4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

REKTÖR ATAMALARI

                                        
           Sayın Prof. Dr. Melih Bulu’nun, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne, rektör olarak atanması ile başlayan eylemler, günlerce devam etti.
          Atama kararının, hemen ardından öğrencilerin oluşturduğu,,  Boğaziçi Dayanışması, boykot ve eylem çağrısı yaptı. Bu çağrıyla birlikte, günlük olarak farklı protesto gösterileri düzenlenmeye başlandı.
         Öğretim üyeleri, bu tür rektörlük atamalarının “akademik özerkliği, bilimsel özgürlüğü ve demokratik değerleri” açıkça ihlal ettiğini ve bu nedenle de kabul edilemez olduğunu ileri sürdüler.
          Yine açıklamalarda, “Dünyanın, en ileri üniversitelerinin, aynı zamanda üniversite özerkliğini, en üst derecede temin eden ülkelerin, üniversiteleri olması, bir tesadüf değildir” denildi.
             Bilim Kurulu üyeleri ise  “Sorun sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin değil, bütün üniversitelerimizin ve Türkiye’nin, sorunudur. Boğaziçi Üniversitesi, kendisine yapılan bu talihsiz atamaya karşı çıkmakla sadece kendini değil, Türkiye’nin, geleceğini savunmaktadır” görüşlerini kamuoyu ile paylaştılar..
           Aslında dünyada söz sahibi olan üniversiteler, akademik özerkliği, bilimsel özgürlüğü ve demokratik değerleri, ön planda tutuyor. Çünkü özerkliğin amacı ve gerekçesi, özgür ve yaratıcı araştırma, eğitim ve tartışma ortamını var etmek ve korumaktır. Bunların, ön koşulu da düşünce özgürlüğü, dürüstlük ve liyakattir.
           Ayrıca üniversitelerde,  öğrencilerin ve öğretim üyelerinin, kendi düşüncelerini ifade etme özgürlüğü olmalıdır. Başka bir deyişle,  üniversitelere kendi kendini yönetme yetkisi, verilmelidir.  Çünkü demokrasi ve eleştirinin olmadığı yerde, akademik özerklik, bilimsel özgürlük ve demokratik değerler olmaz.
             Rektör atamaları, yasal düzenlemeler göre kurallara uygun olarak yapılmış olabilir. Ancak üniversiteler, aynı zamanda, demokrasinin eğitimini yapan kurumalardır. Bu nedenle de rektör seçimleri de demokratik olmalıdır.
           Yıllardır, ülkemizde, rektörlük seçimlerinin, demokratikliği sürekli tartışma konusu olmuştur. Çünkü çok oy alan adaylar sonuncu olmuş, hatta birkaç oy alabilmiş kişiler, rektör olarak atanmışlardır. Bazen de siyasi çekişmelerin, bir uzantısı olarak kabul görmüştür.
            . Oysa gelişmiş ülkelerde, rektörlük makamı, daha profesyonel, bir konuma sahiptir ve ortak mutabakatı temsil eder. Rektörler, bu ülkelerde daha çok üniversitenin, bilimsel ve finansal gelişmesine odaklanmışlardır ve başarıları, bu konulardaki katkıları ile ölçülür.
              Tüm dünyada, kısa vadeli çözüm peşinde koşan, statüye önem veren, aşırı stresli, otoriter, hiyerarşiyi seven, inatçı, eski kafalı,  özellikle de atamalarda liyakat gözetilmeden atanan yöneticiler, başarılı olamazlar ve olamamışlardır.
            Öte yandan rektör, üniversite bazında, "DOĞAL LİDER" olabilecek meziyet ve kariyere de sahip öğretim üyesi olması gerekir. Özellikle de yatırımcı, girişimci, dinamik, genç düşünen, risk alan, duygusal, işine bağlı, kararlı ve esnek gibi olumlu kriterlere de sahip olması tercih nedeni olmalıdır.
               Ülkemizdeki üniversitelerde, bu meziyet ve kriterlerde, rektör bulmak hiçte zor değildir. Türk insanı,  artık dünyalıdır. Nerede olursa olsun çalışabilecek, hangi iş olursa olsun yapabilecek kadar, yetenekli ve evrensel. çift kartvizitli, başarılarını kanıtlamıştır. Bu yüzden Türkiye’ de otururken, başka bir ülke, ya da bölgenin sorumluluğunu da sırtlayan pek çok insanımız vardır.
              Üniversiteler, rektör seçimlerinde rektörün adaylarının ekibi ve projelerini de dikkae alınmalıdır. Gerçi karizmatik, bir kadronun temsilcisi insanlar, üzerinde odaklanan reklâm kampanyaları,  hala pirim yapıyor ama çağımızda, yönetici” EKİBİ” , “PROJELERi” ve “PROĞRAMI” ile liderdir.
               Ayrıca da, XXI. yüzyılda, kadro hareketi öne çıktı.
               Ülkemizde,  kadın rektör oranı da tartışma konusudur. Çünkü kadın rektör oranı  yüzde 8,52 dir, Ülkemizde,  5 devlet üniversitesinin ve 11 vakıf üniversitesinin, rektörü kadındır.
                Bilim Akademisi’nin, 2019 Kasım ayında açıklanan  2019-2020 Akademik Özgürlükler raporuna göre de   akademik nitelikleri yetersiz rektörlerle beraber,  bu üniversiteler, hem ulusal, hem de uluslararası sıralamalarda, kötü değerlendirilmiş ve bilgi üretimi niteliksel ve niceliksel olarak azalmıştır.
            BilimAkademisi’nin raporuna göre, sonuç olarak da iki çıkarım yapabiliriz.
            Birincisi, üniversite rektörlüğü ile ilgili olarak, en temel yeterlilik akademik yeterliliktir. Bu yeterliliğe sahip rektörler, bilim nedir bildiği gibi, bilginin nasıl üretileceği ve araştırma sürecine nasıl destek olunacağını da kavramıştırlar.
            İkincisi, akademik nitelikleri zayıf olan rektörler tarafından yönetilen üniversitelerde, kurumsal izomorfizm çok yüksektir. Bu üniversitelerin çoğu, uygulama fırsatı olmadan sadece bilgi aktaran kurumlar olduğu gibi, kampüsleri sosyal yönden sınırlıdır ve öğretim üyeleri, öğrencilerinin, konuyu anlayıp anlamamalarıyla ilgilenmeksizin dersleri aktaran akademisyenlerden oluşur.
              Boğaziçi Üniversitesi Rektörü, Sayın Prof. Dr Melih Bulu’nun, atanması ile yaşananlardan ders alınır ve Bilim Akademisi’nin ve benzer öneriler dikkate alını mı bilinmez.   Ancak  üniversitelerde, rektör atamaları ile ilgili tartışmaların bitirilmesi için, üniversitesi rektör seçimleri, daha profesyonel, bir konuma sahip olmalı ve ortak mutabakat, liyakat, akademik özerklik, bilimsel özgürlük ve demokratik değerler de ön planda tutulmalıdır.
              Çünkü söz konusu olan, ülkemizin ve gençlerimizin geleceğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi