4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM

Çok partili dönemde, siyasi iktidarlar, almış oldukları kararlarla, halkın zihnini karıştırırken, devlete, özellikle de siyasi partilere olan güveni de sarstılar. Hatta Türk milletinin ortak değerlerini, bile tartışır hale getirdiler.
            Ülkemizdeki siyasi oluşumlar, ya dış baskılara teslim oldu,  ya da onların istekleri doğrultusunda hareket ederek, ülkede huzura ve refaha zarar verdiler.
               Nitekim geçmiş yıllarda TCK’ nın, 301 maddesi ortadan kaldırmaya yönelik, dış ve iç şer odaklar, ürkütücü bir kapmaya başlatmıştı.
               O günlerde, TCK’ nın, 301 maddesi için, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın ÖYMEN, hükümetin, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinde yapacağı değişikliğin, dış baskı ürünü olduğunu öne sürdü: "İktidar, 301 teklifini yabancıların gözüne girmek, onları memnun etmek için gündeme getirdi." dedi. 
                 Sonuçta, TCK’ nun,  301.maddesi,” Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini veya Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. “şeklinde değiştirildi.
                Türkiye ‘ de “TÜRK” sözcüğü suç oldu. Nitekim Kilis Valisi Sayın Aslan Kütükçü, "Devletin kurucusunun ’Ne Mutlu Türküm Diyene’ dediği bir ülkede ’Türküm’ demek suç. Böyle teati edilmektedir. Böyle bir devlet anlayışı olamaz" demişti.
               Bu glişmeler sonunda, Halk Sağlığı Kurumuna bağlı 1. Basamak sağlık hizmeti veren kurum ve kuruluşlarında kullanılan dış tabelalarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin, kısaltması olan "T.C." ibaresinin kaldırıldığı görülmüştü.
               Kurum, ve Sağlık Bakanlığı,  internet sayfasında da T.C ibaresine yer vermemişti.
                Kamu Sen bu uygulamaya, “Türkiye Cumhuriyetinin, simgelerinde biri de tüm kurumlarının tabelalarında yer alan T.C (Türkiye Cumhuriyeti ) ibaresidir. Bu ibarenin olduğu her kurum, Türkiye Cumhuriyetine bağlı olduğunu ilan etmektedir. Onun içindir ki, kurumlarımız da bu ibarenin yer alması oldukça mühimdir.” ifadleri ile tepki gösterdi
                Bugün de  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) HDP iddianamesini, iade etmesine tepki göstererek, "HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez, bir hedef olmalıdır.." diyerek, yeni bir tartışma başlatt.
          Hatırlıyorum da Anayasa Mahkemesi’nin, 46. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törende, konuşan Anayasa Başkanlarından,  Sayın Haşim KILIÇ, Anayasa Mahkemesi’ne intikal etmiş davalarla ilgili olarak, gerek ulusal,  gerekse uluslararası çevrelerce, mahkemeyi yönlendirme, etkileme ve baskı altında tutma girişimlerinin olduğunu, bu gelişmeleri de büyük bir üzüntüyle takip edildiğini söylemişti.
              Ayrıca Sayın KILIÇ’ ın “Hukukun üstünlüğü, yargıcın üstünlüğü anlamına gelmez. Yargı belirli bir dereceye kadar değil, mutlak anlamda tarafsız olmak zorundadır. Belirli bir noktadan sonra tarafsızlığını yitiren yargıç, o noktadan itibaren artık yargıç değildir. Yargıç, kendisine anayasa ve yasalarla verilmiş görevler dışında misyon üstlenemez. “ demişti.
           Yine Sayın KILIÇ’ ın,  “Unutulmamalıdır ki, hukukun dışına çıkmakla korunabilecek bir sistem esasen korunmaya değer değildir. Adalet mülkün temelidir sözü sadece adliye saraylarına değil, her yargıcın vicdanına kazınmalıdır. Adalete güvenin zedelendiği bir yerde toplumsal ve siyasal bağların çözülmesi kolaylaşır.” Sözüne katılmamak mümkün mü?
              Ancak bugün adalet kurum/kuruluşlarının, personelini ve yargıçların durumu. İş hacimleri ve çalışma şartları da ortada. Bu alanda reorganizasyon yapılması gerekirken,  yargı kararlarını eleştirmek, haksızlıktır.
              Elbette demokratik hukuk devletinde, yargı kararları eleştirilebilir. Çünkü Yargı kararlarının eleştirilmediği yerde, yargının kendisini yenilemesi ve geliştirmesi mümkün değildir.
         Ayrıca kurumlar ve kişiler,  şu ya da bu sebeple mahkeme kararlarını beğenmeyebilirler,  Ancak anayasal yetki kullanılarak, verilen kararların, yerine getirilmemesi veya savsaklanması, hukuk devletinde düşünülemez.
              Bugün ülkemizde, siyasal, etnik ve dinsel kesimleri arasında ciddi bir güven bunalımı olduğu bir gerçektir. Güvensizlik kavgayı ve dayatmaları beraberinde getirmektedir. Gücü elinde bulunduranlar, karşı düşüncedekilerin güvensizliğini ve korkularını ortadan kaldıracak çözümleri üretmediği sürece kutuplaşma hız kazanacaktır.
              Diğer yandan ülkemizde, Laiklik eleştirilerek, Kişi/kişilerin,  yaşam ve hayat tarzları, ideolojik hale getirilmek istenmektedir. Bu gelişme karşısında, duyulan güvensizlik ve korkular, değerlendirilmeye alınmalı ve ivedilikle de çözüme ulaştırılmalıdır. 
               Aksi halde, her şeyin, bir rejim sorunu haline getirildiği ülkemizde, birlikte yaşama koşulları daha da ağırlaşacak ve sürekli de tartışma konusu yapılacak, kaybeden  de Türk halkı olacaktır.
               Toplumu, kendi içinde ayrıştıran, onu devletine karşı soğutan, insanlık onurunu işkenceye tabi tutan, bir yönetim anlayışı çağ dışıdır.  Hukuk dışı yollardan, güç alarak rejimi, ya da ülkeyi kurtarma girişimlerinin, ülkenin, batışını hızlandırmaktan başka işe yaramayacağı da doğrudur ama bu alanda herkesin, az veya çok sorumluluğu vardır. 
               Yıllardır, öneriler ve gerçekler göz ardı edildi. İşin kolayına kaçıldı. Oysa bir ülkede, hukuk işletilmiş olsa, kesinlikle hukuk dışı yollar, kendisine yer bulamazdı.
               Kurum/kuruluşlar ve kişi/kişiler, yargı kararlarını beğenmeyebilirler. Ancak yargı kararlarının yerine getirilmemesi veya savsaklanması, özellikle de Anayasa mahkemesi kalksın demek, hukuk devleti ile bağdaşmaz.
                Ayrıca yasama, yürütme ve yargı organları, bir bütünlük içinde hareket ettiği ölçüde, ulusal egemenlik korunur,  ülke de huzur ve barış da kalıcı olur…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi