Farklılık, Kalite ve Siyaset

İş dünyasında farklılaşma, ne yazık ki çoğu zaman bir reklam kampanyasında olduğu gibi anlık bir davranış olarak anlaşılıyor. Firmalarımız farklılaşmayı yaratacak değişimin, işletmenin yapısında ve iş modelinde oluşması gerektiğini henüz yeterince kavrayamıyor. (Bkz: Gürcan Banger, “Yeni Teknolojiler, Dijital Dönüşüm ve İş Modelleri”, Günce Yayınları)

Firmaların kendi alanlarında yaratacakları farklılaşma, müşterilerin onların farkına varıp onların mal ve hizmetlerini tercih etmelerini sağlayacak, bunu da uzun soluklu olarak yapacak bir içerikte olmalı. Kalanı bir rüzgâr gibi eser geçer. Sonunda yel gider, muhtemelen ne kum ne de firma kalır…

Bugün ekonomi dünyasının temel şartlarından biri kalite… Olmazsa olmaz bir ön koşul… Siyaset alanına dönüp baktığımızda ise kalitenin adı bile anılmıyor. Siyasetin ne içeriği ne de yapılma biçimleri açısından kalite vurgularını yakalamak mümkün değil.

Bilişim, İnternet ve iletişim teknolojileri sayesinde tüm dünyayı daha yakından izler olduk. Artık ülkemizin ve toplumumuzun sınırlarının ötesini kolaylıkla izleyip fikir edinebiliyoruz. İkide bir yasaklanan İnternet platformlarını saymazsak; dünya herkes için küçüldü, bu arada sosyal ve siyasal bilgi de daha akışkan ve erişilebilir hale geldi.

12 Eylül öncesinde radikal görüşlerin kendisini ifade etmesine izin verilmediğinden bu görevi, o yıllarda demokratik kitle örgütü adı verilen dernekler yerine getiriyordu. O dönemde her ne kadar çok başarılı olamasa da örgütlerin kitlesel olmasına önem veriliyordu. 12 Eylül sonrasında sivil örgütler ikincil siyasal örgüt olma özelliğini kaybetti. Bugünün sivil toplum kuruluşlarının siyaset alanında fazlaca yer alabildiğini söylemek mümkün değil.

Süreç içinde sivil örgütler siyasal misyon ve güçlerini kaybederken, siyasal partilerde de bir sıradanlaşma süreci başladı. Sağdan sola kadar incelediğinizde –ne kadar sağ ya da sol iseler– değişik kanatlara ait partiler arasında ciddi farklar göremiyorsunuz. Parti programlarının neredeyse tamamının içeriği birbirinin aynı… Siyaset yapma tarzlarında da bir farklılık yok. Özetle; siyasetin aktörleri büyük bir hızla aynılaştı. Bu süreçte bir değişim yaşanacağına dair izlenimler de edinemiyorum.

İş dünyasında firmalar, küresel ölçekte aynılaşan ürün ve hizmetlerini daha çok satabilmek için yokuş aşağı hızlanan bir fiyat indirme yarışına girdiler. Benzer bir süreç siyasette de yaşandı, yaşanıyor. Ekonomideki fiyat kırma yarışı gibi siyasette de seçmene boş ve tutarsız vaatler dönemi başladı. Amerikancı politikaları eleştirerek siyasete girenler, bir süre sonra en sıkı Amerikancı oldular.

Yoksulluğu yok edeceği iddiasında olanlar, iktidar koltuğuna oturup gerçek durumu fark edince enkaz edebiyatına başladılar. Uluslararası fonların, reyting kuruluşlarının, büyük devletlerin sömürgeci politikalarının oyuncağı haline geldiler. Bu söylediklerimi, sadece mevcut iktidara yöneltilmiş eleştiriler olarak almayın. Son çeyrek yüzyılda Türkiye’deki siyasette olup biten bu…

Siyaset, seçim döneminde seçmenin oyunu alabilmek için her türlü reklam, promosyon ve propagandanın yapıldığı, sonra da halkın yakıcı sorunlarının akla bile gelmediği bir sürece dönüştü. Dünya devlerinin isteklerini yerine getirmek, yoksul halkın isteklerinin önüne geçti. Bunu değiştireceğini iddia eden bir siyaset anlayışını görmek adeta hayal oldu.

Bugün kısa, orta ve uzun vadede halkın taleplerini iyi anlamış, vizyonunu ve programlarını buna göre düzenlemiş, çağa uygun bir örgütlenme ile eğitim anlayışı geliştirmiş yeni türden siyasete gerek var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi