4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SİYANÜRLE MADENCİLİK YASAKLANMALI

 KOZA Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından Eskişehir’in, Sivrihisar Kaymaz Mahallesi’ne yapılacak olan Altın ve Gümüş Madeni 3. Kapasite Artışı ile İlave Maden Atık Depolama Tesisi Projesi, ÇED bilgilendirme toplantısı yapıldı.
            Toplantı yapılan salonunun, dışına taşan tartışmalarda, çoğu işletme çalışanı olduğu öğrenilen kişilerin, Hüseyin Akçar, Sayın Jale Nur Süllü ve Nuray Akçasoy’un üzerine yürümesi ve KOZA Altın İşletmeleri’nde Müdür Yardımcısı olan, Osman Şefik  Karlıdağ’ın,  Eskişehir milletvekili Sayın Jale Nur ,SÜLLÜ’ye  hakaret etmesi.  Siyanürlü atık depolama tesislerinin yapımında, doğa ve çevre halkının düşünülmediğinin de bir işaretidir.
              Ayrıca başka illerden ve Çanakkale’den getirilecek olan maden cevherinin araçlarla Kaymaz’a. getirilmesi çevre felaketini daha da büyütecektir.
            Kaymaz mahalle sakinlerinden, Sayın Reha Öner’ in,  “Ya topluca kaldırın bu Kaymaz’ı ya da topluca bir katliam yapın. Biz de rahat edelim. Kesinlikle bu zamana kadar altın madeninin bir faydasını görmedik. Ben burada bunu istemiyorum. Kanserojen maddesi var. Devletimiz tarafından buraya kontrole gelinmedi. Bunun hayvanlara, bitkilere ne zararı var” sözleri ise tehlikenin boyutları açısından önemli tespittir.
             Kaymaz Altı Maden Yatağı ile ilgili gelişmeleri, yıllardır sürekli yakından takip ettik. Hatta Tüprag Metal Mad.San.Tic.A.Ş ile yapılan mücadelenin içinde de bulunduk.  Koza Altın İşletme sorumlusu, Proje Müdürü, Sayın Dr. A. Vedat OYGÜR’ e, madenle ilgili, kaygılarımız ilettik.  O da fizibilite çalışmaları ile ilgili, bilgileri, yapılan tesisisin ilgili  bölümlerini kendine özgü bir üslupla sürekli bizimle paylaşmıştı.
               Bu mücadelemizde, İlgili yerlerden de onlarca da doküman geldi.  Bütün bu gelişmeler, şahsımda, hem kaygı, hem de güven verdi. Maalesef halkımızın, madenlerle ilgili mevzuattan haberi yok. O nedenle de mücadele ilgili gelişme ve tartışmalar gündemden düşmüyor
             Ülkemizde, Bilim adamlarımız, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin çok olduğunu ve bunları hayata geçirmenin gerektiğini, hep söylerler ama ne kedileri, ne de siyasetçiler, halkın kaygılarını giderecek çalışma yapmazlar.
             Türkiye’de, madencilikle ilgili tartışmaların bitirilmesi için, madencilikle ilgili birimler, Üniversiteler, ve madencilik şirketleri,  sektörle ilgili şahıs, kurum/kuruluşlar belli aralıklarla seminer konferans, sempozyum, gibi etkinliklerle kamuoyu aydınlatılsa, bu tartışmalar bitecektir.
                   Diğer bir sıkıntı da ülkemizde, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, madencilikle ilgili anlaşmazlıkları, sorunları çözecek ve denetimleri yapacak  “BAĞIMSIZ KURULLAR” ın olmayışıdır.  Maden ile ilgili bütün faaliyetlerin, yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve denetimini yapma görevi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına aittir.
                Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3154 Sayılı Kanunun, 09 Eylül 1993 tarih ve 21693 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan 505 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve değişik 9.ncu maddesi ile de Maden İşleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
                  Oysa madenlerin çıkartılmasında, devlette taraftır.
                  Madenlerle ilgili ÇED raporları, madencilik endüstrisine, yeni bir boyut kazandırmıştır.  Bu boyut, madencilik ve çevre dengesinde, gerekli kontrol ve yasal önlem mekanizmasını da ortaya koymuştur. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi,  ÇED’ in, tam ve sistemli olarak uygulamaya konması zaman alacaktır.
                  Ülkemizde, madencilikle ilgili mevcut yasal düzenlemeler, madencilerin ve halkın tereddütlerini ve madencilik faaliyetlerinin, çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önleyemedi. Bu alanda çok mevzuat var ama bunların, gereği kadar uygulamada yer aldığını söylemek çok zordur.  Üstelik madencilikteki anlaşmazlıkları çözecek batı ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde, bağımsız kurullar oluşturulmamıştır. Bu alan, belli üniversitelerin ve bilim adamlarının, insafına ve tekeline bırakılmıştır.
                  Bir yazımda  “ Türkiye’ de, yasal yetkisi olan, güvenirliliği ispatlanmış, bağımsız bir madencilik ve çevresel yönetim oluşturulsun.  Bu yasal düzenleme önümüzdeki yıllarda ülkemizde yapılır mı bilinmez ama Eskişehir’ de, Kaymaz Altın Maden Yatağı için, yasal olmasa da yasal yetkisi olan insanlar ve halkın temsilcilerinden oluşan tarafların katılımı ile böyle bir kurul oluşturulabilir.. “ demiştik.
                 Yine aynı yazımda “Madenle ilgili işlemlerin, özellikle de siyanürün, çevreye zarar vermemesi için,  Koza Altın İşletmeleri A.Ş, ileri teknoloji kullanmalıdır,  Çift komposit geçirimsiz tabakalı atık havuzlar, en son teknoloji içermelidir. Yeraltı suyu ve hava kalitesi izleme ve acil müdahale ünitesi ve diğer birimlerde, en son teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilmelidir” önerisini de yapmıştık. . 
                 Siyanürle ilgili, gerçekler ve kaygılar ortada iken,  TMSF yönetimindeki Koza Altın İşletmelerinin, yaşam alanlarının yanı başındaki 40 hektar alana, 1 milyon 750 bin metreküplük, siyanürlü ikinci atık depolama tesisinin, ÇED raporu onaylandı..                        
             Oysa  Altın, 51 çeşit yöntemle çıkartılırken, en ucuz yöntem olan, siyanür tercih edilmektedir.  Ancak siyanür, çok zehirli bir maddedir. Çok düşük miktarı bile, insanlarda ve hayvanlarda ölümlere neden olmaktadır.
             Kaymaz Altın Maden Yatağında gerçekleştirilecek siyanürlü katı atk havuzları  yeraltı suları ve çevreye  ciddi zarar verecektir. Who(Dünya Sağlık Örgütü)’ ne göre, siyanürle ayrışacak olan ağır metaller, yeraltı sularına geçmeleri halinde, 50 km kadar gitmekte, çağımızda, da bugün yeraltı sularını temizleyecek teknoloji de yoktur.
               Bilinmelidir ki 300 miligram siyanürlü su, insanı 30 saniyede öldürür. Siyanürün zararını, tabiat kendi kedine yok edemez. Yıllardır, altınla ilgili, tartışmaların esas nedeni de budur Çünkü   yeterli önlemler alınmaz ise  çevre  ve insanlara zarar vermesi  kaçınılmaz olacaktır.
                Siyanürlü kazalar, halk sağlığı başta olmak üzere, akarsu havzaları ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesi gibi ciddi tehditler yaratır. Doğa, insan ve diğer canlılara da  büyük zarar verir, Bu nedenle, siyanürle madencilik, Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, Türkiye’de de yasaklanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi