4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

İSLAMİYET VE ATATÜRK

    ATATÜRK’ le ilgili yazımızdan sonra, Sayın TÜED Eskişehir Şube Başkanı, Sayın ARİF DURU ve Sayın Yüksel UÇA, gibi birçok okuyucumuzun, Atatürk sevgisine tanık olurken, bir okuyucumuz da ,“Atatürk’ ün, İslamiyet üzerindeki düşüncelerine de yer vermenizi  de isterdik” dedikten sonra, bazı açıklamalarda bulundu.
               ATATÜRK, müstesna bir şahsiyettir. Yıkılan bir imparatorluğun, öz cevherinden milli şuuru uyandırarak, yeni bir devlet kurmuştur. Askerliği, devlet adamlığı, inkılâpçılığı yanında,  düşünce bakımından da eşsiz bir liderdir.
                  Ne var ki Türk toplumu olarak, “ATATÜRK” ü, ne tanıyabildik ne tanıtabildik. Bunun sonucu olarak da ülkemizde, bazı kişi/kişiler, Atatürk’ün, kendi düşünce ve hedeflerine, hatta eğilimlerine, yardımcı olacak sözlerini alarak, çıkarlarına kalkan yaptılar.                  
                  Yıllarca onun, ülkemize kazandırdığı, “LAİKLİK”, kavramı, bazı kesimler tarafından, dine karşı gibi gösterildi. Elbette bu kişileri, bu noktaya getiren nedir veya kimlerdir bilemeyiz.
                 Ancak Atatürk’ ü, İslamiyet karşıtı gibi göstermek, cehaletten başka bir şey değildir. Çünkü Atatürk, İslamiyet’ i, en iyi bilen ve yorumlayan bir liderdir. 
                 Nitekim ATATÜRK, “ Bizim dinimiz, en makul, en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur. Müslümanların, toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafaza hakkı yoktur. Kendilerinde öyle bir hak görenler, dini emirlere uygun harekette bulunmuş olamazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerine eşit olarak öğrenmeye mecburuz. HER FERT DİNİNİ, DİN DUYGUSUNU, İMANINI ÖĞRENMEK İÇİN BİR YERE MUHTAÇTIR. ORASI DA MEKTEPTİR.” demiştir.
                 Diğer yandan İslam dininin, felsefi gerçeğini inceleme, araştırma, öğrenme bakımından, ilmi ve fenni kudrete sahip olacak, seçkin ve hakiki din bilginlerinin yetiştirecek, yüksekokullara malik olunması gerektiğini her vesile vurgulamıştır 
                 Atatürk’ e göre, Tanrı birdir, büyüktür. Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Dine, saygı gösterilmelidir. Türk milleti, daha dindar olmalıdır. Türk milleti, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri, hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır. 
                  ATATÜRK,  Hz. Muhammed’ i, sönük bir derviş gibi gösterenlere karşıdır. Bu insanların, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını kavrayamadıklarını her vesile söylemiş,   askeri dehasına, hayran olduğunu da sıkça vurgulamıştır
            .  Nitekim ATATÜRK, “ Büyük bir inkılâp yaratan Muhammed’ e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, onu bir an evvel toprağa tevdi etmek değil, yaratmış olduğu inkılâbı, emniyet altına almaktı. “ demiştir.
                  Atatürk, hutbenin halkı genel durumdan, haber etmesi bakımından, son derece ehemmiyetli olduğunu, hutbenin halkın anlayacağı bir dille olmasını gerektiğini de ifade etmiş ve 7 Şubat 1923’te Balıkesir Paşa Camisi’ nde, bir konuşma yapmış, hutbe vermiştir.
                ATATÜRK hutbede “  Camilerin, mukaddes minberleri, halkın ruhi, ahlaki gıdalarına, en yüksek, en verimli kaynaklar olarak görmüş ve “  Minberlerden halkın anlayabileceği dille, ruh ve beyne hitap olunmakla, Müslümanların, vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur “ demiştir.
                  ATATÜRK, “ölülerden yardım istemek, medeni bir toplumun yüzkarasıdır” ifadesini kullanmıştır.
                 Nitekim Allah’ ın Resulü de,  ölülerden yardım etmeyi yasaklamıştır. Allah Resulü buyuruyor ki “ “İSTEDİĞİN ZAMAN ALLAH’TAN İSTE, YARDIM DİLEDİĞİN DE ONDA DİLE.”   Allah’ u Tela buyurdu ki “ ALLAH’I BIRAKIPTA DUA ETTİKLERİNİZ, SİZE YARDIM ETMEYE MUHTEDİR OLAMAZLAR. ONLAR KENDİLERİNE BİLE YARDIM EDEMEZLER.”
                  ATATÜRK, dinin, siyasete ve çıkarlara,  alet edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır. Ve “  Türk toplumunu, yanlış yola sevk edenlerin, din perdesine bürünerek,  saf ve temiz halkımızı,  hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir.”. Uyarısında bulunmuştur.     
                Şu bir gerçek ki toplum, "Müslümanlık ve çağdaşlık", "Atatürkçülük ve Müslümanlık", "Müslümanlık ve laiklik", ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır.
                  Milli Eğitim Bakanlarımızdan, Rahmetli Avni Akyol: " Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir.      
                ATATÜRK’ ü sevmek, Atatürkçü olmak, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkeleri doğrultusunda hareket etmek, ne "DİNSİZLİKTİR; ne de İSLAMİYET gericilik, bilime ve çağa karşı olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi