Seni Anlıyor muyum?

Herkesin çevresinde olup bitene karşı farklı bir tepki modeli var. Bazılarımız kimi durumları kayıtsızlıkla karşılarken, normal bir tepkinin ötesine geçenler de olabiliyor. Toplumsal kültürümüze, ahlâki değerlerimize, alışkanlıklarımıza ters bir durum oluştuğunda, kendiliğinden tepki verdiğimiz örnek çoktur. Bu gibi durumlarda söz, akılda ve dilin ucunda durmaz; zincirlerinden boşanıverir. Sonuçta da istenmeyen gerginliklere yol açtığı olur.

Bir Latin atasözü “Yanlışlar, insanlar içindir”, der. Hoş sonuçları olmayan duygusal gerginliklerin yanlış anlaşılmalardan kaynaklandığına rastladığımız olmuştur. Yanlış anlamaları önlemek için öncelikle açık iletişim kurmayı denemek gerekir. İletişim, yanlış algılamaları önlediği gibi olumlu yakınlaşmaların oluşmasına da katkı koyar. Ulaşılabilir ve anlaşılabilir olmak, hiç kuşkusuz kapalılıktan ve içe dönüklükten çok daha yararlıdır.

Öğrenilebileceğimiz çok sayıda iletişim tekniği var. Ama öncelikle karşımızdakini anlamak için iyi niyetli ve açık olmak gerekir. Olumlu niyet, olumlu iletişimin vazgeçilmez ön koşuludur. “Seni anlıyorum” demek yeterli değildir. Bir başka insanın dünyasını anlamak hiç de kolay değildir. Muhtemelen anlamamız gereken değişik boyutlar ve içerikler olabilir. Çoğu zaman yüzeysel bir kavrayış yetmez. Karşımızdaki insanı ve tabii ki kendimizi daha derinlemesine anlamayı denemek zorundayız. Örneğin toplumsal cinsiyet özelliklerinden dolayı kadınlar ve erkekler, gerginlik ortamlarında farklı tepkiler gösterirler. Bu tür ortamlarda anlama çabalarımızın farklılaşması gerekebilir.

Çoğumuz aynı sözlüğe dâhil eşdeğer sözcükleri ve cümleleri kullanırız. Ama unutmamalıyız ki; bunlardan bazılarını diğer insanların kullandığından daha farklı anlamlarda kullanıyor olabiliriz. Belki de kullandığımız sözcüklerin gerçek anlamlarından da habersiz olabiliriz. Bazı davranışlarımız, herkesin bildiği, alıştığı türden olmayabilir. Bu nedenle karşılaştığımız ifade ve davranışların anlamları kadar kendi yaklaşımlarımızın da doğru anlaşılmasına gayret etmeliyiz. Görünüşün bizi aldatmasına izin vermemeli, gerektiğinde tehdit etmeyen, korkutmayan, yargılamayan ve ‘infaz etmeyen’ açıklamaya yönelik sorular sormalıyız.

Size basit ve sıradan gelen soruların cevaplarının karşımızdaki için zor olabileceğini hatırlamamız gerekir. Bazı özel konularda insanlar konuşmakta zorluk çekerler. Özel yaşam, cinsellik, duygusal ilişkiler, korkular veya ayıp-yasaklı kabul edilen sorunlar genelde konuşulması zor konulardır. İnsanların bunlara ve benzerlerine ilişkin açıklama yapmakta zorlanmalarını anlayışla, saygıyla ve en önemlisi sabırla karşılamak gerekir.

İnsanların ağrı eşikleri gibi bazı kavram ve olaylara ilişkin dayanıklılıkları da farklıdır. Örneğin bazı insanlar ölümü daha az tepkiyle karşılarken, kimileri ile bu konuda iletişim kurmak çok zor ve sıkıntılı olabilir. Nasıl karşılandığından emin olmadığımız konularda iletişim kurarken dikkatli olmak zorundayız. Bir insanla iletişim, özel bir durumdur.

Doğru bir tane değil. İnsanların sorunlara karşısında buldukları çözümler farklı olabilir. Her insanın kendine özgü bir yarar ve çözüm yaklaşımı vardır. Bu nedenle bir iletişim sırasında önerilerde bulunurken, işimize yarayan bir yaklaşımın karşımızdaki kişi tarafından faydalı bulunmayabileceğini kabul etmeliyiz. Bu tür durumlarda dayatmada bulunmak yeni gerginliklere yol açabilir. Aynı dili konuştuğumuz halde sözcüklere yüklediğimiz anlamların çok farklı olabileceğini hatırlamak zorundayız. Tam olarak anladığınızdan emin olmadan yargılara varmamalıyız. İletişimin özel ve özgün bir durum olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi