
Gürcan Banger
Kültür, Felsefe, İletişim
Düşünme, sosyal ve kişisel gelişim insanı canlı yaşamdan ayırt etmesi açısından önemli özelliklerdir. Gelişim her iki boyutta da kendini kültür olarak ifade eder. Türkçe Sözlük, kültürü “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü; bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü” şeklinde tanımlar. Kültür, tarih boyunca yaratılmış değer ve anlamlardan oluşan bir sosyal sistemdir. Topluluk olarak insanların bireysel veya toplu yaşam şartlarında hayatı anlama, düzenleme ve yapılandırma amacıyla yararlandıkları alışkanlıklar ve inançlar bütünüdür. Başka bireylerle ve toplumla ilişki kurarken bir iletişim ortamı olarak kültürü kullanırız.
Kültürün toplumdan ya da bireyden bir diğer bireye aktarılmasında sözel iletişim başlangıç aracıdır. İnsanların var olduğu zaman diliminin büyük bölümünde kültürün aktarımı sözel olarak gerçekleşti. Bu iletişimin ve aktarımın yazılı olarak yapılması insanlık tarihi açısından oldukça yeni zamanlara aittir. Bu nedenle sözellikten yazılı kültür aktarımına geçmek toplumların gelişmeleri açısından önemli bir noktadır.
Erken geçenlerle geç kalanlar arasındaki fark, kendini gelişmişlik düzeyinde ortaya koyar. Eğer bir toplum kendisiyle ilgili konuları hâlâ sadece sözel aktarım yoluyla çözme çabasında ise bu, bir sorun olarak isimlendirilebilir. Buna “sorunları konuşarak çözmeye çalışmak” diyebiliriz. Bizim ülkemizde de insanların pek çoğu, eski toplumun geleneği olan konuşmayı tercih ederler.
Sadece konuşarak problem çözme tercihi, toplumun bazı değerlerini ortaya koyar. Örneğin bizim toplumumuzda sorunların çözümünün bilgi temelli değil, konuşma temelli çözülebileceği varsayımı vardır. Çözümler bilimsel birikimle aranmak yerine bilgiyle temellendirilmemiş konuşmalarla aranır. Bu nedenle bu ülkenin vatandaşlarının her biri memleket idaresinden, kentsel sorunların çözümünden ya da futboldan bir uzman gibi anladığını varsayar. “Ben olsam” diye başlayan konuşmalarla bir seferde çözüm için gerekli “bilinmeyen, gizli” formülleri fısıldayıverir.
Toplumda konuşma yegâne kültür aktarma ve çözüm üretme aracı olarak algılanınca konuşma hakkı çok daha değerli hale gelir. Konuşmanın geçit bulamadığı durumlar anti-demokratik olarak algılanır; konuşmanın engellenmemesi gereği savunulur.
Sözel kültür ile yazılı kültür arasındaki gelişmişlik farkı kendini en çok dil, sanat ve felsefe alanlarında ortaya koyar. Kültürün sözel aktarımında dilin gelişmişliğinin büyük önemi var. Ama bu iletişimin daha gelişmiş aşamaları yazılı kültür ile oluşuyor. Yazılı iletişim sözle oranla dili daha fazla geliştirirken aynı zamanda dil de kültürün gelişim ve yayılımına katkılar yapıyor. Eğer bir toplum ile bir başka toplum arasında gelişmişlik farkında söz edilirse bu noktada dilin ve yazılı aktarımın gelişmişliği de dikkat çekicidir.
Kültürle yakın ilişkili ve birbiri ile iç içeliği olan iki diğer alan ise sanat ve felsefedir. Sanat alanında edebiyatı ve ona bağlı diğer dalları ayırt etmek lazım. Dilin ve kültür aktarımının yeterince gelişmediği toplumlarda sanatın ve edebiyatın yeterince gelişkin olmadığını gözleriz. Sözel kültür döneminde geliştirilebilen edebiyat eserleri sözelliğin kısıtlılığını ve darlığını bünyesinde barındırır. Sanatın ve edebiyatın gelişimi, yazılı kültür iletişimin gelişimi ile doğrudan ilintilidir.
Eğer bir toplum sözlü kültür ve sözel iletişim döneminde tıkanıp kalmışsa orada felsefeyle ilgili çalışma alanlarının da kısıtlılığını görürüz. Hatta günlük ilkeler ya da alışkanlıkların “felsefe” olarak isimlendirildiği bile olur. Felsefe insanın düşünsel varlığının en gelişkin olduğu alanlar arasındadır. İnsan dünyayı ve evreni algılamasını felsefe yoluyla ortaya koyar. Bir toplumda felsefenin gelişmişlik düzeyi oradaki insanların düşünce, anlama, öngörme ve problem çözme yetkinlikleri konusunda ipuçları verir.
Yaşadığımız yerleşime şöyle bir göz atın. Sözel ve yazılı kültür ile bunların iletişim araçlarına, yerel dergiler, gazeteler, kitaplar ve benzerlerine dikkat edin. Bunlar size dil, sanat, edebiyat ve felsefe –yani doğru düşünme alanlarındaki gelişmişliğin boyutunu verecektir. Belki de biz hâlâ her şeyi düşünceye ihtiyaç duymadan sadece konuşarak çözmeye çalışıyoruz. İnsan söyledikleriyle değil, düşünüp söyledikleriyle insanlaşır.