
Gürcan Banger
Günümüz Dünyası ve Kaos
Dünyadaki yeni küresel yönelimlerden dünkü yazımın sınırları ölçüsünde söz etmiştim. O yazıyı bitirirken, bu yönelimlerin sonuçlarının giderek ‘kestirebilir ve öngörülebilir’ olmaktan uzaklaştığını belirtmiştim. Çok yönlü değişimlerin ortaya çıktığı bu çağda gelecekteki olaylara ilişkin bilinebilirlik düzeyi azalırken, diğer yandan da yaşamın karmaşıklığında ciddi artışlar olmaktadır.
Dünyayı modelleyerek algılarız. Çünkü modellemek algılamayı, anlamayı, açıklamayı ve öngörmeyi kolaylaştırır. Fizik ve kimyada kullandığımız formüller veya iktisatta yararlandığımız yasaların tümü, bizim kurguladığımız modellerdir. Örneğin bir elektrik devresini basitçe anlatırken “V = I x R” (gerilim, akım ile direncin çarpımına eşittir) şeklinde bir formül yazarak bir modelleme yapmış oluruz. Ama gerçek yaşam, yazdığımız bu formülden çok daha karmaşıktır. Hele ki; bir sistemi oluşturan öğe ve ilişkilerin sayısı yüksek ise söz konusu sistemi, basit bir formülle modelleştirmek mümkün olmaz.
Karmaşık sistemler, zamana veya çevre koşullarına bağlı olarak tepki verir, değişim ve dönüşüm gösterirler. Bu türe “dinamik sistem” adı verilir. Yaşamın kendisi, çok sayıda dinamik sistem içerir. Bu tür karmaşık yapılı ve kolayca tepki verebilen sistemlerde küçücük bir unsur, çok ciddi sonuçların oluşmasına neden olabilir. İşte bugünün dünyası, çok aktörlülüğe sahip olması ve bir ilişkiler yumağı olması nedeniyle tipik dinamik sistem özellikleri gösterir.
Dünya karmaşık hale geldikçe, bu dünyayı anlayıp açıklamakta ve öngörmekte kullanılan teoriler de daha karmaşık bir görünüm arz etmektedir. Bu nedenle geçmişin basit modellerinden vazgeçilerek, “kaos teorisi” gibi daha yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Kaos konusunda ilk söz edenler arasında Fransız matematikçi Henri Poincaré’nin seçkin bir yeri vardır. O zamana kadar rastlantı olarak kabul edilen pek çok olayın, aslında kaos teorisi ile açıklanabileceğinden ilk söz eden Poincaré’dir.
Kaos konusunda en önemli adımı atanlardan biri, bir meteoroloji uzmanı olan Edward Lorenz’tir. 1960’larda yazdığı bir makale, kaos teorisi konusunda önemli açılımlar oluşmasını sağlamıştır. Dünyanın bir köşesinde bir kelebeğin kanat çırpışının, dünyanın bir başka noktasında fırtınalara neden olabileceği fikrini ilk kez işleyen odur. Buradaki ana fikir, bazı sistemlerin başlangıç koşullarına karşı aşırı duyarlı olduğu ve ‘kelebeğin kanat çırpışı’ gibi belli belirsiz bir etkinin bir anda her şeyi değiştirebileceği düşüncesidir.
İşte; bugünün dünyasının gerçeği de budur. Dünyanın herhangi bir noktasındaki bir sosyal veya ekonomik değişim, dünyanın bir başka bölgesinde veya tamamında ciddi değişim ve dönüşümlere neden olabilmektedir. Kaos teorisinin vurguladığı noktalardan biri budur. Nasıl olup da dünyanın çok uzak bir bölgesinde oluşan bir yerel krizin dünya ekonomisini etkilediğinin sırrını böyle bir teorik araçla aramak ve anlamaya çalışmak gerekebilir.
19’uncu yüzyılın ortalarına kadar sistem ve çevre değişkenleri ile ilgili göstergelerini izlemek koşuluyla olayların önceden bilinebileceği varsayılırdı. Bu anlayışın değişmesine neden olan, kaos teorisinin kabul görmeye başlamasıdır.
Dünyanın daha az öngörülebilir ve kestirilebilir olması nedeniyle günümüz bilim ve düşün adamları arasında kaos teorisinin gördüğü ilgi artmaktadır.
Bilimsel konuları okumayı seven ve kaos teorisine ilgi duyan okurlar için Tübitak Popüler Bilim Kitapları arasında yayınlanmış olan James Gleick’in “Kaos” isimli kitabını öneririm.