7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

SU GİBİ AZİZ OLMAK

 ‘’Su hayattır.’’ diye başlanır söze. Su hayrı yaptıranlar , ‘’Su gibi aziz olanlardır.’’ Dedem Korkut, suya övgüler dizer:


 ‘’ çağnam çağnam kayalardan çıkan su


Büyük büyük ağaç gemileri oynatan su


Hasan ile Hüseyin''in hasreti su


Bağ ile bostanın ziyneti su


Ayşe ile Fatma''nın nikâhı su


Şahbaz atlar içtiği su


Ak koyunlar gelip çevresinde yattığı su.’’


      “Biz her şeyi sudan yarattık (Enbiya-30)”. Allah kelamındadır suyun sırrı. Su, Zemzem’dir, bebeğin ağzına ilk damlatılan ve son nefesinde insanlara verilen. Hacıların en kıymetli armağanıdır Zemzem. Dünyanın dört bir yanına götürülür bu kutsal su. Ayakta, kıbleye dönerek besmeleyle içilir.


   Eski edebiyatımızda su ekmekle birlikte kullanılır. Cömertliğin sembolüdür. Eskiler kendilerine su verildiğinde bardağı iade ederken suyu veren kişiye “Su gibi aziz olasın” derlerdi. Aziz; yüce, kıymetli, mukaddes demektir.


    Fuzulî, Hz. Peygamber’e duyduğu derin saygı ve sevgiyi ’’Su Kasidesi’ nde  dile getirmiştir:


‘’Hak-i pâyine yetem der ömürlerdir muttasıl


Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su


 


Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala yol


Dönmez ol dergâhtan ger ola pâre pâre su ‘’


   Mevlana, suyla ağacı mukayese eder: “Mana ve suret diyelim ki, su ile ağaca benzer. Su ve ağaç hakikatte birbirinden ayrı şeylerdir, aralarında bir benzerlik de yoktur. Fakat ne susuz ağaç olur, ne de su bir ağaca hulûl etmedikçe meyve haline gelir. Demek ki ağaç suretse su da manadır. Mana hangi ağaca nüfuz ve hulûl ederse o ağaçta yeşermeler görülür ve meyveler belirir. Suyun ağaçta zuhuru meyve olduğu gibi, mananın bir vücutta zuhuru da hayat olur, kudret olur, ilim irfan olur ve kişi büyük hakikate bu irfan yoluyla varır.”


  “Susayan suyu arar, Su da susayanı." Sözüyle bağlar su bahsini Mevlana.


   Medeniyetler su kenarlarında hayat bulmuş ve su ile şekillenmiştir. Saflık, sadelik, duruluk ve bilgelik sembolü olarak kabul edilmiştir. Ruh ve beden temizliğini su sağlamıştır.çeşmeler, köprüler, sebiller, şadırvanlar, sarnıçlar, kuyular, hamamlar…suyun sanatsal eserleridir.


   Bilge Kağan Orhun; “Türk Milleti… Yerinden, suyundan ayrılmazsan iyilik göreceksin.” diyerek  su ve vatan sevgisinin önemini vurgulamıştır. Dede Korkut, elinde kopuzuyla ölümü Sirderya üzerine serdiği seccadede beklemiştir.  Batı Hun Hakanı Attila, Thies nehrinin değiştirilen yatağına gömülmüştür.


Bengi su ölümsüzlük suyudur. Bengi su; Âb-ı hayat, Hayat suyu ya da Dirilik suyu, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî sudur. Farklı Türk diyeleklerinde Mengüsuv, Bengüsub olarak da söylenir. Bengi su içenlere ölümsüzlük ve gençlik sağlar. Hayat ağacının köklerinden çıkar. Bir ırmak veya dere şeklinde akar. Bazen köpük şeklinde gelir.Köroğlu destanında bir ırmaktan üç köpük şeklinde gelir. Bengi su; bilgeliği, kalıcı eserler bırakmayı, iyiliği simgeler. Uluğ Kayın’ın dibindeki bir çukurdan kaynaklanır. Başında bir bekçi ruh bulunur. İçenlere güç ve kuvvet verir. Hastaları iyileştirir. Ayrıca Bengi adlı bir halk oyunu da mevcuttur


   Mimar Sinan’ın her biri ayrı bir abide olan eserleri arasında, su yoları, su kemerleri ve şadırvanlar ayrı güzelliklere sahiptir. Su sesinin doyumsuz bir musiki gibi duyulduğu Türk evlerinden her an mutluluk şarkıları yükselmiştir.  Farabî ve İbn-i Sina, akıl ve ruh hastalarını musiki eşliğinde, su sesi ile tedavi tekniğini bulmuşlardır. Kuşluk, ikindi ve yatsı vakitlerinde icra edilen rast, saba, hicaz gibi değişik musiki makamlarına şiddeti ayarlanabilen fıskiyelerden açılan su sesi,  hastaların hem ruhuna hem de gönüllerine hitap ederek şifa vermişlerdir.


   Su; berekettir, rahmettir, nimetlerin bolluğudur, afet olmadığı sürece. Su toprakla buluşunca nice güzellikler fışkırır yeryüzünde. Kara bulutlardan berrak damlalar düşer. Her damla, çiçeklerin can suyudur.


    Arif olanlar damlada deryayı görür. Ve her su, önce ırmağa, ardından da ummana kavuşmak ister. Bu durum bir olmaya, bir olmaya koşmaktır.


    Su; güzelliktir, yeşilliktir.


   Eskişehir, su bakımından çok zengin kaynaklara sahiptir. Şehrin yöneticileri suyun akışına sadece bakmakla kalmamış, onu değerlendirmek için çalışmalar da yapmışlardır. Sivil toplum kuruluşları da su çalışmalarına öncülük etmektedir. Bu kuruluşların başında da Mihalıççık Gürleyik Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği gelmektedir. Dernek başkanı Halit Gürsoy’un gayretli ve başarılı çalışmaları örnek olabilecek mahiyettedir. Her yıl düzenlenen ‘’Su Festivali’’ bu çalışmaların kamuoyuna mal olmasını sağlamakta ve farkındalık meydana getirmektedir. Eskişehir’in saklı bir cenneti olan bu yöreyi korumak, geliştirmek daha da güzelleştirmek Eskişehir sevdalılarının birinci görevi olmalıdır.


   Suya emek verenler su gibi aziz olanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi