4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ESKİŞEHİR VE YERLİ TOHUMLAR

Eskişehir’ de, doğal kaynakların korunması ve bozulan ekolojik dengenin yeniden tesisi, sürdürülebilir tarımın, yaşatılması, biyolojik çeşitliliğin devamı, özellikle de Sivrihisar çevresine has, tohumların, korunması ve geliştirilmesi ve organik tarım yapılması, hususları üzerinde, geçmişte, pek çok çalışma yapıldı. Ancak arzu edilen sonuç alınamadı.    
            Oysa Sivrihisar’ da, yetişen, Kepen’ in, lahana ve pırasası, Koçaş’ ın patlıcanı,  Geçek’ in üzümü, Dümrek’ in, nohudu, Okçu fasulyesi, Günyüzü’nün kavunu,  İstiklâlbağı mercimeği ve mülk’ ün soğanı ve diğer ürünlerin, kendilerine has özellikleri ve damak zevkleri aranan ürünlerdir.
              Hatırlıyorum da çocukluk yıllarımızda,  hayvanların etleri, sütleri, köyde yetişen, domates, patlıcan, biber kaysı, karpuz ve üzümün tadı, bambaşka idi. Pişen, ekmek ve tatlının kokusu, metrelerce uzaktan hissedilirdi. 
               Pişirilen,  ekmek ve börek lezzetli olur, yemeye doyamazdık. Köylü, tüm ürünleri kendileri yetiştirirdi. Köylü, ekeceği tohumu, bu senenin ilk mahsulünden ayırır,  bez torbalar içinde kirişlere asarlardı. Çünkü tohum, onlar için, veli nimetti.  Onların yaşam sigortalarıydı.
               Yerli tohumlarımız, yok olman üzeredir. İlgili kurum/kuruluşlar, tedbir almadığı gibi, aldığı bazı radikal kararlarla da kötü gidişe ivme kazandırdı. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün, kaldırılması ile de adeta köylünün kolu kesildi.
             İthal tohumların fiyatları da, çiftçiyi çıkmaza soktu. Nitekim ithal domates tohumunun kilosu, altın kadar kıymetlidir. Yalnız domates tohumuna, yılda, ülke olarak, milyonlarca dolar ödüyoruz.
                  İthal edilen yalnız,  domates tohumu değil, İsrail, Fransa, Hollanda, ABD ve diğer ülkelerden de diğer sebze tohumlarını da ithal ediyoruz. Üstelik bu tohumların, pek çoğunun genetiği değiştirilmiş duruma. Genetiği değiştirilmiş ürünleri, neslimize ve insan sağlığına verdiği zarar ise ortadadır. 
                  Türkiye ve Eskişehir, kendi öz ürün tohumlarına sahip çıkmak ve geliştirmek zorundadır. Bu yapılmıyor, milyonlarca dolar verilerek, genetiği değiştirilmiş ürün tohumları ithal ediliyor. İnsanımızın sağlığı da riske sokuluyor.
                  Aslına da Türkiye’ nin, yerli tohum üretecek daha da geliştirecek imkân ve olanakları da var Nitekim Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda 115 bin kişi çalışıyor. Türkiye’nin 80 civarında üniversite,30 adet Ziraat Fakültesi,50 adette Tarım Araştırma enstitüsü var. binlerce işsiz Ziraat Mühendisimiz mevcut. Ama diğer ülkelerden tohum ithal etmek zorundayız.
                     Maalesef ülkemiz, sadece tohum alanında değil, her alanda kendi teknolojisini üretmede çok geç kaldı. Evrensel düzeyde bilgi üretecek, yeteri kadar eleman yetiştiremedik. Yetişenlere de ya imkân tanımadık, ya da sahip çıkmayarak, başka ülkelere kaptırdık.
                 Türkiye, her alanda olduğu gibi,  tarımda da kendi teknolojisini üretmek ve istihdam yaratmak zorundadır. Çünkü ülkemiz insanın büyük bir bölümü, hala kırsal kesimde ikametgâh etmektedir. Küçümsenmeyecek ölçülerde de tarım alanlarımız, Ziraat Fakültesinde, yetişmiş ziraat mühendislerimiz var.
                   Aslında tarım alanında araştırma yapabilecek, eğitimli gençlerimiz de var ama  kendilerine yeterli imkan verilemediği için, arzu edilen yarar sağlanamıyor.  Buna rağmen de istenen seviye olmasa da özel sektörde,  hibrit f1. Sebze tohumu üreten şirketlerimiz, mevcut. Bu şirketlerimiz, biber, domates, patlıcan, marul, kabak ve vb. sebze tohumu üretilmektedir.
                  İsteriz ki Eskişehir’deki Ziraat fakültesi, Tarım İl Teşkilatı, özellikle de Anadolu  Tarım Araştırma Enstitüsü, bölgesel ürünlerimiz üzerinde, araştırma yapsın ve daha da geliştirsin. Çünkü Eskişehir’de bölgesel özellikleri taşıyan ve diğer ülke ve bölgelerde yetişen ürünlerden daha da verimli, kaliteli ve lezzetli, ürünlerimiz var.
                  Türkiye’de,  Ar-Ge’ nin önemi anlaşılmış olacak ki 5746 sayılı kanunla büyük avantajlar sağlandı. Yeni yasayla, Ar-Ge merkezi olarak tanımlanan; sermaye şirketleri içinde, ayrı bir birim olarak örgütlenmiş, münhasıran yurt içinde Ar-Ge faaliyetlerinde bulunan ve en az 50 Ar-Ge personeli istihdam eden, yeterli birikimi ve yeteneği olan birimler de teknoparklar gibi desteklerden yararlanabilecek.
                  Eskişehir, yerli tohum alanında bu teşviklerden yararlanabilir.
                   Şu bir gerçek ki tohum ıslah çalışmaları, sebat ve basiret gerektiren bir çalışmadır. Belki bunu başaran işletmelerimiz de var. Ancak yabancı ülkelerden, daha ucuz tohum alınabildiği veya yatırım maliyetinden korkulduğu için mi bilinmez, insanımız tohum üretmekten kaçınıyor.
                  Oysa insanımızın sağlığı için,  t maliyeti pahalı da olsa, yerli tohumlarımızı üretmek ve tercih edilmek zorundayız.
                Yerel tohum, yerelleşmiş, o bölgeye uyum sağlamış tohumdur. Ekim alanının hava, su, toprak yapısına uyum sağlamıştır. O bölgenin zararlılarına karşı koruma duvarı örmüştür. Bu nedenle dayanıklı ve dirençlidir. Kimyasallarla koruma yerine doğal ilaçlarla savunma ile ürün zayiatı asgaridir.
               İlaç kullanmaya gerek bırakmadığı için endemik yapının ve doğal bitki örtüsünün korunmasında etkendir. Arılar, dost böcekler bitki döllenmesini rahatça sağlar. Döllenme için hormon, ilaç kullanmaya gerek bırakmaz.
              Türkiye ve Eskişehir’ de,  yerli çiftçinin, yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılmalı. Yerli tohumlar da  teşvik edilmelidir. Çünkü yerli tohumlar, sağlıklı nesillerin ve sağlıklı yaşamın, teminatıdır.                              

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi