4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SİYASET CİDDİ BİR İŞTİR

                                   
              24 Haziran seçimleri, sonuçlandı ama siyasi partiler arasındaki gerginlik, devam ediyor.  Oysa ülkemizde, mevcut tüm partiler, ülke sorunları karşısından ve çözümünde “diyalogu”, ön planda tutsalar, hep partiler, hem de ülkemiz kazanacaktır.
            Ayrıca siyaset, ciddi bir iştir. Yani siyaset, öyle küçümsenecek, bir iş, uğraş da değildir,  çünkü tüm dünyada, siyaset ve siyasetçi, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Demokrasi de, partilerin ve siyasetçilerin, varlıklarının nedenidir.  Siyaset ise sorun çözme ve proje üretme sanatıdır.
            öte yandan eleştiri ve tartışma, yaşamın ve özellikle de siyasetin parçaları, daha doğrusu bütünü içindedir. Ondan da kimse uzak ve ilgisiz kalamaz. Ancak eleştiri, “HOŞGöRü, “ SAYGI” ve “DİYALOĞ”  içinde olmalıdır. çünkü olumlu eleştiri, hediye olup, Uygarlığın  da temeli ve yaşam biçimidir. Demokrasi de bu temeller üzerine inşa edilir. 
              Siyasetçi, mevzuatı, ahlâkî değerleri, gözetmek ve iyi niyetle hareket etmek en önemlisi de toplumu da  her yönü ile örnek olmak durumundadır. çünkü siyasetçilerin, tavrı, davranışı ve icraatı insanımız, özellikle de çocuk ve gençlerimiz için, bir eğitimdir.
              Ancak Türkiye için, aynı şeyleri düşünmek ve söylemek biraz zor. çünkü Türkiye’de yapılan siyaset ve siyasetçi,  Türkiye’nin, gelişmesinin ve sorunlarının çözümünün önünde ciddi bir engel olduğu gibi,  sorun yaratan taraftır da.
               Nitekim çok partili dönemde, her iktidar, üretimden çok,  dış ve iç borçlanmayı tercih etti. Bütçe, dış ticaret ve cari açıklar sürekli arttı. Siyasi çıkarları için gereksiz yatırımlar yapıldı. Sonuçta da hepsi atıl kaldı. Devletin katrilyonlarca lirası da çar-çur edildi.
              Bugünde ülkemizin, dış borcu kaygı vericidir. Oysa tarihimizdeki devlet borçlanmalarından, ders ve ibret, dış ve iç şer odakların ülkemizdeki stratejileri değerlendirilse, özellikle iyi uygulamalar, örnek alınsa, bugün tablo meydana gelmeyecekti.
             Nitekim Türkiye, ATATüRK döneminde, Lozan’ dan itibaren, dış borç almamaya çok özen gösterildi. çünkü Lozan'da, Lord Curzon, “ Eğer ilerde bize borç almak için, gelirseniz, cebimizden, bugün kabul etmediğiniz, bütün siyasi tavizleri çıkartacağız” demişti. 
             Yine ABD Başkanı, “ Biz, mali gücümüzle devletleri, istediğimiz gibi yönlendirebiliriz”.  hedefi ise, dün, IMF ile bugünde, ABD,  son günlerde ülkemize, uyguladığı ekonomik amborga ile gündemdedir
.           Cumhuriyeti kurucuları, ATATüRK ve ekibi, Lozan'daki bu gerçekleri ve Osmanlı devleti’ nin, son zamanlarındaki borç tablosunu ve Türk milletinin önüne konan faturaları, çok iyi bildikleri için, dış borç almadan devleti idare ettiler. Buna rağmen de, 150 ton altın bıraktılar. Osmanlının da borcunu ödediler...
               Ayrıca her gelen iktidar, eğitim sistemini değiştirdi. Konsolide bütçede eğitime ayrılan pay sürekli azaldı. öğretmen okulları kapatıldı. Her meslekten öğretmen ataması yapıldı. .öğretmenleri sosyal kültürel, ekonomik ve özlük hakları üzerinde, pek çok vaat yapıldı ama hiçbiri de gerçekleşmedi. Hatta siyaset ve ideoloji okullara kadar girdi. Sonuçta da eğitim sistemi ve uygulanan programlar, yaz-boz tahtasına dönüştü.
            Politikacılar, seçimler öncesi kırsal kesime de, pek çok vaatte bulundu ama hiçbiri gerçekleşmedi. Tarım, her geçen gün kan kaybetti. Köylünün ürününe,  Ankara’dan taban fiyatı verildi. Maalesef, politikacılar siyasi çıkarı için, maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, köylünün ürettiği ürünün fiyatını, sürekli baskı altında tuttu. Son yıllarda bazı ürünlere konan kotalar ise, kötü gidişin tuzu biberi oldu.
            ülkede,  yasalar ve yönetmelikler varken, icraata, uygulamalara ve yatırımlara  “POLİTİK” ve “ELİT” güçler hakim oldu. Milletvekilleri görevlerini, yasama organında icra etmesi gerekirken, devletle ilgili her türlü icraat, uygulama ve hizmetin, içinde veya müdahalede bulundular,  atadığı bürokrat, iktidarın verdiği güçle, görevini yasa ve yönetmeliklere göre değil de ekseriyetle, siyasiler göre veya istediği şekilde gerçekleştirdi. 
            Görevden alınan bürokrat ise, moral çöküntüsü içinde görevinde, ya başarılı olamadı; ya da yapması gerekenleri bilerek aksattı.. Kurumlarda, var olan huzur da ortadan kalktı.
            Velhasıl yıllardır, Türkiye’de, siyasetçilerin neden olduğu sorunlardan dolayı, Devlet, siyaset, partiler ve demokrasi, sürekli itibar ve güven kaybetti.
             Türkiye ve Eskişehir’de, icraat ve uygulamalarda, başarı bekleniyor, üretimin ve yatırımların ivme kazanılması da isteniyorsa, İsteniyor. Partiler ve milletvekilleri, yani herkes, mevcut yasa ve yönetmeliklerle, kendine verilen görevlerini, çağımızın, verim ve başarı
için olmazsa olmaz konumda olan, “ Toplum katılımı”,” ekip ruhu” ,””ortak akıl”  ve “ortak payda” gibi kavramlar bütünlüğü içinde,   birlikte düşünerek ve karar vererek, gerçekleştirmek zorundadır. çünkü söz konusu olan Türkiye’dir.





















Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi