Gürcan Banger
Kent ve kırsal
Bir yerleşim hakkında yapılabilecek büyük hatalardan biri, kent merkezine bakarak karar vermeye çalışmaktır. Türkiye’nin değişik illerinin merkezi ile ilçeleri arasında bir karşılaştırma yaparak bu tespite kolayca varılabilir. Bir il yerleşimi, ekonomik ve sosyal gelişmişliğini merkezi ve kırsalı ile birlikte sağlar. Bir il; ilçelerinden ve köylerinden bağımsız olarak yükselemez.
1950’lerle birlikte başlayan dönemde kırdan kente sosyal göç, Türkiye’nin en önemli dinamiklerinden biri olmuştur. Kentlerin giderek artan albenisi, kırsal alanlardaki gelirin yetersizliği, değişik dönemlerde uygulanan ekonomik politikalar ve iç istikrarsızlıklar kırın hızla kentlere göçmesine neden olmaya devam etmektedir.
Kentlerin daha nitelikli bir yapılanmaya sahip olabilmesi için insanların kırsal alanlarda yaşamayı kabul etmesi gerekir. Bu nedenle kırsal yapıyı çözücü ve göçü hızlandırıcı politikalar yerine köy yapısının devamını sağlayacak politikalar seçmek gerekirdi.
Belki de şimdiye dek uygulanana politikasızlık demek daha doğru olur. Kırdaki yaşamın iyileştirilmemesi ile birlikte oluşan göç sonucunda kentlerde yeni sorunlar oluştu. Geçim zorlaştı. İşsizlik arttı. Barınma sorunları gecekondulaşma ile birlikte dayanılmaz bir hal aldı. Yerel yönetim hizmetleri belediyelerin mali boyutlarının çok ötesine geçti. Pek çok kentte vatandaşlar yerel yönetim hizmetleri için çok daha yüksek bedeller ödemeye başladılar. Sosyal göç, bugün kentlerde yaşadığımız pek çok sorunun ana kaynağıdır. Görünen o ki, göç olgusu etkisini yitirene dek bir sorun kaynağı olmaya devam edecektir.
Kentleşme sürecinde de çok başarılı olduğumuz söylenemez. Fiziksel altyapısı yeterli hazırlığa sahip olmayan kentlerimiz göç ile birlikte ciddi altyapı sorunları ile karşılaştılar. Kentlerimizin kültürel ve sosyal yapısı da benzeri bir erozyonla karşılaştı. Kırda birikmiş olan tarım toplumu kültürü, kentlerde var olan kentli kültürünü sildi süpürdü. Şimdi kentlerimiz küreselleşmenin de etkileriyle bir başka yöne doğru savruluyor.
Yukarıda sözünü ettiğim süreci neredeyse her il kaçınılmaz olarak yaşıyor. Yaşam koşullarının olumsuzluğundan ve gelir yetersizliğinden kırsal nüfusu da hızla kent merkezine boşalıyor. Önce kırsalın bir sorun olduğunu kabul etmek zorundayız. Kent merkezinde yaşanan sorunların çözümünün kısmen kırsal alanlardaki sorunları çözmekten geçtiğini kavramalıyız. Kent merkezinin geleceğini, ilçe ve köylerimizin geleceğinden ayrı düşünmemiz mümkün değildir.
Türkiye turizmini ve dinlenme sektörünü deniz ve güneş üzerine kurmuş görünmektedir. Ama bunun sadece yaz turizmi türlerinden biri olduğunu unutmamak gerekli. Ziyaret ettikleri bölgeden başka beklentileri olan kişiler de var. Ayrıca yaz tatili anlayışı dışında kısa süreli tatil ve dinlenme yapabilmek için başka modelleri de öngörmek mümkün.
Eğlenceli dinlenme etkinlikleri arasında doğa ve köy turizminin tüm dünyada ilgi çektiğini hatırlatmak isterim. Bu turizm türünde beş yıldızlı oteller ve tatil köyleri kurmak yerine doğaya daha yakın yapılaşmalar tercih ediliyor. Kır ve köy pansiyonculuğu, küçük kır ve dağ otelleri, restore edilmiş köy konakları doğaya yönelik turizmin esasını oluşturuyor. Doğa, köy veya çiftlik turizmi ciddi altyapı yatırımlarından daha çok bu amaçlı örgütlenmelere ve düzenlemelere ihtiyaç duyuyor. Yaratıcı fikirlere ihtiyaç var.
Pek çok ilin fiziksel coğrafya yapısı dağcılık, mağaracılık, serbest doğa yürüyüşleri, kampçılık, atçılık gibi pek çok doğa sporunun yapılmasına izin veriyor. Bütün bu zenginlikler, onları değerlendirebilmek için organize olunmasını bekliyor.
İlçe ve köylerimizin, bacasız sanayi olarak ifade edilen dinlenme sektöründen yarar ve gelir elde edebilmeleri için bu yönde özendirilmeleri ve yönlendirilmeleri gerekiyor. Köy ve çiftlik pansiyonculuğu, dağ ve kır otelleri işletmeciliği vb. için yaratıcı ve özendiren örnek projelere ihtiyacımız var. Kentlerdeki sorunlarımızdan birinin, yaratıcı proje fikirlerine sıcak durmayışımız olduğunu düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.