4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

EMEKLİ ÖĞRETMENLERİMİZ

             Ulusların, en önemli sorunu, fikir-bilgi üretimi ve fikir-bilgi üretecek bireylerin eğitilmesidir. İnsanlarımızın, fikri, ahlaki ve bedeni değerlerini geliştirmek, komple kültür değerlerimizde, yepyeni teknolojik çağa yürümek, nitelikli öğretmenlerle mümkündür.


              Nitekim değerli eğitimci, Rahmetli Rauf İnan’ ın, “ öğretmen, kendi varlığında, yalnız kendi kendisine karşı sorumluluk taşıyan bir adam değildir. O gelecek nesillerin, şöyle veya böyle, şu veya bu vasıflarda olmasının, şu veya bu meziyetler veya kusurlar almasının sorumluluğunu da yani, bir kısım vatandaşların, hatta milletin alın yazısının sorumluluğunu, da millet önünde ve tarihi önünde, taşıyan bir adamdır.” Sözleri en güzel şekilde ifade etmişti.


             Rauf İnan’ ın görev yaptığı yıllarda, "öğretmen Okulu Marşı" ile coşan, Türk Bayrağının dalgalandığı, her yerde görev yaparım düşüncesi ile mezun olan, vatanın en ücra köşesinde, meslek onuru ile hizmet yapan, öğretmenlerimizle, ne kadar övünsek azdır.


             Onlar, alınlarında bilgileri çelenk yapıp, nura doğru can atan Türk gençleri idi. Cehalete karşı savaşmaya and içmişler. . Milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ ne, karşı, görev ve sorumluklarını davranış halinde göstereceklerine, namus ve şeref sözü vermişlerdi.


              Dağıldılar Anadolu’ya, damarlarında dolaşan kan gibi. Arkalarına bakmadan binmişlerdi otobüslere… Trenlere… Şehir, şehir, köy, köy, ulaşmışlarda taa… Mezralara… ürkek, çekingen, korkak ama sevecen bakışlarla karşılanmışlardı. Köy halkı onları. Görev yaptığı köylerin yolu, elektriği yoktu. Gaz lambası ve mum ışığında, yapıyorlardı planlarını. 
              Onlar, Cumhuriyetin, eli öpülecek öğretmenleri idi. Kar tipi, çamur demeden okulunu köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren öğretmenim. Bugün belki aramızda yaşamıyor. Ama tek övüncümüz onların, bugünkü nesle bıraktığı izlerdir. 


            Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, örnekleri bırakan onlar, Cumhuriyetimizin o coşkun ve heyecanlı, "fikir taşıyıcılarıydı" Bütün vatan sathında, "Atatürkçü Düşünce" nin, ışığı ve meşalesi ile bizlere bir ışık, bir yön oldular.. Köyden şehre gelmek için, balçık çamurlara bata, çıka, ya da hasta çocuğunu, muayene ettirmek için, "öküz arabası" nın ağır, ağır yol kat etmesine nasıl sabrettiniz?
              Köy odalarında, yaptıkları sohbetleri hiç unutmadılar. Arkadaşları, dostları saf ve temiz köylülerdi. Onlar öğretmensiz, öğretmenlerimiz de onlarsız yapamıyorlardı. Köyünü, öğrencilerini, köylü dostlarını, hep özlediler. Ahmet, Hüseyin ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim diye akşamları, beş numaralı lambanın


ışığında biteviye düşündüler. 


            Bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. Anılarını sadece gönül dostlarına anlatıyorlardı. İçlerinde, müthiş bir özgüven vardı. Fakat hiç belli etmediler. Biliyorlardı ki mütevazılık, onların ilkesiydi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı.


                Köy Enstitüsü ve  öğretmen Okulu mezunlarının, pek çoğu ebediyete intikal etti. Geride kalanlarda, ciddi ekonomik sıkıntı çekiyor. Oysa öğretmenlik Mesleği, Türk toplumunun, öğretmen emeklilerine verdiği değer oranında, toplumda itibar görecek, başarılı da olacaktır. Ve bir toplumda, öğretmene verilen değerin derecesi, o toplumun, geleceğini yanılmadan yansıtan bir aynadır. 
               Ayrıca emekli öğretmenlerimizin, ne hastalığından, ne de ölümünden haberimiz olmaz.Oysa beraber çalıştığı arkadaşlarına, son görevimizi yapmak isterler.. Yıllardır, her gelen öğretmen Evi Müdüründen, Ayrıca da köşemizde, emekli öğretmenlerin ölümünde, bir telefon zinciri çıkartılmasını istedik.
               Söz verildiği ve düşünelim dendiği halde, bugüne kadar, bu yönde tek adım atılmadı. Oysa 21 Şubat 1993 tarihinde, yürürlüğe konan, özellikle de sosyal konuları kapsayan, öğretmen Evleri "UYGULAMA YöNERGESİ" ile getirilen, hizmet modelinde, öğretmenler, emekli öğretmenler ve bakanlık mensuplarının, "öLüM","HASTALIK" ve emeklilik hallerinde, yapılacak sosyal yardımların ve kurulacak sosyal ilişkilerin,  merkezi olacaktı. 
              ölen personel ve emekli öğretmenin, ailesi ve yakınları ile birlikte cenazenin resmi ve dini töreni ve defnedilmesi, öğretmen evleri yönetimlerinin, aktif katılımı ve yardımları sağlanacaktı.
         Hepsi  yönerge,vaat ve sözde kaldı. Bir telefon zinciri bile esirgendi. O koca çınarlar, arkadaşlarının, haberi olmadan, ebediyete sessizce göç ettiler.   Bu durum, Cumhuriyet çınarlarına, "VEFASIZLIK" değil de nedir?


          Ancak Milli Eğitim Müdürlüğü ve öğretmenlerin emekli olduğu okullar, öğretmenler Günü dolayısıyla emekli öğretmenlerimizi hatırlamadı ama Cuma günü şahsımda Yunus Emre tablosunu vererek, emekli ve görevde olan  tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlayan, İl Sağlık Müdürü Doç Dr. Uğur Bilge’ nin ve TEMA Vakfı’nın,  bu örnek davranışı, emekli öğretmenlerimizin ve eğitimin önemini, Geçmişteki yıllardaki fedakârlıklarını, bir kez daha hatırlattı. Kendilerine, görevde olan ve emekli öğretmelerimiz adına teşekkür ediyoruz…


            öğretmenler Günü Kutlu Olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi