.


En yüksek tepesini bekler bir eren baba


Kızgın güneş altında bir serin rüzgârdır hikayesi


Mezarı başında yaban eriği


Ağustos ovasında kavruk ekinlere bakar


 


Bir hasrettir uzu ve acılı


Yörük gezerken dağdan dağa çoban garipliği


üç uyuz keçi bir topal eşek


Türküler gururludur yine de ak alınlarda


 


Yorgun bir hayatın taze adı kuzular


Yükselterek seslerini karlı koyaklardan


Gün gelir gün geçer Türkistan zamanlarından


Bir uzun yolculuktur biter ve başlar


 


Sarı çiçek gök çimen


Rengini almıştır hayatın tutkusundan


Şavkını düşürür mehtabın bu yayla akşamına


Yanık bir kaval nağmesinde ümit ve sabır


 


Senin yağmurların gelmeyecek mi dağın üstüne


Yokluk üstüne gelmeyecek mi güzel zamanların


Asırlık bekleyiştedir yüreklerdeki kasırga


çık artık mağaralardan bir sabah vakti


 


    Dağ rüzgârları kekik, yavşan, yarpuz ve türlü dağ çiçeklerin kokularını usulca alıp ovaya doğru dağıtır. Bu koku aynı zamanda dağın bir çağrısıdır. Yürekleri binlerce yıllık bir göç hikâyesi sarar. Türkmen ruhu, yaylasına bir an önce kavuşmak dileğiyle derin iç çekişleri ile özlemini ifade etmeye çalışır. Şimdi yayla zamanıdır ve yaylaya yürüyüş başlar:


 


Denkler hazırlandı, sürü düzüldü


Göç kervanı sıra sıra dizildi


Türkmen beyler boz atlarla süzüldü


Yaylaya çıkmaya yokuşu vardır


 


Bülbül ses veriyor gülün dalında


çanlar gümbürder yayla yolunda


Altın bilezikler kızlar kolunda


Karakaş altından bakışı vardır


 


Yine de şenlendi Türkmen obası


Kartallar kayası, bozkurt yuvası


Mertlik harmanında gürbüz balası


Keklikler misali sekişi vardır


 


Tereyağı kokar bulgur aşında


Yiğitler çığrışır, dilek taşında


çoban kaval çalar yurdun başında


Nağmeden nağmeye geçişi vardır


 


Koyun sürü sürü, at yılkı yılkı


çoban köpekleri birer kurt sanki


Bu bir gelenektir Oğuz’ da bil mi


Orta Asyalar’ dan gelişi vardır


 


Kuzu ağılda koyun arkaçta


Sağılmış sütleri duru bakraçta


Eğlenmez gönüller şimdi kıraçta


Yayladan yaylaya göçüsü vardır


 


Bir hasrettir içimde ve sesimde


Her yerini gezdim genç hevesimde


Rabbim nasip etsin son nefesimde


İnsanın dünyadan gidişi vardır


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi