Seda Kağıtcı
Üç günlük dünya
İnsan bazen sadece anlaşılmak ister. Kırılmıştır, küçücük bir davranış yada farkında olmadan edilen bir söz üzmüştür onu. En azından karşısındakinin onu kırdığını anlamasını, "Kırdım seni kusura bakma" demesini umar. Özür bekler. Hani onu dese her şey düzelecektir sanki. Kalbi yumuşayacaktır. Ama karşısındaki oralı bile olmaz, demez... Demedikçe de siz büyütürsünüz kafanızda.
Yaptığı davranış büyür daha da büyür, sarfettiği sözler adeta bir yumak olur, sesi kulaklarınızda çınlar.
Günler, aylar geçse de her seferinde konu döner dolaşır hep bir şekilde buna gelir sizin için. Çünkü kalbiniz kırılmıştır bir kere, atamazsınız aklınızdan ve biraz anlayış beklersiniz karşı taraftan haklı olarak...
Anlayışlı ve hoşgörülü olmak bir erdemdir aslında. Empati yapabilmek, konuşurken hatta tartışırken bile sözünü tartıp söyleyebilmek, iyi bir dinleyici olabilmek... Eleştirmeden, yargılamadan sadece yanında olduğunu hissettirebilmek...
Kalp kırmak kolay ama tamir etmek çok zor. Üç günlük ölümlü dünya... Hatırlayınca iyiki diyebileceğimiz, anarken her seferinde gülümseyeceğimiz an'lar olsun hayatımızda. Sevelim, sevilelim, karşımızdakine önce insan olduğu için değer verelim. Hayat kısa, bizi dinleyenler, anlayanlar, gözümüzün içine bakanlar, bizim için içi titreyenler olsun hep yanımızda. Dostum diyorsak, seviyorsak, kıymet veriyorsak da sımsıkı sarılalım onlara. Dedim ya üç günlük dünya, yarına çıkacağımızın garantisi yok sonuçta.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.