Arkadaşım

Yaşamıma geri dönüp baktığımda; okuduğum kitapların önemli yeri olduğunu görüyorum. El verdiğince gezip gördüklerimin de değerli katkıları oldu yaşamıma. Ama hayatımın büyük dönüm noktalarında ve ciddi kırılma yerlerinde arkadaşlarımın söz ve öğütleri var. Bana öyle işaretler vermişler ki; o zamana kadar özenle kavramaya çalıştığım gerçekleri ancak onların gözleri ile görebilmişim. İşte; bu nedenden dolayı arkadaşımın ne dediği önemlidir. Bu dünyada cenneti de, cehennemi de arkadaş sözü ve işareti ile yaşamak mümkündür.

Yaşı ne olursa olsun, arkadaşın sözleri ve öğütleri önemlidir ama en az bunlar kadar bizim tarafımızdan söylenenin duyulması, algılanması ve anlaşılması da önemlidir. Çoğu söz, bir kulağımızdan giren diğerinden çıkar. Eleştirilmeye tahammülsüzlük, arkadaşımızın önerilerini ciddiye almamamızı getirdiği gibi ilişkilerimizin zedelenmesi sonucuna da yol açabilir. Demek ki; arkadaşı ‘duymak’ için saygı ve empati özelliklerine ihtiyaç var.

19’uncu yüzyılda yaşamış olan tanınmış Fransız şairi Alfred de Musset, “Dünyadaki en büyük yoksulluk, arkadaşsız kalmaktır” der. Bu cümleyi, arkadaşsızlık kadar ‘önerisizlik, denetimsizlik ve eleştiriden yoksun kalma’ olarak da anlamak gerekir. İnsanın, yaşamı karşılaştırmalarla öğrendiğini düşünürsek, kişinin kendisini düzenlemesinde ‘iyi’ arkadaşların ne kadar önemli olduğunu kolayca kavrarız.

Arkadaş bir aynadır. Ama ayna yüzeyindeki bozukluklar, görüntünün doğru algılanmamasına neden olabilir. Bu duruma Mevlana şöyle işaret eder: “Elden geldiğince kaç kötü arkadaştan / Kötü ahbap kötüdür en zehirli yılandan / Yılan zehir akıtıp insanı candan eder / Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.”

11’inci yüzyılda yaşamış olan Türkçe’nin en önemli şair ve düşünürlerinden olan Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig isimli dev eserinden birkaç satır aktarmak isterim: “Kendine denk olan kimseyi ahbap edin. İnsan, ancak kendine denk olan ile hem-renk (eş renkli) olabilir.” Geçmiş zamanda bir arkadaşımla sohbette aynı konuyu (Yusuf Has Hacip’in bu sözlerinden bihaber olarak) dile getirmiştik. Gerçekten beyaz atlı prens ile köylü kızının aşkı sadece masallarda oluyor. Gerçekten uzun soluklu bir arkadaşlık için tüm konularda olmasa bile, bireyler arasında belli oranda denklik ve benzerlik gerekiyor. Denklik olmadığında arkadaşlık belirli, sabit bir konu üzerine oturuyor ve bu ortak nokta kaybolduğunda ortaklıkta sona eriyor.

Ünlü şair Yusuf Has Hacip’i birkaç cümle ile geçiştirmek olmaz. Ona bir kez daha kulak verelim: “Uçan kuş bile eşini bilir ve sürüsünü bulur. Sen insansın, içine karışacağın adamları iyi seç.” Burada arkadaşlığın ister istemez sosyal bir çevre ile ilintili olduğuna dair bir öğüt alıyoruz. Çevre ve yaşam koşullarına aykırı arkadaşlıkların uzun soluklu olma şansı daha düşük oluyor.

Pek çok kişi, arkadaşlık fikrini sözde bırakır. “Arkadaşım” ifadesi, heyecanla veya kayıtsızlıkla söylenmiş bir sözcük olarak kalır çoğu zaman. Hâlbuki arkadaşlık, gerçek yerini fiilî yaşamda bulur. Eğer arkadaşlık uygulamalarla doğrulanırsa, süreklilik kazanır.

Arkadaşlık için bazı ön koşullar veya gereklilikler öne sürmek, her zaman doğru değildir. Yaşanan pek çok örnek, arkadaşlık için saygının vazgeçilmez ama sevgi veya sempatinin zorunlu olmadığını işaret eder. Arkadaşlık; birbirini benimsemiş ve karşılıklı yaşam tarzlarını kabullenmiş ama tahammüllü bir yol arkadaşlığıdır. Kalanı yolda belli olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi