4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TARIM ALANLARI

    Anakent Belediye Başkanı, Sayın Prof. Dr. BÜYÜKERŞEN’ in, belediye başkanı olarak göreve geldiği günlerde, Eskişehir’ deki  “TARIM ALANLARI” ile ilgili, durumu anlatmış, nasıl çözüm düşündüğünü de öğrenmek istemiştik.
                 Batı ülkelerinden, örnekler vererek, kentin mevcut yerleşim alanlarını, O da eleştirmiş, bilerek tek karış tarım alanının zayi edilmeyeceğini, uçakla bakıldığında, aynen batı ülkeleri standardına, kentin tarım alanlarına da sahip olacağını, hatta büyüme koridorlarının, tarım alanları dışında,  çorak arazileri de kapsayacağını vurgulamıştı.
                  Ancak beklenen, gelişmeler olmadı. Tarım alanları yok edilmeye devam etti.
                  Eskişehir’ in, en verimli ovası, beton yığını haline gerilmişken, , Anayasa ve yasalara rağmen, Büyükşehir Belediye Meclisi, merkezde, son tarım alanları olan, 73 hektarlık tarım alanını, fabrikalar bölgesini, söğütönü ve batı kentteki tarım alanları, yok edilirken, Eskişehir’ deki,  Toprak Koruma Kurulu ve diğer ilgililer, adeta seyretti.
             Bugünde,  Eskişehir, Alpu’da, gerçekleştirilmek istenen,  URAYSİM projesi, özellikle de  Alpu Termik Santrali,  100-150 km yarıçapındaki 51 bin hektar, Alpu Ovası ve diğer tarım alanlarına zarar verecektir.
               Eskişehir’ e, başka illerden gelen insanlarımız da tarım alanları ile ilgili olumsuz gelişmelerin fakındadır.
                Nitekim geçmiş yıllarda, Eskişehir’ i, ziyaret eden, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım Makineleri Bölüm Başkanlarından, Sayın Prof. Dr. Ediz ULUSOY ve Eşi Ziraat Yük. Müh. Sayın Renan ULUSOY’ la,  Eskişehir, Türk tarımı, özellikle de tarım alanları üzerinde sohbet etme fırsatı bulmuştuk.
                   ULUSOY Ailesi, Eskişehir’den, övgü ile söz ettiler.  Porsuk düzenlemesine, Atlı Han’daki el işlerine, Lüle Taşına, özellikle de demografik yapısına, hayran kaldılar.
                  Osmangazi ve Anadolu Üniversiteleri de beğendiler. Ancak Eskişehir’de, tarım alanlarının, yok edilerek, beton yığını haline dönüştürülmesine de birlikte üzülmüştük.                     
                Hâlbuki Anayasamıza göre, tarım alanlarındaki yapılaşmalar suçtur. Nitekim Anayasa’ nın 45. maddesine göre, tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını, tahribini önlemek devletin görevleri arasındadır.
                 Yine İmar ve çevre kanunları ve yönetmelikleri, tarım topraklarının, özellikle de sulanan tarım alanlarının, tarım dışı gayelerle kullanılmasını yasaklamıştır.
                 Ne var ki anayasamızın, kanun ve yönetmeliklerin açık ve emredici hükümlerine rağmen, ülkemizde tarım alanları, hem de devlet kurum/kuruluşları, özellikle de belediyeler, tarafından yok edilmektedir.
                     Aslında bu durum, yalnız Eskişehir’ in de sorunu değil. Köyden kente göçün artması ile birlikte, büyük yerleşim merkezlerinin, çevresindeki tarım toprakları ve sulanan tarım alanları üzerine, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, tarım toprakları, narinciye bahçeleri ve zeytinlikler yağmalanma derecesinde, hızla yok olmaktadır.
                  Hülasa Türkiye’nin genelinde, verimli topraklar, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, yağmalama derecesinde hızla yok olmaktadır. Son 15 yılda, bu şekilde yok edilen tarım alanları, 500.000 hektar civarındadır. Bu alan, Seyhan sulamasının 4 katı, Manisa ovasının 20 katı, Eskişehir ovasının ise 25 katına eşittir.
                  Öte yandan ülkemizin, 77.945.200 hektar olan yüzölçümü içerisinde, tarım yapılabilir 28.059.000 hektar arazi bulunmaktadır. Devlet Su İşleri verilerine göre, bu alan içinde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi, 8.500.000 hektardır. Hala kamu yatırımları ile gerçekleştirilen sulamalar ve halk sulamalarının, toplam alanı 3.829.175 hektardır.
                   Ülkemizde, sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor.  
                 Maalesef, DSİ tarafında işletmeye açılmış, 2. 072.571 hektar sulama alanının 179.737 hektarlık kısmı, imarlı veya imarsız yapılaşmalarla, tarım alanları, tarım dışı bırakılmıştır. Hâlbuki bu topraklar, 1. sınıf tarım toprağı vasfındadır.
             Ülkemiz, tarı alanları le ilgili gelişmeler hazırlıksız yakalandı. Zira AB ülkelerinin, yüzyıl evvel hazırladıkları gibi, sanayi, konut, tarım ve orman alanlarını gösteren bir “MASTER PLANI”  bulunmadığından, devlet, yatımcılara tarım alanlarını, sanayi ve konut alanı olarak göstermiştir.
             Eskişehir’de, aynı yanlışlıklar yaşandı. Belediyeler, kendi hudutları ve mücavir alanları içindeki alanları, valilikte bu alan dışındaki sahaları, mevcut yasa ve yönetmenlik hükümlerine rağmen, tarım alanı olup olmadıklarına bakmaksızın, imar planlarını yapıp tasdik ederek, imara açmışlardır. Hala aynı yanlışlıklar, tüm hızla devam ediyor. 
             Türk halkı, torunlarımızın bize emaneti olan, mevcut tarım alanlarını, korumak zorundadır. Çünkü yıllardır, “politik” ve “elit” güçlerin, ülkemizde, tarım alanlarını ve kıyıları talan ederek, çocuk ve torunlarımıza ihanet ediyorlar. Bu alanları korumak görevli tüm yetkiler de işlenen bu “ANAYASAL SUÇA” seyirci kalarak da ortak oluyorlar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi