
Gürcan Banger
Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçe…
Bugün cumartesi… Genelde dinlenme veya eğlence ya da sosyalleşme ile geçirmeyi düşüneceğimiz bir gün olabilir. Yaşamını devam ettirebilmek için tatil günlerinde de çalışmak zorunda olan insanlara saygı duymayı akılda tutarak yeni hafta için enerji biriktireceğimiz bir gün… Belki de bu nedenle hafta içinin hay huyu içinde aklımıza gelmeyebilen konulara değinmek için ideal bir fırsat diye düşünebiliriz. Hele pek çoğumuzun içine sinmiş işkolik yapıyı düşündüğümüzde, bu günü böyle değerlendirmek daha da anlamlı hal geliyor.
Kendimizi yalnız hissediyorsak ve boş zamanımız varsa; hobi edinmek, zamanı değerlendirmek için uygun bir seçenek olabilir. Beni tanıyan bir arkadaşıma “Sanırım, benim hobilerim yok” demiştim. O da; “Var ama sen onları iş haline getirmişsin” diye cevaplamıştı beni.
Hobi sahibi olmak, genelde yalnızlığın çaresi olarak gelir aklımıza. Ama yalnızlığı gerçek anlamda duyarak andığımızda; her zaman aklımıza bir hobi edinmek gelmiyor. Son yıllarda yalnızlık derdine deva olarak ilk akla gelen, karşı cinsten bir arkadaş bulmak üzerine kilitlendi. Yalnız olduğundan şikâyet eden bir kişi ile karşılaştığımızda; öncelikle evli barklı olup olmadığı ya da karşı cinsten bir arkadaşı olup olmadığını düşünmek adeta takıntı haline geldi.
İnsanın karşı cinsten yakın bir arkadaşı olması, muhtemelen eksik bir kutbun tamamlanması şeklinde algılanır. Bir kişinin bir eşi, bir arkadaşı, bir can dostu olması fikrine karşı çıkmak mümkün değil. Ama yalnızlık duygusunun altındaki faktörlere bir göz atmakta da yarar var. Eğer kişi, “Ben, madem bazı özelliklere sahibim, o halde neden yalnızım?” diye sormaya başladığında, bu unsurların üzerine gitmek daha fazla önemli hale gelir.
Bazı yalnız kalmayı, kendimizle olmayı severiz. Yalnızlık, iç konuşmalar için en uygun durumdur. Ama yalnızlıktan şikâyet ediyorsanız, öncelikle bir yalnızlık-sever olup olmadığınızı iyice anlamanız gerekir. Bazı insanlar kendileriyle olan iç konuşmalarını öyle bir noktaya getirirler ki, dertleşmek ve sorunları paylaşmak için bile bir arkadaşa ihtiyaç duymazlar. Bu ihtiyaç hissetmeme durumunda bir arkadaşınızın olup olmaması fazla önemli değildir. Siz yalnızlığı sevmektesinizdir ve bu nedenle yalnızlıktan şikâyetiniz konusunu yeniden ve dikkatle gözden geçirmeniz önerilir.
Karşı cins açısından baktığımızda; konunun daha karışık olduğu durumlar da var. Örneğin bu sıralar olumlu ya da doğru elektriği alamamak diye ifade edilen aranan insanın bulunamaması iddiası var. Pek çok kişi, aradığı özelliklere sahip bir yaşam arkadaşı veya can dostu bulamamaktan şikâyet eder. Bütün eş, sevgili veya dost olabilecek iyi insanlar sizden öncekiler tarafından paylaşılmıştır ama yine de bu durum, seçim yapma özgürlüğünüzün elinizden alındığı anlamına…
Diğer yandan sizin dört dörtlük iyi olduğunuzu ve ötekilerin sizden daha az nitelikli olduğunu kim söyledi ki? Belki kendinizi biraz yakından dinlemek ve incelemek, bazı fikirlerinizin yeni ilişkilerin önünü tıkadığını ve bu nedenle seçim yapmakta zorlandığınızı gösterebilir. “Bu, iyi değil” demeden önce “Ben yeterince iyi miyim” diye yeniden sorabilirsiniz kendinize. Ayrıca gelecek vaat eden bir iletişimin ve ilişkinin, öncelikle iyi niyet ve içtenlik ikliminde oluştuğunu kavramak gerekir.
Yaşanmış ve olumsuzluklar içeren bir geçmiş hikâyeyi aşmak zor olabilir. Eğer geçmişte olumsuz bir ilişki yaşamış isek, ikinci kez girişimde bulunurken geçmişin acı izlerini silebilmek gerekir. Bu konuda önerebileceğim yaklaşım, yaşamınızın öncelikle size ait olduğu ve herhangi bir girişimden geri durarak kaybettiklerinizin de sizin kayıplarınız olduğudur. Unutmayın ki; tüm olumsuzluklara karşın güneş, doğudan doğmakta ve yaşam her sabah bir şekilde yeniden başlamaktadır. Yitirdiğimiz anları geri kazanmak mümkün değil. Şu anki zamanı, gelecek için depolayıp saklamanın mümkün olmadığı gibi…
Yalnızlık ile bağımsızlığı sıklıkla karıştırırız. Yalnızlığı özgürlükle eş tuttuğumuz olur. Bu özgür yalnızlık yanılsaması, bir gerçek olabildiği gibi bir derin duygusal yalnızlık gerçeğinin, beynimizin haylaz oyunlarından biri olarak kamufle edilmesi de olabilir. Sağlıklı bir iklimde ve doğru geliştirilmiş birlikteliklerin kişisel bağımsızlığı ve özgürlüğü engelleyeceğini söylemek, ilişkiye haksızlık olur. Yaşadığımız sevginin gerçeği ise özgürlük ve bağımsızlık da bizimle birlikte demektir.
Velhasıl; Adonis’in dediği gibi: “Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçe…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.