Tahliyeyi Bekler Gibi

Eğitim yaşamımın bazı dönemlerinde –sonuçta başarılı sayılsam da düzenli çalışan bir öğrenci olmadım, olamadım. O yıllarda kimi zaman ders çalışmayı sınavdan önceki geceye bıraktığım çok olurdu. O gecelerin sıkıntılı saatlerinde “Şimdi yatsam uyusam ve sınavdan sonraki bir zamana uyansam” diye söylenirdim kendi kendime. Şimdi geriye dönüp baktığımda nice sınavların ve nice zor gecelerin geçmiş akıp gitmiş olduğunu görüyorum. Şimdi sorsalar, belki de sınavdan önceki geceye dönmeyi isteyebilirim.

Daima aklımızdan uçup gidiyor. Bize ait olan belki de yegâne hazine, kendi yaşamımız. Ama yaşam süremizi yeterince doğru değerlendirip değerlendirmediğimiz ise su götürür bir gerçek. Zamanla yarışmak gereksiz. Çünkü zamanın ömrü bizimkinden uzun… Bunu iyi bilmemize rağmen bu kısacık yaşamı, ‘tahliyeyi bekler’ gibi yaşamaya devam ediyoruz. “Yarın olsa; gün doğsa; şu bitse; bu olsa” derken bir yaşamı kum taneleri gibi avucumuzdan akıtıp yok ediyoruz. Sorunlar, şikâyetler, sızlanmalar ve daima bir şeylerin eksikliğini hisse gözümüzü bir korku bürüyor.

Hâlbuki yaşamın güzel olması için eksiksiz olması gerekmiyor. Benim sınavdan önceki gece yaptığım gibi zamanı hızlı ilerletmeye çalışırken; hayatın yaşla değil, yaşamakla ilgili olduğunu gözden kaçırıyoruz.

Yaşamın her anında sınavlar var. Bunların bazılarında daha başarılı, kimilerinde ise başarısız olabiliyoruz. Başarı ve başarısızlık insanlar için. Yaşamın lezzeti, doğru yapılanlar kadar hatalardan da oluşuyor. Hataları olan bir yaşamın, atalet içinde ve tek bir dikili ağacı olmadan –maddi ya da manevi her ne ise o ağaç– geçirilen içi boş bir ömürden daha kötü olduğunu kim söyleyebilir?

Ünlü bir siyaset adamı, yaşamı bir bisiklete benzetiyor. Düşmemek için pedal çevirmeye devam etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Yaşamın pedalını çevirmeye devam etmek, doğruların yanında yanlışlar yapılabileceğimize ikna olmak anlamına gelir. Her an daha kaliteli hale gelecek bir yaşam için yanlışlar ve başarısızlıklar kadar doğrular ve başarılar da ders niteliğine sahiptir. Çünkü yaşam, komediden trajediye kadar değişen farklı yönleriyle iyi öğreten bir kitaptır.

Yaşam kalitesini zamana, zamanın uzunluğuna veya kısalığına bağlamamak gerekli… Çünkü iyi bir yaşam, uzun bir yaşamla eşdeğer değil. Çünkü her yaşamın kendisi, bir sonsuzlukla çevrili… Bizi saran sonsuz gizemin ruhunu yakalayabildiğimizde, yaşamın farklılığına yaklaşmış oluyoruz. İşte; bu nedenle yaşamın anlamı, yaşadığımız andadır. Her an, kendi anlamını kendi içinde taşıyor. Ne yazık ki, yaşamı anlamlandıranın kendimiz olduğunu hayli geç fark ediyoruz.

Yaşamımızın unsurlarını anlamlandıranın kendimiz olduğunu fark edersek, o zaman yaşamımızın her biri bir anlam sonsuzluğu olan ‘şimdilerden’ meydana geldiğini kavrayabiliriz. Bir anı kaçırmak, bir anlam sonsuzluğunu yitirmeye benzer. Yaşamın her anını yaşamak için ise –sırf sınavlardan kurtulabilmek için zamanı yapay olarak ‘hızlandırmamak’ gerekli.

Mevlana Celaleddin Rumi, yaşamın sırrına yaklaşmış bir derin anlamlar manzumesidir. Mevlana’nın, yaşamın değerini bilgece dile getiren cümleleri ile bitireyim: “Kâh cüzdanını, keseni para ile doldurmak kaygısı ile kâh iyi yemek içmek endişesi ile bu aziz ömür geçip gitmekte, sayı ile verilen her nefes de eksilmekte.

Mail adresi: gbanger@bizobiz.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi