4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DİYANET VE GERÇEKLER

                                
             Laik Türkiye için, 3 Mart 1924’te halifeliğin kaldırılmasının ardından din hizmetlerinin yürütülmesi için kurulan Diyanet, kurucusu olan Atatürk’ü, raporlarında sansürlediği gibi, 11 yıldır da hutbelerinde yer vermiyor.
            30 Ağustos öncesi okutulan hutbede, 11 yıllık yanlışlık tekrarlandı. Diyanet, hutbede Büyük Taarruz, Mohaç, Malazgirt ve Diyarbakır’ı, fetheden İyaz bin Ganem’i andı. Ancak Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ten, hiç bahsetmedi.
              İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı’na” Bu Diyanetin arkasında durmayız" diyerek tepki gösterdi.
            Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, çocuklara ücretsiz dağıttığı, “Peygamber ve Gençlik“kitabında da eğitim seviyesi yükseldikçe, dinden uzaklaşıldığı belirtildi. Kitapta “Seküler alanlarda, yüksek tahsil yapmanın, dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir” ifadeleri de yer aldı.
           Bu ifadelere de Eğitim-İş Sendikası’ndan "Diyanet, kendini sorgulamalı" eleştirisi gelmişti.
            Diyanet, bu tutumu ile ülkemize ve islam dinine, zarar veriyor. Gerçekleri de saptırıyor. Çünkü Kur’an, ilmi teşvik ederken, “Sakın cahillerden olma.” (Enam, 6/35.) “Cahillerden yüz çevir.” (Araf, 7/199.) ve benzeri uyarılarla cehalete ve cahillere karşı da cephe alır. Bilenlerle bilmeyenlerin, bir olmayacağı gerçeğine dikkat çeker. (Zümer, 39/9.)
              Diyanet İşleri başkanlarımızdan, Sayın Prof.Dr. Ali BARDAKOĞLU nun,    “Kuran’ı Kerim ile aramız açıldı. Kuran’ı Kerim’in, bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza, kendimiz fetva vermeye başladık.” Tespiti, diyanetin bu tuutmuna en güzel cevaptır.
         Yıllardır, Atatürk’ ün, fikir ve düşüncelerini, kişisel çıkarlarının önünde engel gören bazen diyanet, bazı kişi/kişiler ve kesimler, Atatürk’ ü, İslamiyet karşı gibi gösterdiler.
          Oysa Atatürk yaşamı boyunca tebliğ edilen İslamiyet’i savummuş, dini erozyona uğratacak, gelişmelere de sürekli karşı çıkmıştır.
             Ayrıca Atatürk’ ü, İslamiyet karşıtı gibi göstermek, cehaletten başka bir şey değildir. Çünkü Atatürk, İslamiyet’ i, en iyi bilen ve yorumlayan bir liderdir. 
            Nitekim ATATÜRK, “ Bizim dinimiz, en makul, en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur. Müslümanların, toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafaza hakkı yoktur. Kendilerinde öyle bir hak görenler, dini emirlere uygun harekette bulunmuş olamazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerine eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için, bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. “ demiştir.
               Diğer yandan Atatürk, İslam dininin, felsefi gerçeğini inceleme, araştırma, öğrenme bakımından, ilmi ve fenni kudrete sahip olacak, seçkin ve hakiki din bilginlerinin yetiştirecek, yüksek müesseselere malik olunması gerektiğini her vesile vurgulamıştır 
              ATATÜRK,  Hz. Muhammed’ i, sönük bir derviş gibi gösterenlere karşıdır. Bu insanların, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını kavrayamadıklarını, her vesile söylemiş,   askeri dehasına, hayran olduğunu da sıkça vurgulamıştır. 
            Nitekim ATATÜRK, “ Büyük bir inkılâp yaratan Muhammed’ e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, onu bir an evvel toprağa tevdi etmek değil, yaratmış olduğu inkılâbı, emniyet altına almaktı. “ demiştir.
                  Atatürk, hutbenin halkı genel durumdan, haber etmesi bakımından, son derece ehemmiyetli olduğunu, hutbenin halkın anlayacağı bir dille olmasını gerektiğini de ifade etmiş ve 7 Şubat 1923’te, Balıkesir Paşa Camisi’ nde bir konuşma yapmış, hutbe vermiştir.
                 ATATÜRK, “camilerin, mukaddes minberleri, halkın ruhi, ahlaki gıdalarına, en yüksek, en verimli kaynaklar olarak görmüş ve “  Minberlerden halkın anlayabileceği dille, ruh ve beyne hitap olunmakla, Müslümanların, vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur “ demiştir. 
                ATATÜRK, dinin, siyasete ve çıkarlara,  alet edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır. Ve “  Türk toplumunu, yanlış yola sevk edenlerin, din perdesine bürünerek,  saf ve temiz halkımızı,  hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir..”uyarısında bulunmuştur.
              Şu bir gerçek ki" Müslümanlık ve çağdaşlık", "Atatürkçülük ve Müslümanlık", "Müslümanlık ve laiklik", ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır.
            NitekimMilli Eğitim Bakanlarımızdan, Rahmetli Avni Akyol, " Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir.. 
           ATATÜRK, bir sohbette öğretmenlerin sorularını yanıtladı. Bir öğretmenin “Paşam! Din lüzumlu bir şey midir? Hilafetin kaldırılması iyi mi olmuştur”  demiştir.
             ATATÜRK, öğretmene verdiği cevapta, “Evet, din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının, din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, menfur kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlar. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir” yanıtı vermişti.
              Kim ne düşünürse düşünsün, diyanet hutbelerin de yer vermesin, 20. Yüzyılı lideri seçilen, dâhi lider Mustafa Kemal Atatürk’ün, değeri zamanla azalmıyor; bilakis, kendi çağını da aşan, siyasî vizyonu, günümüz politikalarına, ışık tutmaya devam ediyor.  


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi