7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

"Gurbette bir sanat dünyası yarattık"

Ahmet Hamdi Tanpınar; “Şiir, sabrın meyvesidir.’’ tanımlamasını yaparken  şiirin içindeki efsunu, sihri ve şifreyi kast etmiş olmalıdır. Zira şiir, bünyesinde çözümlenmesi gereken sayısız şuuraltı sayıklamaları ihtiva eder. Sabır, şiirin sihirli bir kelimesidir. Eleştirmenler şiir tahlillerine başlarken önce dizelerdeki sabrın keşfine çıkmalıdır. Sabır; acı, sıkıntı, haksızlık gibi durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini beklemektir. Veya onların geçmesini ümit ederek yaşamaktır.


Nerkiz Şahin hanımefendinin çizilmiş Hayat adlı şiir kitabını okuyup kendimi müddet bir düşünce atmosferinin derin dehlizlerinde dolaştırdığımda karşılaştığım ilk kavram ‘’sabır’’ oldu. Bu yüzden çizilmiş Hayat’ın değerlendirilmesine böyle bir giriş yapmayı uygun gördüm.


Şair Nerkiz hanım, kitabının arka kapağında; “Hep yarıda kalır hikâyem. Silinmiştir mutlu sonum. Ne kadar yeni sayfalar eklesem de hayatıma, hep boşluklar damgasını vurur hikâyemin geri kalanına.’’ Sözleriyle hayatının, şiirininip uçlarını da verir. Nerkiz hanım, çizilmiş Hayat’ın  ön sözünde; ‘’hayatımda yaşadığım bazı olaylar kaleme  sarılmamı teşvik etmişti. Burukluğum hayatımda  kaybettiklerimle bunu paylaşamamak… Bu kitap onlara armağanımdır.’’ diyerek hayatının boşluğuna vurgu yapmıştır. Ancak Nerkiz hanımşundan emin olsun ki ‘’kaybettikleri’’ bu güzel eserin varlığından mutlaka haberdar olmuştur.


Şair, on yıllık birikiminden 125 şiirini seçerek çizilmiş Hayat’ı vücuda getirmiştir. Nerkiz hanımın şiirlerinde yalnızlık ve hüzün hâkimdir. Onun ‘’İsmim’’ başlıklı şiirinde hüzün ve yalnızlık çok bariz bir biçimde kendini gösterir :


İsmim yalnızlık,


üzüntü bağıyım.


Acı yoldaşım,


Hüzün soyadım.


Adresim kayıp,


Evim soğuk.


Arkadaşım,


Gözyaşım…


Nerkiz Şahin’in şiir dili; sade, anlaşılır, az mecazlı, süssüz bir vadide seyreder. Onun şiiri su gibidir, insanın yüreğine ılık ılık akar. Nerkiz hanımın şiiri yüreğinden kopup geldiği için etkisi derin olmaktadır. Onun şiirini okuyup da içi burkulmayan kimse olacağını düşünemiyorum.


Türk şiirinin ana temalarından olan yalnızlık ve hüzün Nerkiz hanımın çizilmiş Hayat’ında sıkça görülmektedir. Şair, bu iki temayı işlerken ruh hâlini, şuuraltında iz bırakmış olayları dizelerine aksettirmektedir.


Şair, her şeye rağmen içinde taşıdığı ümidi yitirmez. Bu duygusunu Sürgün başlıklı şiirinde vurgular:


Sürgün de olsa umutlar


Yenik düşmedi gerçeklere


 


Geçmişler rüyada kalsa da


Hiç yenilmedi gündüzlere


 


Kabullenmeler zorlasa bile


Dokunamadılar hayallere


 


Sürgün olsa da bedenim


Ruhumu hapsedemediler


Şair; gönlünün, yüreğinin sesini Türkçe’nin yüksek ifade yeteneğiyle birleştirerek ifade eder. Nerkiz hanımın Türkçe konusundaki duyarlılığını yakinen bilenlerden biriyim. Belçika’nın çeşitli kentlerinde yaptığı şiir dinletilerinde güzel Türkçemizin ahenkli sesini mükemmel  okuyuşuyla destekleyerek bir farkındalık meydana getirmeye çalışmıştır. Bir konferans vesilesiyle gittiğim Belçika’da etkileyici sunumuyla büyük beğeni toplayan Nerkiz hanım,  dinleyenlerin büyük takdirini kazanmıştı. Şahsen bu durumu görerek Avrupa’nın ortasında, aziz kültür varlığımız Türkçemizin kurallara uygun dillendirilmesinden mutlu olmuştum.
Şairimiz şimdi de yazdıklarıyla Türkçe duyarlılığını yeni katkı ve destek sağlamıştır.


Türkçe’ye sesi ve şiirleriyle yeni güzellikler getiren Nerkiz hanımı kitabı için kutluyor, başarı ve mutluluklar diliyorum.


Bu haftaki konuğum Nerkiz hanımın yeni kitapları ve etkinlikleriyle ilgilidir.


   


++++++


Şiir dünyasına nasıl girdiniz? Aile ve çevrenizde bir edebiyat ortamı var mıydı? Etkilenip esinlendiğiniz şair veya şairler var mı?


 


Küçük yaşta kitap dünyasında kaybolup kendimi buldum diyebilirim aslında. Babam türküleri çok severdi ve edebiyata da merakı vardı. çok olmasa da evde kitaplarımız bulunmaktaydı. Her sene Türkiye’ye geldiğimizde bir kaç kitap alırdık. En çok da ben meraklıydım çocukların arasında. Diğerleri sevmiyor anlamına geliyordu tabii. Sadece benim bir ayrı bağım vardı kitaplarla. Kendimi hikâyelerin içinde buluyordum. Hayâl dünyam ise çok genisti. Hâlâ da öyle diyebilirim. Türküler çok büyük bir yer almakta hayatımda. Nazım Hikmet şiirleri, Can Yücel çok beğendiklerim arasında.


Şiirinizi edebi akımlardan hangisine yakın görüyorsunuz? Şiiriniz üzerine yapılan görüşler nelerdir? Siz kendi şiiriniz hakkında neler düşünüyorsunuz? Şiirinizde beslendiğiniz kaynaklar üzerine neler söyleyebilirsiniz?


Kendi şiirlerime gelince; genelde duygu üzerine yazılmış şiirlerdir. İnsani duyguları işliyorum genelde. Gülmeyi çok seven biri olmama rağmen hüzün yazılarımın bir çoğunda bulunmaktadır. Herhalde içimde bir dürtü karanlık tarafımı yazıya dökmem için beni itekliyor. Elimde olmadan hüzün bulaşıyor nedense yazılarıma.


Geleneksel ve modern şiir hakkında ne düşünüyorsunuz? Geleneksel şiire yaslanmadan modern şiirde başarılı olunabilir mi?


Şiirlerimin büyük kısmı modern yazım tarzında. Arada hece ve ölçüye bağlı yazsam da en çok serbest yazı beni çekmekte. Daha sade ve daha yalın seviyorum. O yüzden de az kelime ile çok anlatımı tercih ediyorum.


Edebiyat dergileri ve şiir sitelerinin bolluğu içerisinde şairlerin çokluğu dikkat çekmektedir. Oysa şiir kitaplarındaki baskı adedinin çok düşük seviyelerde olduğunu da görmekteyiz. Bu çelişkinin nedeni sizce nedir?


Türkiye’de yaşamadığım için şiire edebiyata olan ilgiyi Türkiye’de yaşayan arkadaşlardan öğreniyorum. çoğunluk herkesin şiir yazdığını ama kimsenin okumadığını söylemekte. Bu nedenle de kitaplara ilgi olmadığı söylemekteler.


Türk şiirinin bir durgunluk yaşadığını görmekteyiz. Siz bu durumu neye bağlıyorsunuz?



Benim yurt dışında yaşamam bize farklı bir dünya göstermekte. Belçikalılar  bu konuda daha farklılar. Şiir, edebiyat ve sanatın diğer dallarına ilgi yoğun yaşadığım ülkede. O yüzden Türkçe şiirlerimin yanı sıra Flemenkce yazmasebebim.
İlk kitabım şiir kitabı olsa da ikinci çalışmam biyografi tarzı bir kitap oldu. Şiir tadında hayat hikâyem diyorum kendim.


Şiir yarışmaları, şiir günleri hakkında neler söylersiniz? Bu tür etkinlikleri nasıl karşılıyorsunuz?  Türk halkının şiire ve şiir etkinliklerine katılımı hakkında ne düşünüyorsunuz?


Prensip olarak şiir yarışmalarına katılmıyorum. Duyguları anlamak için ödül gerekmiyor fikrimce. Fakat bir arkadaşımın benim şiirlerimi bir yarışmaya yollamasıyla şiirimin ödüle layık görülmesi beni çok duygulandırdı. Dereceye giren şiirim bir ayrı yer etti kalbimde böylece. Halbuki her yazdığım zaten kalbimden sökülüp gelmekte. Katılımlar her zaman fazla olsun ister gönül. Tabii gerçekler ve bizlerin görmek istediği her zaman örtusmuyor.


Şiir kitaplarınız ve içerikleri hakkında bilgi verir misiniz?


çizilmiş Hayat, Hapsedilmiş Ruhum ve Yaşanmış Sonsuz Hikâyeler…


Türkçe olan üç kitabım. Birincisi şiir, ikincisi biyografi ve üçüncü kısa hikâyelerden oluşmaktadır.


Hepsi bir bir beni, sizi bizleri anlatmakta, tanıtmakta.


Şiirlerimin yanı sıra resme gönül vermiş olmam beni sanat dünyasıyla tanıştırmıştı. Yıllarca akademi ardından sergiler daha sonra yazdığım şiirlerin ve resimlerin bütünleşmesi yeni yeni dünyalara götürdü beni. Şiirimi Belçikalı bir yönetmenin tiyatro oyununda kullanmasıyla birden sahnede kendi şiirimi bir oyunun parçası olarak görmemi sağladı. Ardından yeni fikirler doğdu ve kısa hikâyelerin birini sahneye taşıma fikri oluştu bende ve şu an onun çalışmaları da sürmekte.


Siz sanatın sadece şiir alanında değil, tiyatro, resimde de etkin bir yere sahipsiniz. Bunun yanı sıra sunuculuk, sosyal ve kültürel etkinliklerde düzenlemektesiniz. Bu kadar uğraşı zaman denilen kısıtlı bir sürece nasıl sığdırıyorsunuz? Bu konularda bilgi verir misiniz?


Aile ve arkadaşlıklar benim için çok önemli ve gereken zamanı onlara ayırmadan zaten bir hayat sürdüremem. Sanatım, mesleğim ve dostluklarım. Zaten sahne çok uzak değildi benim için belirttiğiniz gibi. Daha önce sunuculuk yapıyordum ve şiirlerimi canlı okuyordum zaten. Şimdi farklı bir boyut daha katacaktım sadece. Aslında doğal bir devamlılık bence.
Bütün bunlar tabii çok zamanımı almakta. Ama çok sevdiğim şeyler olunca hiç önemi yok. Hatta bütün bunlar sanki terapi gibi geliyor bana.
                                                                                  Her şey yolunu buluyor.


Gurbette Türkçe sanat yapmanın zorlukları nelerdir?


Gurbette bir sanat dünyası yarattık ve onun gururu içindeyim aslında. Kolay bir yolculuk olmadı ve daha çok yolumuz var, ama azim ile yola devam diyorum . Bizi ve sanatımızı önemli bulan insanlar daima olacak. Etrafımda o kadar çok sanatın her dalıyla ilgilenen insanlar birikti. Hep birlikte zorlukları aşacağız ve sanat ile ilgilenen gurbetçi sonunda hak ettiği yerde olacak. Ben buna inanmak istiyorum. Kendi adıma elimden geleni yapıyorum, bizden sonraki gelenlerin yolunu açmak için. Farklı bir kültüre kendi kültürümüzü anlatmak zaten başta gelirken Türkçe dilimizin kaybolmasın çabası bir tarafta. Daha çok işimiz var.


Şiirinizden ilham kaynağını belirterek bir örnek verir misiniz?


Şiirlerimde ve yazılarımda gurbette yaşadığımız sorunları dile getiriyorum. Kadınlarımız yaşadığı sorunlar, sosyolojik sorunlar, hepsine yer verdim. Bütün ipuçları ve fazlası kitaplarımda. Ama ilham kaynağı her şey den önce hayat ve duygular. Sizlerle bir mensuremi paylaşmak isterim:


‘’İçimiz kıpır kıpır hayat yolculuğunda.Yollar vardır hayatımızda. Yolculuklar vardır. Bir de yolcular vardır. Bütün hayatımız boyunca attığımız her yeni adım bizi sadece ‘a’ noktadan ‘b’ noktaya götürmekle kalmaz. İnişli çıkışlı yerlerden geçirir. Dar olanından geçeriz, geniş olanı var. Hız sınırları olduğu gibi sınırsızmış gibi davrandıklarımız var. Aynı zamanda yol arkadaşlarımız çıkar. Kimi yol boyu yanımızda olur. Kimi sadece geçici bir süre eşlik eder bize. Yollar zorlaşır yer yer,kolay olur bazen. Ya da zor görünür ama değildir veya tam tersi kolay sanıp yanılırız. Her yeni adımlar atıldığında içimiz kıpır kıpır olur. Heyecan sarır içimizi. Bitmesin isteriz heyecanımız. Yol arkadaşlarımızın heyecanı da kendi heyecanımıza karışır. Yol boyu bırakmasın bizi bu hisler isteriz ama biliriz geçicidir. Daha önce de geçtik çünkü bu yollardan. Yollar belki farklıydı, yolcular farklıydı. Ama yaşananlar hep aynı sanki. Yola başlarsın ve heyecan doruktayken birden bire korku sarar içini. Ufak tefek şeyler yormaya, batmaya başlar. Hisler sürekli değişir. Tam bir his kazanmaz. Sürekli hislerin arasında gidiş gelişler yaşarşın. Ta ki yolu yarıladığımız noktada pişmanlık hissi sarıncaya kadar. Geri dönsen olmuyor. Devam etmek geldiğin noktadan buraya sarf ettiğinden caba dan daha da ağır gelmekte. Pişmansın ama dönüşü yok ve hiç bir şekilde değiştiremiyorsun bulunduğun noktayı. Tek çare iyi kötü yola devam edip biraz daha dişini sıkmak oluyor. Yolculuk öyle bir şey işte. O ilk heyecandan hiç bir şey kalmayabiliyor yolun daha yarılarında. Yolcu arkadaşların veya yolda rastladıkların da tabiki bu duygulara katkıda bulunabiliyor. Bazen o yolcularla karşılaştığın güne yatıp kalkıp dua ederken, bazen de keşke diyorsun.. Keşke hiç rastlamasaydım. Ama her ne olursa olsun o an ki duyguların, yollar bir şekilde yürünmesi gerekiyor, biliyorsun. Kaçınılmaz. Değiştiremiyorsun ve değiştiremediğinde hiç bir şeyi, aklına büyüklerimizin kullandığı sözler gelmeye başlıyor. Teker teker sıralanıyorlar gözümüzün önüne. Bükemediğin bileği öpersin mesela. Ya da yolda bulduklarını yol arkadaşına değişirsen hem yolunu şaşırırsın hem yol arkadaşından olursun.. Tam böyle miydi bilmiyorum ama şu an tam deyimin bu şekil doğru olup olmadığı araştıramak bile zor geliyor. Hatırladığım kadarıyla idare edeyim şimdilik. Belki sonra bir ara araştırırım doğru halini. Belki daha da uygununu bulurum. Bütün anlatmak istediğimi tanımlayanını bulurum. Şu an önemli olan yoldan vaz geçmemek herhalde sanırsam. Geriye dönmemek ve alınan karardan ne olursa olsun vaz geçmemek. Bazı durumlara yol gereği boyun eğmek ve yolun sonunu beklemek. Belki de yoldayken bir daha asla demek. Sonra da ilk fırsatta yine o karnında uçuşan kelebeklere yenik düşmek ve yeni heyecanla yeni maceralara yelken açmak. çünkü yolun sonu değil aslında, yolculuğun kendisidir güzel olan. Biliyorsun bu yolculuk bittiğinde yeni yolculuğa hemen atılacağını. Düşüncesi bile karnındaki binlerce görünmez kelebekleri tekrar tekrar harekete geçirmeye yetiyor çünkü. Sırf o kelebeklere taze yem olsun diye de yeni yolculukları hayâl etmekten geriye kalmıyoruz işte. Düşüncesi bile güzel. Tıpkı yaşamın kendisi gibi yolculuklarımız. Onca zorluklarla karşılaştık biliyoruz. Hâlâ karşılaşacağımızdan da eminiz ama yaşamaktan vaz geçmiyoruz. çünkü aynı zamanda hayatın tadından da nasibimizi almıştık ve hala yaşadıkca almaya da devam edeceğiz. Acıların bıraktığı tadı tatlılar bir müddet sonra ağzımızdan alıyor. Uzun süre tatlının dilimizde gitmediği gibi birde hafızamızda beslediğimiz kısmı var haliyle. Acı yerini alsa da, tatlı olanın özlemi acıya dayanma gücünü vermekte. O yüzden belki de acıyı yemeklerde seviyorum. Biliyorum istediğim an ağzımı her an tatlandırabileceğim. Yaşamımda veya misal verdiğim hayat yolculuklarımda her an hayatımı tatlandırmak elimde olmasa da, bilmekteyim acısı gidecek sadece tatlısı kalacaktır zamanla.’’


NERKİZ ŞAHİN’İN öZGEçMİŞİ


1971 Konya/Yunak doğumlu Belçika’da yaşayan bir işçi çocuğu.
Tercümanlık hayatının yanı sıra resim yapmakta ve şiir yazmakta.
Hayatı ve insanları sevmekten vazgeçmek istemiyor ve kendi yolunda hayatını sürdürmekte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi