
Buğrahan Doğangil - DUVAR
Millet, iradesine sahip çıkıyor…Bir İmamoğlu Meselesi
Cumhuriyet Halk Partisi etrafında birleşen muhaliflerin Cumhurbaşkanı adayı olması beklenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun üniversite diplomasının hukuksuzca iptal edilmesi, akabinde "Kent Uzlaşısı" projesi temelli göz altına alınması beni açıkçası çok şaşırtmadı. Bunlar da yetmedi İmamoğlu’nun aile şirketine hükümet el koydu. Hakkında farklı suçlamalar ile soruşturmalar açılmaya devam ediyor.
Bu hukuksuz, Ekrem İmamoğlu merkezine alan halk iradesine darbe girişimi il olarak bugün ortaya çıkmadı. Ancak bu son yaşananlar apaçık bir sivil darbe girişimidir. Geçtiğimiz günlerde şahsi X hesabımda da yazmıştım…
“Buna darbe diyemeyenler Apo’ya sayın der, Fetullah’a hocamız der, cuntacılara alkış tutar…” diye.
Bu sözlerimin her zaman arkasındayım. Neden bu sivil darbe girişimi bugün ortaya çıkmadı dedim, tam da şu yüzden…
AKP ile sivil halk bugünkü kadar sert şekilde ilk kez 2013 senesinde karşı karşıya geldi diyebiliriz. Gezi Parkı Direnişi, mevcut hükümetin sivil halkın hak ve özgürlüklerine yönelik ilk darbe girişimi oldu demek de yanlış olmaz. Halkın iradesine yapılan bu müdahale sonrası Türkiye artık hiçbir zaman eski Türkiye olmadı. Gezi Direnişinin üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen bugün bile o korku imparatorluğu oluşturma girişimlerinin etkisi geçmedi.
Konuları çok fazla birbirine bağlayıp kafa karıştırmak istemiyorum ama bir de şu hadiseyi hatırlatmadan geçmeyeyim…
2012 yılında başlatılan “Ergenekon” soruşturması ve davaları ile 2010’da başlatılan ancak 2012-2013 yıllarında hararetlenen “Balyoz Darbe Planı” soruşturması ve davalarına geri dönelim. Tarihlere baktığımızda Gezi Parkı ile hemen hemen aynı döneme tekabül ettiğini görüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı o dönemde Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının tamamen arkasında olduğunu üzerine basa basa söylüyordu. Sonra ne oldu?
Bu olayları yaratanların Atatürkçü subaylara operasyon çekmek isteyen ve 15 Temmuz Darbesi için hazırlık yapmak isteyen FETÖ’cüler olduğu ortaya çıktı. Eminim o günleri yaşayan hemen herkes hatırlıyordur yaşananları. Bugün İmamoğlu’na çekilen operasyonlar ne kadar da çok Ergenekon ve Balyoz’dakilere benziyor.
Şimdi soruyorum, İmamoğlu’na yapılanların arkasında kim var? Şayet hükümet yargıya müdahale ederek bu operasyonları çekiyorsa üzülerek söylüyorum ki bu taktikler FETÖ taktiğidir. Bu konuda söylenecek daha çok şey var da neyse…
Gezi’ye geri dönersek, dediğim gibi bu direniş, bu olaylar ülkede kutuplaşmanın en ciddi adımı oldu. Ülke Gezi sonrası normale dönüş görünse de bu ayrışma her zaman bilinçaltımızda kaldı.
18 Mart 2025 akşamında da Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla halkın bilinçaltı adeta hortladı. Bu da çok normal çünkü…
Partizanlık işlerini bir kenara bırakıp olaylara bakmak, sağ duyulu olmak zamanı ama…
Ülkenin milyonlarca yurttaşından oy alan bir ismin iktidar darbesi ile adaylıktan el çektirilmeye çalışılması hangi vicdana sığar, hangi demokrasi bu hamleyi destekler? Bunları sormak istiyorum. Siz hükümet olarak halk iradesine ket vurursanız bu halk da iradesine sahip çıkmak için elinden geleni yapar.
Bir de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bir soru sormak istiyorum.
Bir şiir okudunuz diye hapse atıldığınızı, siyasi yasak aldığınızı dile getirmekten hiç imtina etmediniz. Bunun ekmeğini ziyadesiyle, yıllarca yediniz. Peki şimdi aynısının bir benzerini siz neden yapıyorsunuz?
Bırakın kararı yurttaşlar sandıkta versin!
Demokrasi Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir ve bu temel bugün ciddi şekilde bir kez daha sarsılmıştır. Mevcut hükümetin bu yanlıştan ivedi bir şekilde geri dönmesi gerek. Bunun akabinde de bir erken seçim kararı şart olmuştur.
23 Mart’ta İmamoğlu CHP ön seçiminde tek aday…
Erdoğan hayatta olduğu sürece AKP’nin doğal ve tek adayı,
Gelin bu halkın iradesine saygı duyun ve iktidar yarışı yargı önünde değil, sandıkta son bulsun.
Herkese keyifli hafta sonları diliyorum, sevgiyle kalın.