
Gürcan Banger
Düğüm çözen sevgiler
Duygusal ve zihinsel durumumuz her zaman aynı değil… Kimi zaman daha olumlu, bazı durumlarda ise gergin ya da karamsar olabiliyoruz. Keyfimizin kaçık olduğu zamanlarda hepimiz bir sevgi ortamında olmayı severiz. Sınırsız ve koşulsuz sevgi ve ilgi görmeyi isteriz. Ama bu istediğimizi sağlamak için bile bazı şartların sağlanması gereğini unuturuz.
Sevgi ortamını değişik renk ve kokularda çiçeklerle bezenmiş bir bahçeye benzetirim.Sevginin bahçe kapısı ise iletişimdir. Bu kapıdan geçmeden kalbe ulaşmak pek mümkün değildir. Eğer iletişimsiz bir sevginin mümkün olacağına inanıyorsanız, istediğinizin veya bulduğunuzun sevgi olduğundan kuşku duymalısınız.
Birbirimiz hakkında fikirlerimizin görüşmenin daha ilk birkaç saniyesinde oluştuğunu bilirsiniz. Ne yazık ki, bu ilk anda oluşan izlenim tezi doğrudur ve sonraki zamanda karşımızdaki insan hakkındaki ilk izlenimlerimizi silmek kolay değildir.
İletişimde saygılı olmayı öğrenmek, bir çırpıda anlatıverdiğim kadar kolay bir konu değildir. Hele ki karşımızdaki insan, bir saygı, hoşgörü ve demokrasi ortamı içinde yetişmediyse bizi yargılamakta hiç de eli titrek davranmayacaktır.
İnsanlar daha ilk temasta karşılarındaki insanı beğenip beğenmediklerine, ona güven duyup duymadıklarına ve kuşkusuz, inanıp inanmadıklarına karar verirler. Eğer o insan hakkında daha baştan bir olumlu hava oluşursa sonraki iletişim için daha istekli, güvenli ve inançlı olurlar.
Örneğin böylesine olumlu bir ortam oluşturabilen bir konuşmacının fikirlerini dinleyicilerine kabul ettirmesi çok kolay olur. Öğrenciler en çok bireysel duruşları ile sıcak bir sınıf ortamı oluşturan öğretmenlerini beğenirler. Daha ilk görünümüyle olumlu bir izlenim yaratan siyasetçilerin başarı şansı daha yüksek olur. Daha ilk temasta sevilen bir insan olmak, yukarıda abarttığım kadar da zor değildir. Bazı özellikleri kişiliğimizin birer unsuru haline getirebilirsek bu yolda önemli bir adım atmış oluruz.
Kendi yaşamımda fark ettiğim bir olguyu sizinle paylaşmak isterim. İlk görüşmemizde ben de olumlu bir izlenim yaratan insanların gülümsemeyi bilenler olduğunu fark ettim. Bu durum, pek çok başka insan için de aynı olabilir. Gülümsemeyi bilmek, sevginin bahçe kapısı olan doğru iletişimi sağlayabilmek için önemli ve değerli bir unsur… Özellikle yaşamın aynasında önce kendi varlığımıza gülümseyebilmek…
İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için bazı temel ihtiyaçları var. Yemek, içmek veya uyumak gibi… Ama bunlar insanı herhangi bir canlıdan ayırt etmiyor. İşin içine sevmek ve sevilmek girince; insan kimliğinin çok yönlülüğünü anlamaya başlıyoruz.
Sevgi, çocuklukta –hatta muhtemelen anne karnında– öğrenilmeye başlanıyor. Yaşamın ilk yıllarında sevginin odağında anne ve baba bulunuyor. Çocuklukta sosyal yaşamın çeşitlenmesi ile birlikte; sevgi de, anne ve babanın dışına açılarak yeni biçimler kazanıyor.
Başka insanları sevmek ve başkaları tarafından sevilmek, anne-baba sevgisi yakınlığının aşılması ile elde edilir. Hiç kuşkusuz; aile içinde sevgiyi bulamayanlar için dış dünyada bu talebi karşılamaya çalışma sıkıntısını da hatırlatmak gerekir.