
Gürcan Banger
Kişisel Gelişim ve İnovasyon
Yaşadığımız çevrede tek başımıza değiliz. Bu nedenle hiç kimse bireyin yakın ve uzak çevresini oluşturan bir ekosistemde yaşadığını kabul etmeyen bir görüş belirtmez. Biliriz ki; bireyi kuşatan ekosistem onu şekillendirebilecek bazı etkiler yaratır. Değişik yaşam çevrelerinin insanları farklı etkilemesi yanında herkesin daha baştan itibaren geliştirdiği bir kişisel içsellik var. Her birimiz farklıyız; farklı çevrelerde –kaynaklar, kısıtlar ve sınırlar içinde– kendimizi oluşturuyoruz.
Farklılık birey olmanın temel özelliklerinden biri olduğuna göre kişisel gelişim adını verdiğimiz beklenti, plan ve programların da bu farklılık gerçeğini dikkate alması gerekir. İnovasyon, “kazandıran yenilik” olmanın yanında “ya bir şeyleri farklı yapmak ya da farklı şeyler yapmaktır.” Gerçekten inovasyonun temel güdülerinden biri farklılaşmadır. Böylece kişisel gelişim ve inovasyonun ortak ‘farklılık–farklılaşma’ olgusu bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Dünyada her ne kadar ‘eski çağlarda’ yaşamaya devam etmeyi tercih eden kişi ve topluluklar var olsa da, bizi koşuşturmaya zorlayan bir değişim gerçeği var. Adeta değişimin hızı ve çeşitliliği yanında zamanın ruhu ile rekabet etmemiz gerekiyor. Aynı ekonomik ve sosyal pozisyon için yarıştığımız rakiplerin artması da yenileşme ve gelişim konusunda bizi odaklanmış davranmaya itekliyor. Durup dinlenmeye izin vermeyen değişim şartları, –aynen inovasyon konusunda olduğu gibi– kişisel gelişimi adeta başarılması gereken bir görev olarak tanımlıyor.
Birey olarak gelişim konusunda ‘iyi performans’ gösteremediğimizde, ekosistemin çarkları arasında ezilme ve yok olma riski artıyor. Anlıyoruz ki; kişisel gelişim, günümüzde sadece bireysel bir tercih değil, bir görev anlayışı içinde ‘sistemin içinde var olmaya’ devam etmenin gereklerinden biridir.
Dünya daha hızlı ve karmaşık hale geldikçe kendi başımıza bir sorunun veya konunun üstesinden gelme ihtimali de azalıyor. Daha çok ilişkiye, işbirliğine ve ortak çalışmaya ihtiyaç duyuyoruz. Herhangi bir konuda inovasyon yapmak için geçmişin hem bilim insanı hem de filozof olan akıllı bireyleri gibi, ‘işi’ masa başında ya da tek başına ‘yaşamın laboratuarında’ halletmemiz mümkün değil. Yaşadığımız çağ, kişisel gelişim de dâhil olmak üzere bir ‘takım çalışmasını’ gerekli kılıyor. Kişinin gelişimi konusunda hizmet veren –beceri geliştirme merkezleri yanında– çok sayıda danışmanlık, koçluk veya mentorluk kuruluşlarının hızla artmasının altında bu takım çalışması zorlayıcılığı yer alıyor.
Takım çalışması olarak çerçeveleyebileceğimiz konunun bir diğer boyutu insanın karşılaştırarak öğrenme tarzından oluşuyor. Yaşam alanlarındaki seçenek sayısı arttıkça bireyin tek başına kıyaslama yapma ve karara varma becerileri yetersiz olmaya başlıyor. Başka kişi veya kuruluşlarla yapılan çalışmalarla yardım alan kişi kendisi için bir ilerleme yolu belirlemeye çalışıyor. Günümüzün koşuşturmalı yaşamında daha kısa zaman dilimlerinde daha fazla veriye ulaşmak ve bunlar arasında kıyaslamalar yapabilmek için sayıları ve türleri değişebilen destek takımlarına ihtiyacımız artıyor.
Dünya gerçekten her geçen gün klasik iktisadın anlattığı ‘sonsuz ihtiyaç, sınırlı kaynak’ modeline daha fazla benziyor. Eğer kısıtlı kaynaklarınızla zor bir dünyada yaşıyorsanız, bu durumda –aynen inovasyon konusunda olduğu gibi– yenileşme sağlayabilmek için sağlam bir plana ve doğru hazırlığa daha fazla ihtiyacınız var demektir. Plan ve hazırlık, bireyin kişisel gelişimi konusunda kendi liderliğini geliştirmesi olarak yorumlanabilir. Kalıcı ve sürdürülebilir başarılara yol açacak şans, gerekli planı ve hazırlığı yapmış olanların başına konacaktır.