Hastalıklı yöneticinin nevrotik örgütü

Örgüt ve eylem terimlerinin 12 Eylül 1980 Darbesi’nden kalma kötü bir ünü var. Örgüt dendiğinde; şiddet yanlışı ve bir şeyleri yıkmayı hedeflemiş, toplum düşmanı kötü niyetli kişiler topluluğu anlaşılıyor. Bunda o dönemin darbeci yönetiminin, toplumsal örgütlülüğün önünü alma çalışmalarının büyük etkisi oldu. Hâlbuki örgüt sözcüğü bir derneği, vakfı, kulübü veya siyasal partiyi olduğu kadar bir ekonomik işletmeyi, merkezi veya yerel yönetim birimini anlatır. Özetle; örgüt kavramı içinde olumsuz bir anlam taşımaz. Kişi sözcüğü ne kadar nötr (yansız) bir sözcük ise örgüt de öyledir.

Bizim sivil, siyasal ve yönetsel dünyamız, yaşam ve psikoloji arasındaki etkileşimi en net olarak ortaya koyan örneklerden biridir. Gelişmiş bir başka toplumda psikolojik ve duygusal etkilerin bu denli ağırlıklı olduğunu gözlemek, pek mümkün olmayabilir. İş yapmanın bu denli pamuk ipliğine bağlı ve dış etkiler nedeniyle bilinemezlerle dolu olduğu bir başka sivil ya da siyasal toplum (merkezi veya yerel yönetim) örneği bulmak zordur.

Psikolojinin ilgilendiği konulardan iki tanesi, korku ve endişedir. Korku, genelde daha somut konulardan kaynaklanır. Kişinin ağır bir hastalığı varsa ve kişi, bunun onu ölüme götürebileceği düşüncesindeyse; bu durum, kendini korku olarak ortaya vurur. Bir başka deyişle; korkunun gerçek ve genel olarak söylendiğinde somut bir nedeni vardır. Endişe ise kurgulardan kaynaklanır. Eğer kişi, “Ya ağır bir hastalığa kapılırsam” ve “Ya bu hastalık beni elden ayaktan düşürürse” diye düşünüyor ise bu durumda bir endişeden söz ederiz.

Korkularınızın farkındaysanız, onların üzerine gitmek daha kolaydır. Çoğu zaman korku nedenini ortadan kaldırınca, korkuyu da yok etmek –en azından bir olasılık olarak– mümkün olabilir. Ama endişe daha yıpratıcıdır. Endişe, yüksek ateş gibidir; yapıyı için için yer bitirir. İşte; toplumun yaşadığı psikoloji de bu türden endişe kökenlidir.

Gerçekten genlerimize kodlanmış gibi; uzunca bir süredir endişeli kuruluşlarımız ve endişeyle bütünleşmiş insanlarımız var. Sosyal ve siyasal yaşamın her unsuru, her gün yeni bir endişe unsuru üreterek, daha fazla kaynağını bu endişeyi gidermek üzere harcıyor veya bu endişeli ruh hali nedeniyle girişim ve yaratıcılık özelliklerini yitiriyor.

İnsanlarda olduğu gibi; –tür ayrımı yapmaksızın– örgütlerde de endişelerin korkulara dönüştürülmesi eğilimi vardır. Örgütler veya kişiler, girişimci ve yaratıcı olmalarını engelleyen endişelerini bir süre sonra ‘mantıklı’ bir korku haline dönüştürürler. Kendilerince sosyal, siyasal veya yönetsel olarak atıl davranmalarına gerekçe olarak ‘mantıklı’ nedenler uydururlar. Böylece kendilerince yaratıcı ve yenilikçi olmamak, yeni atılımlarda bulunmamak ya da aktif ve girişimci olmak isteyenlerin önünü kesmek, ‘akıllı’ bir iş politikası haline dönüşür.

Bizim toplumumuzda insanların, kendilerini ruhen daha iyi hissetmelerini sağlayacak destek mekanizmaları gelişmemiştir. Psikolog veya psikiyatr olarak isimlendirilen uzman, ‘deli doktoru’ sınıfından sayıldığından; bu uzmanların sağladığı türden ruhsal destek alınması pek alışılmış değildir. Benzer mantığı, hemen hemen her tür kuruluş için yürütebiliriz. Örgütlerimizi, yapısal ve ruhsal olarak elden geçirecek mekanizmalarımız ya yoktur, ya da bu konu bir ihtiyaç olarak görülmez. Hâlbuki gerçek o ki; birçok örgütün sorunlarının kaynağı, örgüt psikolojisi ile ilgilidir. Bu psikolojide elde edilecek iyileştirmeler, kuruluşun ayakta kalmasını ve geleceğe güvenle bakmasını sağlayacaktır.

Yukarıda sözünü ettiğim türden iş yapma anlayışındaki kuruluşa, nevrotik örgüt desek doğru bir tanımlama yapmış oluruz. Bu konunun üzerinde daha fazla düşünülmesi ve tartışılması gerekli; çünkü iş dünyasında, sivil toplumda, kamuda ya da yerel yönetimlerde yeterince farkında olmadığımız yaşam sorunlarından biri olarak varlığını sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi